Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Macit YUSUF
Hüseyin Macit YUSUF

Tek yolun KKTC olduğunu anlamak zor mu?

Geçtiğimiz günlerde TRT Haber'de yayınlanan 'Derin Analiz' programına konuk olan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yiğit Bulut, "Ada'da çözüm olması halinde Kıbrıs'a AB bayrağı çekip Schengen vizesi ile mi gidileceğini" sormuş; "vatandaş olarak bunu söylüyorum. KKTC, Türkiye'nin bir vilayeti olması gerekir. Türkiye'nin denizaşırı bir vilayetidir, bir plakası, bir valisi olur" diye yorumda bulunmuştu.

Her fırsatı değerlendirerek Türkiye'ye ve makamlarına saldırma görevini üstlenmiş olanlar (bunların çoğunluğu Annan Planı'nı destekleyen, emperyalizmin her türlü planına yeşil ışık yakan, iş birlikçi, federal düzeni KKTC'ye tercih edenlerdir) Bulut'un söylediklerinden yola çıkarak her zaman yaptıkları gibi karalama silahına yine sarıldılar. Şimdi bir bardakta fırtına estirmeye çalışanlara sormamız gereken sorular vardır: Bugün Bulut'un vilayet sözü üzerinden Türkiye'ye saldıranlar, Annan Planı günlerinde KKTC'nin egemen bir devlet olmaktan çıkarılarak Rum ağırlıklı Birleşik Kıbrıs'ın karma nüfuslu kuzey vilayeti olmasý için AKP iktidarı ile iş birliği yapmadı mı? Erdoğan'la birlikte vilayeti öngören Annan Planı'na evet demedi mı? KKTC'yi ve egemenliği savunan rahmetli ebedi liderimiz Rauf Denktaş'ı tasfiye için Erdoğan ile birlikte hareket etmedi mi? "Egemenlik, uğrunda ölünecek Leyla değil" diyerek vilayet statüsünü savunmadılar mı? Hâlâ ille de iki vilayetli federasyonu savunmuyorlar mı? Cumhurbaşkanı Akıncı KKTC'nin egemen bir devlet olmaktan çıkarılıp Rum ağırlıklı "Birleşik Kıbrıs"ın karma nüfuslu kuzey vilayeti olmasý için görüşme yapmıyor mu? 2. Cumhurbaşkanı Talat bunun için görüşme yapmadı mı? Bulut'un vilayet ifadesine tepki gösterenlerin çoğunluğu KKTC'nin bağımsız ve egemen bir devlet olarak sonsuza dek yaşamasına karşı çıkmıyor mu? Bunların bir kısmı KKTC'ye "kukla ve sahte" diye hakaret etmiyor mu? O zaman nedir bu yaygara, nedir bu iki yüzlülük? KKTC'ye, egemenliğe, bağımsızlığa sonuna kadar sahip çıkmayanların, KKTC' yi Rum ağırlıklı Birleşik Kıbrıs'ın kuzey vilayeti yapmak için her türlü rezilliği yapanların Bulut'un vilayet ifadesi konusunda kopardıkları yaygara büyük bir ikiyüzlülüktür. İçlerindeki Türkiye düşmanlığını dışa vurmaktır. Bulut'a tepki gösterme hakkı olanlar KKTC'ye, egemenliğe, bağımsızlığa sahip çıkanlardır, KKTC'yi savunmayanlar değil.

"Vilayet" tezine madem ki tepki gösteriliyor, o zaman bunun gereği olarak hep birlikte KKTC'ye sahip çıkarak KKTC'yi güçlendirme ve kalkındırma seferberliğine girişilmelidir.

***

Diğer taraftan güvenilir kaynaklardan elde edilen son bilgiler ışığında medyamızda yer alan haberlere göre, Rum müzakere heyeti, Kıbrıs Türk tarafının tüm iyi niyetli yapıcı yaklaşımlarına olumlu karşılık vermekte diretmekte ve bu çerçevede, sayısal eşitliğin olmayacağı bazı federal kurullarda Kıbrıs Türk tarafının etkin katılımın asgari koşulu olarak gördüğü en az bir olumlu oyun aranması konusunda uzlaşma sağlanamamaktadır. Rum tarafı, Federal Bakanlar Kurulu seviyesinde kabul ettiği bu ilkeyi, daha alt kurullarda ise "veto" hakkı olarak niteleyerek kabul etmeye yanaşmayarak, Kıbrıs Türk tarafının ilkesel olarak baktığı bazı başka unsurlarda da, henüz ortak anlayışa varmakta ayak sürmektedir. Siyasi eşitlik ve etkin katılım prensiplerini "federal devletin işleyişine engel oluşturacak tuzaklar" olarak nitelemeyi tercih eden Kıbrıs Rum tarafının, her iki hususun da federal çözümün temel prensibi olduğunu reddetmesi, müzakere sürecindeki özlü ilerlemelerin önündeki en ciddi tıkanıklığı oluşturuyor. KKTC Cumhurbaşkanlığı'ndan 26 Nisan Çarşamba günü yapılan açıklamada, Rum lider Anastasiadis'in müzakere sürecinde özellikle son aylarda kendisini belli eden yapıcı olmayan tavrının üzüntü ile gözlemlendiği, Güney Kıbrıs'ta seçimler yaklaştıkça Rum liderin çözümden uzaklaştığı ifade edilerek, bu gerçeğin açıktan ifade edilmese de uluslararası toplum tarafından da görüldüğü belirtilmişti.

***

Çözümün gerçek baltalayıcısının Anastasiadis olduğu anlaşıldığına göre acaba içimizdeki sözde barış sevdalıları sarayının önüne gidip "Kıbrıs'ta barış engellenemez. Hemen çözüm" sloganlarıyla seri tepki gösterileri düzenlemeyi düşünürler mi? Yoksa bazılarının hemen yaptığı gibi Cumhurbaşkanı Akıncı'nın Enosisçi faşist Anastasiadis'ten aşırı isteklerde bulunduğunu mu yaymaya başlayacaklar?

Bütün bu gelişmeler ışığında devletimiz KKTC'ye dört elle sarılmamız, gelişmesi ve uluslararası toplum içerisinde çoktan hak ettiği yerini alması için çalışmamızın şart olduğunu bilmem artık kavrayabilecek miyiz? Tek yolun KKTC olduğunu anlamak bu kadar zor mu?

Yazarın Diğer Yazıları