Taviz terörü büyütür...

Bir korucu başı dün medyada yer alan bir röportajda “Devlet gücünü
gösterdiğinde PKK çöküyor. Devlet gücünü göstermezse, PKK
palazlanıyor. Açılım sürecinde PKK
şımardı, güç kazandı” diye konuşuyor.
Yıllardır terörle savaşan bir insanın bu tespitleri çok önemlidir... Dünyada bugüne kadar, teröre masada çözüm gelmemiştir.
Ya devlet kararlı olacak, ya da toplum “yeter” diyecek.
İspanya’da ETA ile barış müzakereleri sırasında terörden nemalananlar kanlı olayları artırmıştır. Bir milyondan fazla İspanyol terör olaylarına karşı ortak tepki gösterdiği için, terörü susturmak mümkün olmuştur.
Oslo görüşmeleri olmasaydı, terörün ömrü daha kısa oldurdu. Terörün hedefi bölücülüktür. Bu hedefi müzakere ederseniz, zafiyete düşersiniz. Kaldı ki, PKK teröründen ekonomik anlamda ve siyasi anlamda nemalananlar var.
Aynı korucu başı şöyle devam ediyor; “Bir parça ekmeği olmayanlar, PKK yönetimine girdi, bina sahibi oldu. En pahalı sigaradan içiyor. Bu para nereden geliyor? Bu kan dökülmese BDP milletvekilleri meclise giremez. O vekiller Kürt temsilcisi değil, para-pul peşindeler”.
Oy hesabı içinde olan bazı siyasiler, ülke çıkarlarını, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü unutuyor. Önceleri bu hesabı yapmayan MHP ve Deniz Baykal döneminde CHP vardı. Bugün CHP genel başkan ve genel başkan yardımcılarının söylemlerine bakınca ve hele hele basına yansımayan iddiaları duyunca, insanın tüyleri diken diken oluyor. Yerin kulağı var... Elbette basına yansımayan bu iddialar, bir gün ortaya çıkacaktır. Ancak kesin olan CHP tabanı ve CHP misyonunun bu paralelde olmadığıdır.
AKP’nin açılımı kadar, Kılıçdaroğlu ve ekibinin söylemleri de, teröre cesaret vermiştir. Kılıçdaroğlu Hakkari’de, Kürt
sorununun var olduğunu söylemiş... İktidara geldiğimizde yerel yönetimlere özerklik vereceğiz demiştir. Kılıçdaroğlu, “çözüm
olacaksa, PKK ile görüşülür” demiştir.
Süheyl Batum, Türklük anayasadan çıkacak demiş... Orduyu kâğıttan kaplana benzetmiştir. CHP Diyarbakır il yönetimi, öldürülen 12 terörist için PKK yas kararına uyarak, partiyi kapatmıştır. Kılıçdaroğlu’nun genel başkan yardımcısı Tanrıkulu, sürekli “iki dilli hayat ve demokratik özgürlük” diyerek, PKK istekleri paralelinde konuşuyor. Aslında, Sezgin Tanrıkulu 2007’de PKK’lıların cenazesine katılıp konuşma yapmış ve halkı saygı duruşuna davet etmiştir. Dersim katliamı diye Zazaca kitap yazan Tunceli milletvekili Hüseyin Aydın, Dersim, Birleşmiş Milletler’in soykırımla ilgili sözlerine uyuyor demiştir. Bu iki milletvekili, hükümetin sınır ötesi hareketini bir yıl uzatan tezkereye BDP ile birlikte hayır oyu vermiştir.
Medyada, kasıtlı olarak veya sorumsuzca davrananlar, PKK terörünü özgürlük gibi yaklaşımlar içinde değerlendirenler var. PKK bu gibi yanlışları da aktif hanesine yazıyor.
ABD’de doğmuş ve yaşamış, Türkiye’ye sonradan gelmiş Bangladeş asıllı bir gazeteci, bayan Kılıçdaroğlu ile röportaj yapıyor...
Soru sorarken, sorunun içinde Türkiye’yi suçlayan yorumlar da yapıyor.
Gazeteci: “Dersimin çok acı bir
tarihi var”.
Bayan Kılıçdaroğlu: Öyle...
Gazeteci: Kemal Bey’in babası 1938’de sürgün edilmiş.
Bayan Kılıçdaroğlu: Halası aileden
40 kişi ile birlikte götürülmüş...
Öfkeleniyoruz.
Gazeteci: Öldürüldüler mi?
Bayan Kılıçdaroğlu: Evet...
Gazeteci: CHP’nin performansı nasıldı?
Bayan Kılıçdaroğlu: “BDP’nin kadın milletvekillerine bakıyorum... Canavar gibiler. Neyi savunduklarını iyi
biliyorlar” diyor.
Özet olarak; dervişin fikri ne ise, zikri de odur... Bu gerçeği bu aziz
millete nasıl anlatsak?

Yazarın Diğer Yazıları