Tazminat manevi, talep maddi
Bakmayın davalarda manevi tazminat yazdığına... Eğer padişahımız tüm davaları
kazanırsa, eline şehzadelerine birkaç gemi daha alabilecek kadar maddiyat geçecek
Haşmetlû padişahımız, muhalefet partileri liderleri Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli’ye dava açmayı uygun görmüşler. Sebep olarak Bahçeli ve Baykal’ın hakanımızı paylamasını göstermişler.
Kesmemiş olacak ki;
Muhaliflerinden Emin Çölaşan’a Avrasya Televizyonunda ki padişah hazretleri ile ilgili sözlerinden dolayı dava açılması uygun görülmüş. Cumhuriyet gazetesi yazarı Cüneyt Arcayürek de bir büyük bir hata sonucu padişah hazretlerine dil uzatmış... Yazar Arcayürek’de davalık. Gazetemiz yazarı Selcan Taşcı’nın sayfasında okurdan gelen bir karikatürün yayımlanması sonucu padişah hazretlerine saygısızlık yaptığı sabit görülmüş ve davalık olmuş. Bakmayın davalarda manevi tazminat yazdığına... Eğer sultan tüm davaları kazanırsa eline şehzadelerine birkaç gemi daha alabilecek kadar maddiyat geçecek.
Temmuz ayında gözaltına alınan Cumhuriyet gazetesinin Ankara temsilcisi Mustafa Balbay tekrar savcılıktaydı... Meğer bizim adaş teröristmiş de hepimizden saklıyormuş.
Neyse ki, biz bu davayı sonuna kadar götüreceğiz diyen padişahımız bir tanemizin adaletli kadıları var da Balbayında ne azılı bir terör örgütü üyesi olduğunu kavramış olduk.
Sakın ola ki yukarıda ismi geçen herkes “AKP muhalifi, Atatürkçü, ulusalcı/milliyetçi, üniter devletten yana” gibi düşünceleri beslemeyin. Çünkü ya Ergenekoncu terörist olarak mahkeme salonlarına düşersiniz ya da manevi olduğu söylenerek açılan ve maddiyat talep eden davalardan mahkeme salonlarına düşersiniz... Aynı şekilde Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünemeyeceğinden, Atatürk ilke ve devrimlerinden, ulusalcılık/milliyetçilikten, Türkiye’nin ilelebet payidar kalacağından falan sakın söz etmeyin. Hele hele padişah hazretlerinin fırkasını eleştirmekten özellikle geri durun. Bakın, saray erkânına... Dalkavuklara... Müslümanlar, güçlüler, zenginler, mutlular.
Siz de madem padişah hazretlerinin hısımı olmayan, sarayda yaşamayan talihsizlerdensiniz en azından padişahımıza ram olun... Mutlu olun.
AKP’li olan, miras davası için, olmayan da terörist suçlamaları ve tazminat davaları için hakim karşısında olur... Karar sizin. Hem size mi kaldı canım vatanı kurtarmak.
Not: Size açılan davanın haksız olduğunu sadece bizler değil bağımsız mahkemelerde görecektir.
* Mustafa Kerem Erol
++++++
Özgür basını yıldırıp sindirebileceklerini düşünüyorlar, sizin de söylediğiniz gibi basın sussa bile halkı susturamayacaklar. Türkiye Cumhuriyeti dikensiz gül bahçesi değildir...
* Serkan Yıldırım
Şeyh Edebali’nin nasihatindeki gibi, “Yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.” Bu korku, bu telaş ondan. “Haklıysan mücadeleden korkma.”
* Dila Çakır
Türk olmaktan mutluluk duymayanlar, Atatürk’ü anlamayanlar, Türk milletinin kukla olamayacağını bilmezler.
* Mehmet Beyaz
Cumhuriyetin ve Atatürk’ün yiğit kızı, yılma. Söz konusu vatansa gerisi teferruattır. Yüreğimizle
yanındayız.
