Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hulki CEVİZOĞLU
Hulki CEVİZOĞLU

Tarihin Derinlerinde Dev Türk'ün İzini Sürdü!

Bundan tam 14 yıl önce 6 Temmuz 2002’de Ceviz Kabuğu programındaki konuğum ezber bozan açıklamalarıyla Türk tarihine meraklı milyonlarca izleyiciyi ekranlara kilitlemişti. Akşam saatlerinde başlayan ve tutulduğumuz soru yağmuru ile sabaha karşı noktalayabildiğimiz programın konuğu tarihin derinliklerinde Türk’ün izini süren Kazım Mirşan’dı.

Program boyunca Türk tarihine, aslında dünya tarihine önemli bir belge olacak, ışık tutacak bulguları Kazım Mirşan’la ele aldık.

Gerçekten yazıyı Sümerli’ler değil Türkler mi buldu, ya da Sümerli’ler Türk müydü? Eğer bunlar doğru ise, dünyadaki uygarlıkların temelinde Yunanlı’lar, Yunan uygarlığı değil Türk uygarlığı yatıyordu. “Kâğıdı Türkler buldu”
diyordu Kâzım Mirşan. Kâğıdı Türkler bulduysa, gerçekten uygarlığın temelinde de Türkler var anlamı çıkıyordu. Latin alfabesinin ve bugünkü Avrupa uygarlığı’nın temelinde de Türklerolduğu, Avrupa uygarlığı’nı Türkler’in kurduğu gerçeği ortayaçıkıyordu. Bütün bu iddialarını irdelemiştik Kazım Mirşan’ın.

Bir süre önce aramızdan ayrılıp Hakk’ın rahmetine kavuşan Mirşan’ın anısına o büyük yankı yaratan programdan satır başlarını bu vesile ile hatırlatmak istedim.

“DÜNYADAKİ TÜM ALFABELER TÜRK ALFABESİ’NE DAYANIR”

Hulki Cevizoğlu- Sizin ana teziniz ve ana bulgularınız nedir?

Kâzım Mirşan- Benim ana bulgum, bütün dünyadaki alfabelerin Türk Alfabesi’ne dayandığıdır. Alfabe demek medeniyet demektir. Yani, hiçbir medeniyet alfabesiz kurulamaz. O hâlde, bu medeniyetleri kuran insanlar da, yani Türklerdir diyebiliriz. Açıkça, çünkü alfabe Türkler’e aittir.

Şimdi bunları, Türkler niye alfabe yaptılar? Meselâ Sümer yazısını alalım veyahut da Çince’yi alalım; şimdi bu Çinliler de çalıştılar alfabeye, aynı usulle gittiler, Hiyerogliflerle başladılar, bir alfabe çıkmadı. Sümerli’ler de başladılar, bir alfabe çıkmadı. Şimdi bunun sebebi şu: Türkler, konuşmaya başladıkları andan itibaren yazmaya başlayan bir halk. Yani, bunların bu alfabeleri öyle 2-3 senede gelişmiş, 1000 senede gelişmiş şey değil, binlerce yılda diliyle beraber gelişmiş, en kolaylıklı hâle çevrilmiş bir durum. Bunu biz bugün açıkça görebiliyoruz türlü yazıtlarda.

Hulki Cevizoğlu- Ana tezleriniz içinde başka ne var?

Kâzım Mirşan- Bir de tabiî kültür, her yerde Türk kültürü. Meselâ bugün ben Avrupa’daki bütün dillerde çok sayıda
Türkçe söz buluyorum. Bunların başında İngilizce geliyor, hatta bazı İngilizce şeylerin gramer kaideleri bile Türkçe.

Hulki Cevizoğlu- Şimdi buradan Mısır’a geçelim mi? Dediniz ki, Mısır’daki yazılar, resim yazıları, Hiyeroglifler yaklaşık M.Ö. 3000-3200 yıl öncesine dayanıyor. Toplarsak, 5000-5200 yıl önce oluyor günümüzden geriye doğru. Bunların Türk yazıları olduğunu da iddia ediyorsunuz. Peki, Türkçe’ye gelelim.

Kâzım Mirşan- Türkçe’ye gelince; ben ne yaptım? Bunlarda Orta Asya harflerinin olduğunu Mısır’da gördüm.

Hulki Cevizoğlu- Mısır yazıları içinde 120 tane Türk yazısı bulmuş olmanız Mısırlıların herhâlde Türk olduğunu göstermiyor, ama Mısırlıların Türkçe’den yararlandığını mı gösteriyor?

