Tek kişi mi yönetsin!
Bugün tartışılan "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi" ya da "Parlamenter Sistem" tartışmalarının arkasında özü itibarıyla "kim yönetsin?" sorusu vardır. Devleti "kim yönetmeli?" İnsanlık tarihiyle birlikte sorulmaya başlanmıştır. Platon, iki bin beş yüz yıl önce site ya da devlette filozoflar kral ya da krallar filozof olmadıkça ideal düzenin kurulamayacağını söylemişti. Bu söz içerik yönünden de "ya güçlüler akıllı olmalı ya da akıllılar güçlü olmalı" anlamına gelmekteydi. O aklın yönetmediği bir devlette cesaret, ölçülülük gibi erdemler bile toplumların felaketine yol açabileceğinden söz eder.
Bu bağlamda ''bilenler, iyi niyetliler, akıllılar yönetsin'' diyerek devleti yönetimine seçilen kişinin cahil ya da kötü niyetli çıkması halinde toplum ondan nasıl korunacaktır? Sorusu yine o zaman sorulmuştur. Bu soruya da zamanın bilge kişileri şu cevabı vermişlerdir: "Öyle bir sistem/yapı/organizasyon oluşturulmalıdır ki en kötü, en cahil kişi bile devletin başına getirilse o sistem devletin başındaki kişiye topluma faydalı olmaktan başka bir iş yapamasın!
Hem sistem kötü hem de seçilen kişi yetersiz ve yanlış ise o toplum yönetilir olmaktan çıkar.
Tarihin hiçbir döneminde de ''cahiller, vasıfsızlar ya da demagoglar toplumu yönetmelidir'' diyenler çıkmamıştır.
Ünlü Türk düşünürü Farabi, lideri (Reis-i evvel) -yani yönetecek olanı- başkasından emir almayan kişi olarak tanımlar. Ona göre liderin üstünde başkası olamaz. Eğer liderin üstünde başkası olsaydı onun lider olması icap ederdi. Liderlik, bir grubu bir araya toplayan ve amaçlara doğru yönlendiren insandır."
O, "Arai Ehil Medinetülfazıla" adlı eserinde bir yöneticide bulunması gereken özellikleri şöyle sıralar: Organları tam olmalıdır, anlayışlı olmalıdır, belleği güçlü olmalıdır, akıllı ve ince görüşlü olmalıdır, güzel konuşur olmalıdır, öğrenmeye gönüllü olmalıdır, doğruluğu sevmeli ve yalancılıktın tiksinmelidir. Nefsini yüksek tutmalı ve kendisinden kuşkulandıracak şeylerden çekinmelidir, dindar olmalı, dünya kaygılarında gözü bulunmamalıdır, adaletli olmalı ve kötülük yapmaktan çekinmelidir. İşinde ayak diremelidir.
Farabi bu erdemler tek kişide bulunmazsa, bir kaçı birinde, bir kaçı da ötekinde bulunursa o iki kişi başkan (yönetici) olur. Eğer bu erdemler üç kişide bulunursa o üç kişi başkan (yönetici) olur. Bu erdemler için çok kişi gerekiyorsa o kadar kişi başkan olmalı yani yönetmelidir, der.
İlk çağlarda her şeyi bilen, hatta kendisine ilahi vasıflar yüklenen filizof kral bir kişinin yönetimi savunulabiliyordu. John Kenneth Galbraith, organizasyonların başarılı ve etkin bir şekilde faaliyette bulunabilmeleri için gerekli bütün bilgilere sahip olanları bir araya getirerek "kolektif yönetim" biçimini tasvir etti.
Günümüzde devlet ya da örgütler ilkel dönemlerle mukayese edilmez derecede karmaşık, çok boyutlu ve çok yönlü bir hale gelmiştir. Bugün hiçbir yönetici bir devleti ya da örgütü yönetmek için gereken bilgilerin tamamına sahip olamaz. Bundan dolayı kişisel katkıların değerini ölçmenin, bunlara ne oranda itibar edileceğini ve bunun sonucunda devletin gelişme imkânlarının neler olduğunu tespit etmenin tek yolu olarak, karar yetkisine sahip bir kümenin içinde çeşitli uzmanlar birleştirme zorunluluğu vardır. O, bu bağlamda kolektif bir kümenin kolektif yönetiminden söz eder.
Ağanın, şeyhin ya da devleti yönetenlerin sözünün üstüne söz konulamayacağı dönem kapanmıştır. Devletin, milletin ya da örgütün yönetimini tek kişinin iki dudağının arasına koymanın zaman yönünden toplumu ilkelliğin de ötesine taşımak anlamına geldiği açıktır.
Oy vermeyi ve parlamentoyu formaliteye indirgeyen, lideri kutsayan tek kişilik sistemi savunanların bir değil birkaç defa düşünmesinden fayda var.