* Nevzat Vural
Ulus-devlet yanlısı basın padişaha ters... Siz de, iki methiye kaleme alsanız, saray yazarlığına terfi edersiniz... Ne diyelim kendiniz ettiniz, kendiniz buldunuz(!)
* Ceyda Becerikli
++++++
Adresi söyleyin
Babam baypas oldu çok araştırdım, istiarelere yattım, en yüksek şuralara kendimce sordum.. Ne ABD’de, ne de Türkiye’de bir hastane adı öğrenemedim. Acaba ben yanlış yerlerde mi adres sordum? Tedavi için ismiyle adres verene nasıl ulaşmam lazım lütfen yardımcı olsunlar, yoksa bizimle dalga mı geçiyorlar bilelim...
* İ.Engin
++++++
Kahraman’a cevap
O 68’lilerden biriside rahmetli babamdı. Bu ülkenin bağımsızlığından, Atatürk ilkelerinden, vatanımın bölünmez bütünlüğünden ve ay yıldızlı bayrağımdan, toprağımdan yana olan onurlu ve şerefli bir solcu idi. Maddi ve manevi bütün varlığını ülkemin bağımsızlığı ve geleceği için feda etti ve bizlere onurlu bir isim bıraktı.
* Mehmet Karamahmutoğlu
++++++
Son padişah
Hilafet’in kaldırılışının 86. yıl dönümünde Başbakan’ın metrobüs açılışı için gittiği İstanbul’da “Son Osmanlı Padişahı” yazılı pankartlarla karşılanması ciddi bir olaydır! Bir dönem açılan “ordu göreve” pankartlarına tepki gösterenlerin, demokratlıkları gerçek ise bu pankarta da en az o pankart kadar tepki vermekleri gerekmektedir!
* Engin Balım
++++++
Gedikli vatandaşla dalga mı geçiyor?
Tv 8’de, Erkan Tan’ın “Başkentten” programına, 2 Mart 2009 günü AKP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Gedikli katıldı. Anlattıklarını dinlerken gerçekten Türkiye’den mi bahsediyor diye şüphelenmeye başladık.
Tan, her zamanki gibi izleyicilerden gelen soru ve görüşleri kendine has üslubu ile bağırarak okurken, Gedikli de gülücükler saçarak cevap veriyordu.
Bir ara Türkiye’de her şeyin çok ucuz olduğunu söyledi ve “10 milyona gömlek satılıyor biliyor musunuz? 10 milyon. Daha ne olsun?” dedi
Erkan Tan bir izleyiciden gelen şöyle bir görüşü okudu:
“İçini dolduramadığımız buzdolabını ne yapalım?”
Bülent Gedikli, vatandaşın bu sorusuna aynen şöyle cevap verdi: “Eğer buzdolabının içini dolduramıyorsa, içini doldurabilecek olan başka bir vatandaşa hibe etsin!”
AKP hükümeti ve yandaşları, galiba, ulaştıkları mevkilerden ve servetlerden dolayı öylesine bir baş dönmesi yaşıyorlar ki bu ülkede 10 milyona kaç tane ekmek alabileceğini hesap etmekle meşgul çok sayıda insan olduğu gerçeğini unutuyorlar.
* Zeynep Bircan
++++++
Devlet ile terörist aynı kefede mi gösteriliyor
Tek Türkiye diye bir dizi yayınlanıyor ve reytingi de çok yüksek. Devlet güçleri ile PKK, sanki aynı kefeye konuluyor.
Dizide; olayları devlet kışkırtıyor, Kürtlere işkenceyi devlet ediyor ve insanları asit kuyularında öldüren devletmiş gibi gösteriliyor. Bölge halkı kendi kaderine terk edilmiş.
Hele dizinin sonunda yüzüklü beyler var ki (Ergenekon havası verilmiş) sanki devlet ellerinde istediğini yapıyorlar .
