Tarıma doğru gözle bakmalıyız
Türkiye'nin bir tarım politikası yoktur. Eksik veya yanlıştır demiyorum. Maalesef yoktur. Oysa tarım sektörü nüfusun yüzde 22'sini
barındırıyor. Buna karşılık tarım sektörünün Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'daki payı yüzde 10'a gerilemiş bulunmaktadır.
Gıda sektörü stratejik bir sektördür. Beslenme, gelecek nesillerin belirleyici unsurudur. Eğitim ve sağlık ile birlikte beslenme de iktisadi kalkınmada yeni neslin başarı şansını tayin eden faktörlerden birisi olacaktır. Kaldı ki beslenme ile sağlık arasında da doğrudan bir ilişki vardır.
Avrupa Birliği başta olmak üzere, gelişmekte olan ülkeler ilaçsız, hormonsuz ve doğal ürünlerin üretimine yani "ekolojik tarıma" ağırlık veriyor. Bu fırsattan yararlanması gereken ülkelerin başında Türkiye geliyor. Ekolojik tarıma uygun arazi ve potansiyel en fazla Türkiye'de var. Gel gör ki Türkiye, henüz bu işin önemini iyi kavramamış görünüyor.
Türkiye, çok farklı iklimlere ve farklı ürünlere sahiptir. Her türlü organik tarım için elverişli koşullara sahibiz. Söz gelimi bal üretiminde
dünyada Çin'den sonra ikinci ülkeyiz. Ne var ki en fazla istismar da bal konusunda yapılıyor. Çünkü bal, her türlü hile ve hurdaya açıktır.
Üstelik balın sahte olup olmadığını da anlamak zordur. Ayrıca bu sektörde bazı yanlış bilgiler yerleşmiştir. Söz gelimi kristalize olmuş, halk dilinde şekerlenmiş bal tercih edilmiyor. Gerçekte ise eğer balı 60 derece üstünde ısıtırsanız, hiç bir zaman şekerlenmez. Ancak içindeki yararlı kimyasallar yok olur. Önce bu yanlışın düzeltilmesi gerekir. Hakiki ve organik bal şekerlenir. Kavanozu sıcak suda tutarsanız, düzelir.
Balda önemli bir ihracat potansiyeline sahibiz... Bal üretiminde kovan başına devlet desteği var, ancak devlet kontrolü yoktur. Devletin her ilde laboratuvarlar kurarak, bal için sertifika vermesi ve sertifikasız bal satışının yasaklanması gerekir. Ayrıca bal üretimini halka öğretmeliyiz. Bal üretimine standartlar getirmeliyiz..
Öte yandan, Artvin, Ardahan ve Çıldır, çiçek bakımından Türkiye'nin en zengin bölgesidir. Çiçek balı üretiminde önemli potansiyele sahiptir. Hem de en verimli bal yapan saf Kafkas arı cinsini barındırmaktadır.
Bal yalnızca küçük bir örnektir... Bal gibi üzüm ve üzümden üretilecek ürünlerde de söz sahibi olabiliriz.
Aslında üzümün vatanının İran ve Anadolu olduğu biliniyor. Doğal şartlar ve toprak yapısı üzüm üretimi için çok elverişlidir. Ancak siyasi iktidarın niyeti önemlidir. Eğer Türkiye şarap üretmesin diye, şaraba yüksek vergi koyarsa, elbette bu sektör gelişmez. Fransa ve İtalya gibi ülkelerde devlet önemli ihracat ürünü olan üzüm üretimini ve şarap üretimini, ekim ve üretim şartlarını kontrol ediyor ve bandrol veriyor. Nihayet hormonsuz sebze ve meyve de sahip olduğumuz özel imkânlardır. Anadolu'nun bir çok yöresi kirlenmemiştir. Doğal ürünler yetiştirmeye uygundur.
Ne var ki bu imkânları değerlendirmek amatörce olmaz. Mevcut mevzuat çerçevesinde de olmaz. Önce mevzuat altyapısını getirmeliyiz. Bu çözüm de hükümetin elindedir. Daha da önemlisi önce bir tarım politikamız olacak ki bu gibi mikro çözümleri de bu politika içinde uygulayabilelim.