Kâzım Mirşan- Şimdi böyle demek doğru değil. Bence, bu şeyde Türkler her yerde azınlık olmuşlardır. Hiçbir zaman Türkler’i bir kıtaya yaymışlar; çünkü Avrupa’ya yayılmış, Asya’ya yayılmış. Yani, burada nereden çıkmışsın, ne kadar büyük alanlara yayılmışsın? Osmanlılar kaç kişi geldi Anadolu’ya? Eğer Anadolu’da yerli Türkler olmasaydı, İran üstünden gelen Osmanlı’lar bütün Anadolu’yu zapt edebilir miydi? Zapt edemezdi. Yani herkes... Mısır’da da öyle. Mısır’da aslında bu işleri yoluna koyan, o medeniyeti kuran Türklerdir.

Hulki Cevizoğlu- Mısır Medeniyeti’ni de Türkler kurdu diyorsunuz?

Kâzım Mirşan- Tabiî tabiî, yazıyla beraber gider.

M.Ö. 4 TÜRK DEVLETİ KURULMUŞ

Hulki Cevizoğlu- M.Ö. 4 tane devlet var, 4 Türk devleti var.

Kâzım Mirşan- Dört tane devlet var, bu büyük devletler. Yani “Türkbil” diye bir devlet var ki, muazzam büyük bir
devlet. Yalnız, bu devlet...

Hulki Cevizoğlu- Nerede kurulmuş, hangi bölgede bu Türkbil Devleti?

Kâzım Mirşan- Bu Türkbil, ta okyanustan başlıyor bizim Çanakkale’ye kadar dayanıyor.

Hulki Cevizoğlu- Uygurlar var ama, Uygurlar’ın yazısı mı yok, Uygurlar da mı yok?

Kâzım Mirşan- Yani, Uyguristan denen yerde, yani eski Türkistan’da böyle bir kalıntı, buzullar çağına ait bir kalıntı yok... Yazı da yok, hiçbir şey olmayınca o Uygurlar değil. Şimdi ben şunu söyleyeyim: Uygur demek, bir defa sözü üzerinde durmak lâzım ama, durmayayım, bizim o tarafta en eski bildiğimiz yazıtlar tamgalı sayındadır. Burada pigtogramlar, petroglifler ve yazı işaretleri vardır. Eğer bunlara siz Uygur diyorsanız, ki Uygurlar da bir Türk diyeceğim, ama o zaman Türk sözü yok ortalıkta. Böyle diyorsanız, evet var, Orta Asya’da böyle bir medeniyet, yazı yazan bir medeniyet var.

Hulki Cevizoğlu- Siz ne diyorsunuz bunlara, Uygur demiyorsanız?

Kâzım Mirşan- Ben Türk diyorum, “erken Türk” diyorum. Ben Uygur sözü, federe Türk Devleti, yani Türkbil dediğimiz devlet, federe devletlerden kurulma bir devlettir. Yani, bugünkü tıpkı federal devletlerden kurulu Amerika gibi yahut da bugün Avrupa kuruluyor böyle.

İSKANDİNAV YAZITLARINI ÇÖZDÜ

Hulki Cevizoğlu- Yeni çalışmanız, İskandinav Yazıtları mı?

Kâzım Mirşan- Bu, en önemli konu şimdilik benim için. Şimdi şöyle bir durum var burada: Efendim, bizim Talas Yazıtı vardır. Bunun bir alfabesi vardır kendisine göre ve bu yazıtı şimdiye kadar kimse okuyamamıştır, ben hariç. Bu, notadır, doğrudan doğruya çekilen bir notadır...

Hulki Cevizoğlu- Yani diplomatik bir nota, müzik notası değil.

Kâzım Mirşan- Hayır, bir devletten öbür devlete çekilen bir notadır. Şimdi burada bu nota çekiliyor. Şimdi bunun
cevabı Gotland adasında bulunuyor.

Hulki Cevizoğlu- Nerede bu Ada?