3 Mart 2009 Salı günkü bölümde, kurul üyesi birisi aynen şu ifadeyi kullanıyor “Arkadaşlarımızın eşleri ve çocuklarının çıkıp konuşmaları bizleri zora sokmaktadır.” “Arkadaşlarımız” dediği kişilerle yargılanan paşaları kastettiğini, diziyi seyreden çocuklar bile anlamaktadır. Ayrıca; bu diziyi ana haber programlarına taşıyıp böyle bir kurulun olduğunu, ülkeyi bölmek için ellerinden geleni yaptıklarını anlattıkları anda görüntülerde Ergenekon sanıklarını göstermeleri çok manidardır ...
Ben kimsenin avukatı değilim ama suçu sabit olmayan insanları bu kadar suçlamaya insaf derim. Elbette ki, bu ülkede kaos çıkarmak isteyenler, kar örgütü kuranlar cezalarını çeksinler. Mahkeme devam ediyor ama gelin görün ki bir kısım basın ve medya kendini savcı, hakim yerine koymuş eski PKK’lı itirafçılarının (ben bunlara iftiracı diyorum) sözleriyle
günahı olup olmadığı daha belli olmayan kişiler üzerine gitmeleri, PKK’nın yaptığı olayları sanki Ergenekon yapmış gibi kamuoyuna anlatılması her an gündemde tutulması insanı çok endişelendiriyor. Öldürülen PKK’lılar bile faili meçhule sokulmak isteniyor. Güney Doğuda savaş var, feodal yapı var... Böyle bir ortamda yaşanmış olaylar için ne olduğu belirsiz tanıklar çıkarıp, “yok şu kişileri şu subay öldürdü yok başına kurşun sıktılar” diye ekranlarda anlattırılmaları bu ülkeyi bölmek isteyenlere yardımcı olmaktır. Amaç Ergenekon değil de sanki TC güvenlik güçlerini yıpratmak ve terörle mücadele şevkini kırmak, üniter yapıyı bozarak yıllardır arzuladıkları federal sisteme geçmek gibi geliyor...
Prof. Dr. Levent Köker, Erbil de toplanan 18. Abant Platformu ile ilgili yorumunda şöyle yazıyor; “Toplantı sonrasında yapmak durumunda olduğumuz ikinci tespit ise, Türkiye ile Irak Kürdistanı arasındaki sınırların artık sadece harita üzerinde kalması gerekliliğidir. Millî devlet odaklı dar milliyetçiliğin her bakımdan sınır takıntılı dünya görüşünden çok daha insanî olan bu” sınırsız bahçe “tasavvurunun önünde elbette daha kat edilmesi gereken çok yol var”
Eeeeeeee sayın Köker Milli devleti kaldıralım sınırları da açalım sonra...
* E.AKBULUT
++++++
Şeytanın fetvası kurtarmaz
CHP’den Kemal Kılıçdaroğlu, Ali Kılıç, MHP’den Oktay Vural, SP’den Mehmet Bekaroğlu yolsuzluk dosyalarıyla iktidarı İstanbul ve Ankara’da vuruyor, Başbakanı huysuzlaştırıyor.
İslami kesimin yazarlarından Mehmet Şevket Eygi’nin 14 Aralık 2008’de Müslümanlar’ı aldatanlara yaptığı ikaz, bugünlerde Sayın Erdoğan’ın yüreğini hoplatıyor..
“Ey haram yiyenler, ey gayri meşru yollarla zengin olanlar!
Şeytanlardan aldığınız fetvalar sizi kurtarmaz.”
Yolsuzluk dosyaları ve Sayın Eygi’nin sözleri, Başbakanın ruh halini meydanlara aksettirmiş bulunuyor. ’Deniz Feneri’ ampulleri patlatıyor. Başbakan da sertleşiyor; tehditler savuruyor, muhataplarına kaba sözlerle sataşarak yolsuzlukları örtmeye, vatandaşları uyutmaya çalışıyor. Sadakayla oy toplama şampiyonluğunu kazanma çabasında, günlerdir aynı sözlerle ortalığı kasıp kavuruyor.
