Tarihe not düşüyoruz
’Hukuk devleti’ naraları atanlar kanunu tanımadı. Yayın yasağına rağmen daha açıklanmadan ’iddianamede ne var ne yok’, yazdılar. MİT belgesinden, gizli tanıkların kimliklerine kadar bütün sızma bilgilerini ilan ettiler
“Ergenekon örgütüyle ilgili iddianame bugün açıklanıyor. Uzun süren soruşturma safhasında kamuoyuna değişik iddialar yansıtıldı. İçeriğine dair yayın yasağı olmasından dolayı detaylı bilgilere ulaşılamadı; ulaşılsa bile yayınmlanamadı” diye yazdı Ekrem Dumanlı. Dünkü gazeteler ise tespitinde nasıl yanıldığını gösterdi.
Kelime kelime okumuş
Taha Akyol Milliyet’te “İddianamede ne var ne yok” başlıklı yazısında, “İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin”in iddianame hakkında sadece “teknik bilgiler” vereceğini hatırlatıp, hiç de teknik olmayan, iddianamenin “içeriği”ne kelime kelime hakim olduğunu gösteren bilgiler verdi.
Akyol, Tolon ve Eruygur’un tutuklanmalarından sonra gündemden düşmeyen “darbe günlükleri”nin iddianamede yer almayacağını açıkladı. Bu tahmin edilse de Akyol’un “Günlüklerde okuduğumuz Genelkurmay’daki tartışmalar, atamalar, çeşitli toplantılar hakkında bu iddianamede tek kelime yok!” satırı, yazısının tahmine değil, okuduğu iddianameye dayandığını gösterdi.
“Darbe günlükleri”ni içermeyen iddianamede nelerin yer aldığını özetleyen Akyol şunları yazdı: “Bu iddianamenin konusu ”Ümraniye’de bulunan bombalar“la ortaya çıkan süreçteki eylemlerdir, İstanbul ağırlıklı olaylardır.
Savcıya taş çıkarttı
Ankara’daki bazı isimler niye gözaltına alındı, evlerinde aramalar yapıldı, bazıları tutuklandı? Niye Danıştay cinayeti gibi bazı olaylar iddianamede yer aldı? İstanbul’daki yapılanma ve eylemlerle hukuken ” irtibatlı “ sayıldığı için... İddianamenin bu içeriği ” yetki “ konusundaki tartışmaları da aydınlatıyor.
İddianamede yer alan İstanbul ağırlıklı olaylar tamamen ’sivil’lere yüklenen eylemlerdir. Tutuklu komutanların da emeklilikten sonraki dönemlerini kapsıyor. Onun için dava İstanbul’da açıldığı gibi, adli savcının yetkisi ve görevi içindedir. Sanıyorum artık ”yetki“ ve ”görev“ tartışması sona erecektir, bundan sonra söz ”iddia“nın ve ”savunma“nındır.”
Görüldüğü gibi Akyol iddianameye dair edindiği bilgileri açıklamakla kalmıyor, savcı edasıyla, iddiaları savunuyor.
Hukuk kim, sen kim?
Akyol yazısını “Bu davadan kazanımla çıkan Türkiye olmalıdır, yani hukuk ve demokrasi...” cümlesiyle bitiyor.
Komik olma Taha Akyol!
Yıllarını gazetecilik mesleğine vermiş, Türkiye’nin en önemli gazetelerinden birinin köşeyazarı, CNN Türk gibi bir haber kanalının Genel Müdürü olarak, kurduğun iyi ilişkiler sayesinde elde ettiğin veya sana servis edilmiş olan iddianame içeriğini köşende yayımlayıp, bunu manşetten anons ettiren sen değil misin?
Bu senin için bir gazetecilik başarısı mıdır?
Mesleki hırs, haber atlatma coşkusu desen değil. Öyle olsa, sana gelen bilgiyi İstihbarat servisine verip “haberleştirilmesi”ni sağlaman gerekmez mi? Sen muhabir misin? Ki sen hiçbirini yapmayıp, iddianamenin satır aralarını “bakın ben neler biliyorum” havasıyla yazdıktan sonra, tam da iktidarın duymak istediği “iddianame savunmasını” yazmışsın.
