Testi kırılmadan

Değil yüzde bir, tek bir, "1" oyun dahi kaybına tahammülleri olmamasına rağmen, hem iktidar hem de muhalefet, kendi memnuniyetsizlerinin önce direnci, sonra belki terkiyle karşı karşıya kalabilir önümüzdeki günlerde.

Görünen köy.

Bunu, bu aleniyetine rağmen görmezden gelmek, doğuracağı sonuçları engellemez. Bu nevi kayıpların ve isteklendirmede yol açacağı hasarın telafisi için, durumu olağan çıplaklığıyla "görmek", "yüzleşmek" gerek. Ki, mümkün olabilsin; lazım gelen tedbirleri geliştirebilmek.

*

Girizgâhı, dost acı söyler kabilinden sayın.

Ve fakat, umutsuzluk gerekçesi yapmayın.

2014''ü hatırlayın.

En nihayetinde, dönemin muhalefetine "el" sayılabilecek, biyografisinde, muhalefetle herhangi bir duygudaşlık, aidiyet inşa edebilmeyi sağlayacak, muhalefeti etrafında toplanmaya ikna edebilecek, verilen mücadeleye değeceğini düşündürecek bir tek başlık bile bulunmayan Ekmeleddin İhsanoğlu''nun kampanyası için bile canını dişine takarak çalışmış teşkilatlardan söz ediyoruz; Kemal Kılıçdaroğlu için mi çalışmayacaklar? Mücadeleden geri duracaklar?

Söz konusu bile olmaz.

*

İş ki konu o olsun.

Ama değil.

*

Bugüne kadar hep ilke, ülkü ve kavramların referansıyla izaha çalıştım; bir fayda sağlayamadım.

Bu defa daha somut bir yola başvurup sayılarla fotoğraflandırayım:

Ekmeleddin İhsanoğlu, "çatı aday" olarak girdiği o seçimde yüzde 38,44 oy oranına ulaşmıştı.

Adeta bir "popstar" popülaritesine sahip olan Selahattin Demirtaş, yüzde 9,76 alabilmişti.

Recep Tayyip Erdoğan ise yüzde 50''nin üzerine çıkmış; 51,79''u bulmuştu.

Sözün kısası, muhalefet bloğunun HDP dahil olmak üzere toplam oyu yüzde 50''yi geçmiyordu.

*

(Hem "çatı/ortak aday" hem de az sonra yazacaklarımı besleyen bir kimliğe sahip olduğu için örneği İhsanoğlu''ndan verdim. Yoksa, AK Parti-MHP-BBP ortak adayına karşı çoklu adayla gidilen son Cumhurbaşkanlığı seçimine mercek tutmaya kalkışırsak tablo daha da trajik. Zira Erdoğan, muhalefetin 5 adayının toplamından fazla oy alarak yüzde 53''e erişebildi.)

*

Yani?

Yanisi şu:

Matematik bilimi diyor ki; HDP ve Kemal Bey''in malum kriz gecesi ivedilikle randevu talep ettiği sol partilerin tamamının desteği, "ortak muhalif aday"ın yüzde 50''yi geçmesine yetmiyor.

Muhalefet, son yirmi yılda "AK Parti''den başkasına oy vermemiş" olan seçmen kitlesinden yahut "Cumhur İttifakı"nın etki alanındaki ideolojik profilden, yani milliyetçi-muhafazakâr, "yerli ve millî"liği, "beka"yı önceleyen seçmenden oy devşiremediği müddetçe kazanamıyor.

*

Bakın burası çok önemli;

İdrak ve irfanı çoğu zaman hafife alınan o taban, hiç öyle kolay lokma filan değil. İki göstermelik adaya, göz boyamaya dönük açılımlara kanmıyor.

Öyle ki;

"İslam medeniyeti"nin gözbebeği coğrafyalardan birinde, Kahire''de doğmuş…

AK Parti cenahının pek meftun olduğu El-Ezher Üniversitesi''nde görevde bulunmuş…

Tam 25 yıl boyunca İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi''nin başkanlığını yapmış.

İslam İşbirliği Teşkilatı''nın eski Genel Sekreteri…

"Müderris Mehmed İhsan Efendi''nin oğlu Ekmeleddin İhsanoğlu"

AK Parti seçmeninin gözü kapalı oy vereceği varsayılan bütün bu özellik/sıfatlarına rağmen, milliyetçi-muhafazakâr seçmen yoğunluğuna sahip illerde, yarışı, Türkiye ortalamasında ulaştığı oranın da gerisinde tamamladı.

Türkiye ortalamasında oyu yüzde 38''in üzerinde iken;

Konya''da yüzde 22…

Erzurum''da yüzde 18…

Şanlıurfa''da yüzde 5…

Aksaray''da yüzde 24…

Bayburt''ta yüzde 19…

Elazığ''da yüzde 18…

Gümüşhane''de yüzde 23…

Sakarya''da yüzde 28…

Gaziantep''te yüzde 29''da kaldı.

*

Kırklareli''nde yüzde 65, Edirne''de yüzde 64, Muğla''da yüzde 60, İzmir''de yüzde 58, Tekirdağ''da yüzde 57, Mersin''de yüzde 54''le Erdoğan''ı ancak "zaten CHP ve muhalefetin kalesi" sayılan illerde geçebildi.

*

Demek ki;

Başta da dediğim gibi, "Ekmek için Ekmeleddin" şoku içinde, "Biz ne yaşıyoruz" diye sora sora, içine sinmeye sinmeye de olsa başta CHP, "çatı aday"ı destekleyen partilerin teşkilatları da,"cepteki" seçmeni de üzerlerine düşeni yapmış ama "eksik olan parça" tamamlanamadığından, seçim kazanılamamıştı.

*

Bugüne gelecek olursak…

Bu ihtiyaç haritası çerçevesinde, son bir haftada, muhalefet bloğu içinde olup da en çok örselenenlerin, tam da o "eksik kalan parça"yı tamamlama, o tabanla "göstermelik" olmayan sahici bir bağ kurma imkân ve kabiliyetine sahip kesimin mensupları olduğuna dikkat çekmek…

Testi kırılmadan, sonradan "E hani iyiydik, ne oldu şimdi" diye afallanılmaması için, naçizane, örselenen o "damar"ın acil ve objektif bir anjiyoya ihtiyacı olduğunu bildirmek isterim…

O kesime ulaşma ihtimali bulunan o "damar"daki tıkanıklığı açmakta gecikilir ve Allah muhafaza pıhtı atarsa sırf aday değil, onu aday edenler değil, hepimiz felç oluruz sandık açıldığında…

Bu riskleri alacak günlerde değiliz.

SORU-YORUM

İttifak: Anlaşma, uyuşma, bağlaşma.

Onlar hepsi Erdoğan tek ise;

Cumhur "İttifakı" ne?

MHP ne?

BBP ne?

HÜDA-PAR ne?

Yeniden Refah ne?

Ne oğlu ne…

Yazarın Diğer Yazıları