Tasarruf tuzağına dikkat etmeliyiz

1990-1999 arasında toplam tasarrufların Gayri Safi Yurtiçi tasarrufa (GSYH) oranı yüzde 21.6 idi. Aynı yıl Türkiye’nin tasarruf-yatırım açığının yine GSYH’ya oranı yüzde 2.6 idi. AKP, iktidarı devraldığı zaman, 2003 yılında toplam tasarruf oranı yüzde 19.3 ve tasarruf açığı ise yüzde 5 idi. Bugün ise tasarruf oranı yüzde 13, tasarruf açığı ise yüzde 9’dur.
Türkiye’de tasarrufların ne oranda düşük olduğunu görebilmek için Çin ve Hindistan’ı örnek verebiliriz. Çin, dünyada en yüksek tasarruf oranına sahip, (söz gelimi 2010’da yüzde 52) ülkedir. Aynı yıl için Hindistan, yüzde 35 ile ikinci sırada yer almıştır.
Tasarruf açığı, tasarruf oranı ile yatırım oranı arasındaki yüzde puan farktır. Tasarruf açığı, cari açık olarak yansımakta ve bu açık da varlık satışları, yabancı sermaye girişi ve dış borçlanmayla finanse edilmektedir.
Türkiye’de tasarrufların düşmesine ve tüketimin artmasına neden olan faktörlerin başında ekonomik istikrarsızlık gelir. Bu nedenledir ki tasarruflar atıl yatırımlara (altın, döviz ve gayrimenkul gibi) gitmektedir. Borsanın aşırı kırılgan olması da tasarrufların atıl yatırımlara gitmesine neden olmuştur.
Kur politikasından dolayı ortaya çıkan bir neden de AKP iktidarında, fiilen kurların düşük kalması ve bu nedenle ithal tüketim mallarının tüketiminin artmasıdır.
AKP iktidarında cebri tasarruf olan vergi gelirlerinde artış oldu. Kamu tasarrufları arttı. Açık özel tasarrufların azalmasından dolayı ortaya çıktı.
Türkiye’de tasarruf açığının genel bir nedeni de gönüllü bireysel ve kurumsal tasarruf kültürünün eksik olmasıdır. Öte yandan kişisel gelirlerin düşük kalması da tasarruf oranın düşük olması sonucunu doğurmuştur.
Tasarruf açığının dış kaynakla karşılanması, kaynak maliyetlerini artırıyor. Zira Türkiye daha pahalı dış borç bulabiliyor.
Kaldı ki dış kaynak kullanımına bağlı bir ekonomik büyüme, ekonomiyi dış şoklara karşı daha dayanıksız yapmıştır. Eğer yurt dışından finansman açığını karşılayacak sermaye girişi sağlanamazsa, büyümenin sürdürülmesi mümkün olmaz. Dışarıda ortaya çıkan ekonomik krizler, Türkiye’yi daha fazla etkiler. Mamafih 2009 krizinde Türkiye, gelişmekte olan ülkeler ortalamasının altında büyüdü... Daha doğrusu gelişmekte olan ülkelerden daha fazla daraldı.
Türkiye’de tasarrufların artması için, her şeyden önce eksi faizden vazgeçmeliyiz. 2012 yılında bir yıllık mevduat faizi eksi 3 dolayında oldu. Eksi faiz tasarrufları köstekledi.
Gönüllü bireysel ve kurumsal tasarrufları artırmak için finansal sektörün kurum, ürün ve kalite açısından geliştirilmesi gerekir. Teşvik edilmesi gerekir. Bireysel emeklilik bu anlamda tasarrufları artırmada etkili olacaktır.
Sıcak para, hem ekonomideki kırılganlığı artırarak tasarrufları köstekledi, hem de ciddi sıfırdan yabancı sermaye girişini olumsuz etkiledi. Ayrıca da kur baskısı yaratıyor. Bu nedenlerle sıcak paranın zaman içinde kontrollü girişini sağlamak zorundayız.
Tasarruf açığı, dış kaynakla kapatılıyor. Cari açık artıyor. Bunları şimdi fark edemiyoruz. Ancak, küresel süreçte bir kriz, dış kaynak bulmakta sıkıntı, yabancı sermaye hareketlerinde bir duraklama olursa, şimdi tüketmenin cezasını kat be kat çekeriz. İşte tasarruf tuzağı budur.

Yazarın Diğer Yazıları