Kapanan fabrikalar, işyerleri,
Çığ gibi büyüyen işsizler ordusu,
Başbakanı hiç rahatsız etmiyor,
Vatandaşın ’ümüğünü’ sıkan kriz, ’hamdolsun’ tosunlarından teğet geçtiği için vicdanı çok rahat! Yolsuzlukla ilgili sözleri havada uçuyor.
Benim Müslüman kardeşim, “Öncekiler yemedi mi? Birazda bunlar yesin..” diyebiliyor. Bu nasıl Müslümanlıktır anlamak mümkün değil.
“Şeyh uçmaz, müritleri uçurur..” sözünün anlamını çok iyi bilirsiniz. Dikkat edin siyasetin şeyhlerinden söz ediyorum; aklını, fikrini tek kişinin himayesine bırakandan ne adam olur ne de Müslüman..
Bu bakımdan 29 Mart milletimiz için bir kader ve milat seçimi olacaktır. Kendimizi tek adama teslim edecek kadar alçalmayalım.
* Şükrü Gökçek / Meydan Gazetesi
++++++
Çözüm teslimiyetmiş
Cumhuriyet idaresinde, devletin uygulamasını istediği politikalarda yerine getirilmesindeki en büyük etken güç, aydınların ve milletin sözleri, istemleridir fakat 60 yıldır bu durumdan mahrumuz...
Son zamanlarda sözde Aydın takımının sözleri, açılımları, çözüm önerileri Türkiye Cumhuriyeti’ne fayda sağlamadığı gibi zarara uğratmaktadır.
Ermenilerden özür girişimi sonrası yaşadıklarımız malumunuz; kimi yayın istedi, kimi eğitim istedi, kimi de toprak...
Günümüzden daha da kötü şartlarda olan yıllarda, şair “Yeis yok!” deyip milleti uyandrmıştı;
“Devlet batacak!” çığlığı beyninde öter de,
Millette bekâ hissi ezilmez mi ki? Nerde!
“Devlet batacak!” İşte bu öldürdü şebâbı;
Git yokla da bak var mı kımıldanmaya tâbı?
Âfâkına yüklense de binlerce mehâlik,
Batmazdı, hayır batmadı, hem batmayacaktır...
Diyerek ısrarla amacına ulaşmak için şebâbı yani gençliği de uyandıracak sözleri haykırmaya devam ediyordu;
“Sahipsiz vatan’ın batması hak’tır
Sen sahip çıkarsan bu Vatan batmayacaktır!”
Millet’in kara habere, teslimiyetçiliğe değil, toprağın, tarihin, dilin kısacası tüm milli değerlerin öneminin bilincine varmaya, vardırılmaya ihtiyacı var. Ama evvelâ
Feyz aldığımız muhteşem Türk Mustafa Kemâl Atatürk’ün, o toprakları, ileri de başınız sıkıştığında verirsiniz diye bırakmadığının bilincine varmak gerekli!!!
“Hey arkadaş, sapıtmışın, doğru yola gir;
Hakkı neyse ver maziyle kara toprağın...
Onlar değil efsaneyle cansız bir yığın!
Bu ikisi ebediyen kutlanacaktır...
Ve bunları inkar eden, bil ki alçaktır!”
Türk’ÇE
++++++
MİNİ YORUM
Sonunda biz de insan klonladık
AKP, MHP’nin boyunun ölçüsünü aldığını söylemiş. Ölçüsüz bir siyaset anlayışıyla, nasıl ölçü aldılar acaba diye düşünmeye kalmadan, mezura olarak kullandıkları fotoğrafların, fotomontajla ‘sıkıştırılmış’ olduğu iddia edildi. Fotoğraflarda, şöyle ‘enine boyuna yer dolduran’ seçmenler ‘kopyalanıp’, meydanın boş görülen yerlerine ‘yapıştırılmış’... Şaşırmalı mıyız? İktidarın insana bakışının da belgesidir bu fotoğraflar. Hiçbir ayırt edici özelliği olmayan, değer içermeyen, ha o, ha bu, kalabalık yapmaya yarayan küçük bir ayrıntı, üç torba kömür, iki kilo bulgurla biata hazır, uzaktan kumandalı oy robotu...