Kâzım Mirşan- Bu, Baltık Denizi’nde, İsveç’e tâbi. Eskiden Danimarka’nınmış, şimdi İsveç’in olmuş, Gotland diye bir ada var. Şimdi bu adada, bu bizim Talas Yazıtı’ndaki tamgalar aynen kullanıldığı gibi Talas yazısındaki kavramlar da aynen geçiyor. Yani, Talas yazısındaki “akın, makın” gibi kavramlar, birtakım şeyler, işte, “ben utiyim, halkın lideriyim” gibi şeyler burada da aynen o konu geçiyor. Yalnız arada bir tek fark var. Bizim Talas’taki yazı pozitif bir tutum, öbürü dinî bir tutum; aradaki fark bu. Yani, Gotland’daki şey dinî bir metin aslında, fakat yine o pozitif bir ifadenin sözleriyle yapılmış bir dinî yazı. Şimdi Gotland’daki bu yazı, bana bütün İskandinav yazıtlarını okuma imkânı verdi. Şimdi şundan bu netice çıkıyor: Evet, bu yazıtlar Türkçe, İskandinav yazıtları. Fakat, Türkler bu dili kendi ırklarından olmayan başka bir dile de yahut da kendi kültürlerinde olmayan bir dile devretmişler, onlar da bunu bugün anlaşılmaz hâle soktular. Buna rağmen, bu İskandinav dilleri esaslı olarak ele alınırsa...

Hulki Cevizoğlu- Ne çıkar?

Kâzım Mirşan- Bence Türk kökenli oldukları çok da belli olur.

Cevizoğlu- Türk kökenli olsalar ne olur?

Kâzım Mirşan- Şimdi Türk kökenli olursa, bizim eskiden büyük bir medeniyetimiz olduğu meydana çıkar.

“ETRÜSKLER’İN 8600 YAZITINI İLK KEZ BEN OKUDUM”

Hulki Cevizoğlu- Dünya tarihinde bu alanda manalı sözü Etrüsk Yazıtları’nda siz okudunuz?

Kâzım Mirşan- Evet, ben okudum. Ben Etrüskçe ile uğraşırken büyük araştırmalar yaptım, benim dayanağımla onların dayanağı farklıdır. Etrüsk yazıları nasıl peydah oldu? Bütün Türk dünyasındaki alfabelerin her harfi teker teker karşılaştırdım, baktım ki Etrüskçe hiç de bizim yabancımız değil.

Hulki Cevizoğlu- Bunu bugüne kadar kimse çözememiş de sadece siz mi çözdünüz Sayın Kâzım Mirşan?

Kâzım Mirşan- Hayır, bunu ben çözmedim,bu hakikati gördüm, bu saçmalıklarını meydana çıkartıyorum. Ben ne yaptım? Eğer şu harf gösteriliyorsa, bu harf Etrüskçe’de de var. Etrüskçe nerede geçiyor? Orta Asya’da geçiyor mu, hangi yazıtlarda bu var? Yazıtları teker teker yazmak suretiyle bu çalışmayı çıkarttım ben ortaya. (...) Yani, hakikaten düşünürsen, bu Etrüskler de aynı Türkler, Orhun Yazıtları hangi kaideye göre yazılmışsa, Etrüskler de aynı kaideyi kullanmışlar.

Atatürk, Gençliğe Hitabe’sinin ilhamını Bilge Kağan’dan aldı

Hulki Cevizoğlu- “Atatürk’ün hitabesi de Bilge Kağan’ınkine çok benziyor, acaba Atatürk oradan mı esinlendi, diye düşünüyorum” diyorsunuz.

Kâzım Mirşan- Evet evet.

Hulki Cevizoğlu- Eğer böyleyse bile, bu da çok önemli. Niye? Yaklaşık 2500 yıl önce Bilge Kağan Türkler’e hitap etmiş, 2500 yıl sonra da, yine ortalama söylüyoruz, Atatürk onu alarak bile olsa ya da oradan esinlenerek bile olsa bunu yine Türkler’e hitap etmesi, Atatürk’ün tarihin kökenlerine, dibine inerek aynı şeyi canlandırması anlamına gelmiyor mu?

Kâzım Mirşan- Geliyor. Fakat Atatürk’ün bir hususiyetini unutmamak lâzım. Atatürk bunun hakiki manasını anlamaya çalışmış. Bu yanlış yamalak ecnebilerin yaptığı tercümeler içinde bu Türk ne söyleyebilir, ne diyebilir, yani onların her çalışmasına da inanmamış bence. Çünkü, hemen hemen paralellik var. Yani, onun şimdi yerini tespit edemiyorum, okumak isterdim, fakat hakikaten Atatürk’ün bu hitabesini ben çok benzetiyorum o hitabeye.

Yazarın Diğer Yazıları