Hepsi polis muhabiri
Yasemin Çongar üzerinden “MİT Belgesi”ni köşesine alan Mehmet Altan da “Ortalıkta fütursuz bir utanmazlık var... Anayasal sürecin ortadan kaldırılmasına böylesine sahip çıkılmasına, destek verilmesine pek anlam veremiyordum” derken, kendi davranışının, yani Çongar’ın yazısını köşesine kopyalayarak “MİT’teki belgede kimler var kimler ama açıklamam” derken oluşan utanmazlığın farkında değil mi?
Sayfalarında ajanslarda yer alan haberlerden çok özenle servis edilen “sızma mönü” leri okuyabileceğiniz Taraf’ta Yasemin Çongar’ın Akyol gibi “manşet” olan yazısı şöyleydi:
“Beş yıl kadar önceydi. Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başbakanlık’a ’çok gizli’ bir yazı gönderdi. Konusu Ergenekon...
MİT’in yazısı, devletin içine uzanmış Ergenekon çetesinin şemasını içeriyor ve bu örgütün araştırılmasını tavsiye ediyor. 2003 tarihli örgüt şemasında, Ergenekon mensubu siyasetçilerin, işadamlarının, gazetecilerin adları var.
MİT belgesindeki isimler
Siyasetçiler arasında bir partinin genel başkanının ismi hemen dikkat çekiyor. Çeteci gazetecilerin listesinde bir büyük gazetenin genel yayın yönetmeni, Ankara temsilcisi ve çok popüler bir yazarı göze çarpıyor. Ergenekoncu işadamları arasında sanayiciler de var, medya patronları da.
Kimilerinin ’efsane’saydığı Ergenekon hakkında istihbarat toplayan MİT, bu istihbaratı ve şüphelerini beş yıl önce Başbakanlık’a aktarıp araştırılması gereğini vurgulamış.
Kimseyi töhmet altında bırakmamak için bu belgedeki isimleri yazmayacağım. Bu belgenin, 2 Temmuz 2008 tarihinde, Başbakanlık tarafından Ergenekon operasyonunun sorumlularına intikal ettirildiğini söylemekle yetineceğim.’
Mehmet Altan, Çongar’ın bu satırlarının üzerine ”Bu listenin bilinmesi halinde... Ergenekon tüm bedeniyle ortaya çıkmayacak ama... Çok kuvvetle muhtemel ki... Darbeciliğin... Cuntacılığın... Anayasal suçların... Demokrasi katliamının... Utanmazca... Fütursuzca neden ve niçin savunulduğunu öğreneceğiz. “ yorumunu eklediğine göre, demek o da meslektaşı kadar emin listedeki isimlerden.
Soruşturmayı sanki onlar yapıyor!
Taha Akyol:
Genelkurmaydaki tartışmalar, atamalar, toplantılar hakkında bu iddianamede tek kelime yok. Konusu İstanbul ağırlıklı olaylardır.
Mehmet Altan:
MİT listesinin bilinmesi halinde anayasal suçların utanmazca, fitursuzca neden ve niçin savunulduğunu öğreneceğiz.
Yasemin Çongar:
Başbakanlığa “çok gizli” yazıyla giden MİT belgesindeki isimleri yazmayacağım. Operasyonun sorumlularına intikal ettirildiğini söylemekle yetineceğim.
Şamil Tayyar:
Gizli tanıkların üçü var ki biri akademisyen, biri emekli asker, biri serbest meslek sahibidir. Bir de isimlerini duysanız şok geçirirsiniz.
Gizli bilgiler neden Yeniçağ’a sızmıyor
Ergenekon operasyonlarının başlamasıyla birlikte, savcılık bütün basın-yayın kuruluşlarına konuyla ilgili yayın yasağını bildiren tebligatını yaptı. Buna rağmen süreç içinde, iddianamesi açıklanmamış, yayın yasağı devam eden bir soruşturmada zanlı durumundaki kişiler ’katil, çeteci, terörist darbeci’ ilan edildi. Çeşitli askeri ve devlet kurumlarından sızan belgeler yayınlandı. İddianamenin açıklanacağı gün çıkan gazetelerde Altan, Akyol, Tayyar gibi yazarlar ” açıklanması yasak “ olan bilgileri yayımlayarak hukuğu tanımadıklarını gösterdiler.
