Tek çözüm : Ulusal ekonomi

İktisadi olaylara pozitif iktisat ve normatif iktisat açısından bakılabilir. Pozitif iktisat, “nedir?” sorusuna, buna karşılık normatif iktisat, “ne olmalı?” sorusuna cevap arar.
Bugün küresel sürecin geldiği noktada kimse ne olmalı sorusuna cevap aramıyor. Sanki piyasa ekonomisi otomatikman sorunları çözüyor. Sanki, iktisat politikalarına yalnızca para politikası çerçevesinde yaklaşmak gerekiyor. Bunun içindir ki, dalgalı kur politikası gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde sorgusuz sualsiz uygulanıyor.
Gerçekte ise bizim gibi ülkelerde, piyasanın ve politikaların kontrollü olması gerekiyor. Olmadığı için şimdi hem büyüme tıkandı, hem de bir kur sorunu yaşıyoruz. Çin’de ise kontrollü olduğu için bu ülkede hiçbir sorun yaşanmıyor.
Dalgalı kur sistemi IMF ve Kemal Derviş tarafından diretildi. O gün iki soru sormuştum...
Bir... IMF 2009 sonunda sabit kur önerdi. Aradan 1.5 sene geçti aynı IMF şimdi yüz seksen derece tersi dalgalı kur öneriyor. Sabit kur rejimi yanlış idiyse, IMF neden önerdi ?
İki... Türkiye’de vadeli işlemler döviz piyasası oluşmadı. Dolarizasyon var. Reel faizler yüksek olduğu için sıcak para girişi kur baskısı yaratabilir. Dalgalı kur sistemi gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, otomatik kur dengesi sağlayamaz... Neden kontrollü kur sistemi değil de tam serbest dalgalı kur sistemi getiriliyor ?
Bugüne kadar verdiğimiz 340 milyar dolar cari açığın nedeni bu yanlışlardır. Bunun hesabını IMF mi, Kemal Derviş mi verecek, yoksa siyasi iktidar mı verecek? Elbette siyasi iktidar verecek. Çünkü düşük kuru enflasyonda ve ithalat cenneti yaratmakta kullanan siyasi iktidar oldu.
İktisat politikalarının etkisi hemen veya gecikmeli olarak ortaya çıkar. Söz gelimi Merkez Bankalarının faiz kararları, kurlara müdahalesinin etkileri hemen piyasalara yansıyor. Talep kısıcı politikaların etkisi, yatırım teşviklerinin etkisi gibi etkiler ise gecikmeli olarak ortaya çıkıyor. Yine ekonomi yönetimi Türkiye’nin küresel süreçte ortaya çıkan, tasarruf eksiği, cari açık ve istihdam gibi temel sorunlarını çözmek yerine yönetmek gibi bir dönülmez yanlışın içine girdi. Bu sorunların olumsuz etkileri kısa sürede görünmüyor ve fakat uzun dönemde topluma kötü miras olarak yansıyor. Bu nedenle, ekonomide bugün etkileri piyasaya ve topluma yansımayan ve fakat uzun dönemde toplum için potansiyel risk taşıyan ekonomik sorunları öncelikli tartışmak gerekir Oysa ki siyasi iktidar geleceği hiç gündeme getirmiyor. Medya geleceği tartışmıyor. Gelecek yalnızca slogan düzeyinde tartışılıyor.
Ulusal iktisat politikaları, ulusal çıkarları, halkın sorunlarını ön plana çıkaran bir anlayıştır. Bu nedenle bugün yanında gelecekteki potansiyel ekonomik ve toplumsal sorunları ve bugünkü iktidarların geleceğe bıraktığı kötü mirası ve çözümleri de tartışır
Aslında küreselleşmeden önce kalkınma politikaları çok tartışılırdı. Örneğin,1979 Nobel Ödülü “Dünyada yoksulluk ve gelişmekte olan ülkelerde kalkınma” konusundaki çalışmaları nedeniyle, Princeton Üniversitesinden Prof. Dr. ArturLewis ve Chicago Üniversitesinden Prof. Dr. Theodore W.Schultz’a verildi.
Küresel süreç gelişmekte olan ülkelerde ulusal kalkınma stratejilerini rafa kaldırttı. Gelişmekte olan ülkeler para bolluğunun getirdiği geçici refahı içinde bu kararı aldılar. Büyüme ön plana çıktı. Oysa ki büyüme, GSYH’da ve fert başına gelirde artış yaratır. Ancak aynı zamanda otomatik olarak gelir dağılımında adaletsizliği düzeltmez. Hele hele bizde olduğu gibi, büyümenin ithal ara malına dayanması , içeride istihdam artışı da yaratmaz. Sonunda şimdi olduğu gibi tıkanır.
Gelişmekte olan ülkelerin, bu küresel düzenden daha fazla yara almadan kurtulmaları için “Ulusal Kalkınma” stratejileri geliştirmeleri gerekir.

Yazarın Diğer Yazıları