Ergenekon sürecinden beri suç işleyen gazete ve gazetecileri savcılar neden seyrediyor?
Bu sorunun cevabı verilecek mi?
Basına konan yasaklardan bazı gazete ve gazeteciler muaf mı?
Öyle değilse savcılar derhal, göz göre göre yayın yasağını delen bu yazarları çağırarak ifadelerine başvurmalıdır.
Nasıl geçtiğimiz günlerde Yeniçağ Gazetesi Sorumlu Müdürü, ’İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’in Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamayı yayımladığı için’ savcılığa gidip ifade verdiyse, Taha Akyol, Yasemin Çongar, Mehmet Altan, Şamil Tayyar gibi isimler de bunu yapmaya çağrılmalıdır. Bu kişiler polis veya adliye muhabiri değildir ki atlatma haber yakalamış olsunlar. Bu bilgi ve belgeler bu isimlere bazı kişi ve kurumlarca ” yollanmış “tır. Gazeteciler bu belgelere nasıl ulaştıklarını söylememe hakkına sahiptir ancak ne olursa olsun bu soru onlara sorulmalıdır.
Buradaki diğer konu da bu bilgilerin özellikle belli gazete ve gazetecilere hangi amaçla yollandığıdır. Bu belgeler neden Yeniçağ’a değil de Sabah’a, Taraf’a, Taha Akyol’a... ulaştırılmaktadır? Herkesin birçok soruya cavep aradığı bu aşure ortamda bu soru da cevaplanmayı hak etmektedir. Çünkü elde edeceğimiz cevap, zihinleri yaşanan bilgi kirliliğinden bir nebze olsun arındrıracaktır.
Tanıkların gizliliği kalmadı
Operasyonun ilk gününden itibaren yazdıklarını toplarsasnız Ergenekon kadar iddialı olmasa bile hayli kabarık bir suç dosyası potansiyeline sahip Şamil Tayyar da ” gizli tanık “ların kimliklerine vakıf olduğunu yazmış.
Tayyar ” Ergenekon iddianamesinde yer alacak kodlu tanık ifadeleri, çok önemlidir. Medyaya yansıyan bilgilere göre, bu isimlerin 20 civarında olacağı söyleniyor. Tanık koruma kapsamında olduğu için bu isimlerin yayımlanması, Terörle Mücadele Kanunu’na göre ’hedef gösterildiği’gerekçesiyle suç teşkil edebilir. O nedenle isimlere girmeyeceğim. “ diyor. Adama sormazlar mı ” bu nasıl bir tanık koruma anlayışı “. Tayyar bile bu isimleri biliyor da ” suç “
olduğu için yayınlamıyor ama eşi ne dostuna söyleme hakkını muhafaza ediyorsa bu tanıkların neresi ” çok gizli “ Allah aşkına. Bu çok gizlilik 11 kişi arasındaki bir ölümcül sır olmayacak mıydı? ” Onlar arasında üçü var ki, Ergenekon’un kodlarını çözmede savcılara büyük katkı sağlamıştır. Biri akademisyen, biri emekli asker, biri serbest meslek sahibidir. Danıştay cinayeti ve Cumhuriyet Gazetesi’ne atılan bombalarla ilgili Ergenekon bağlantısının kurulmasında, bu ifadelerin rolünün büyük olduğu söylenebilir. Bir de isimleri duysanız şok geçirirsiniz “ diyen Şamil Tayyar’ın bu satırlarından sonra gazeteciliğin geldiği utanç verici noktayı geçtik, olay hukuk ve kurumlarındaki sulanmanın dehşet verici boyutu patlak vermiştir.
MİNİ YORUM
Fark ettirmek istedik
Aylardır gazetelerde ne okuyoruz? “Koca koca” paşalar, akademisyenler, gazeteciler, siyasiler... nasıl yasaları çiğnerlermiş onu... Buna ne tepki veriliyor? “Vur kelepçeyi, koy hücreye, oh olsun çeksinler cezalarını...” Bu tepkiyi kim veriyor? “Koca koca” köşe kadıları... Sonra onlar ne yapıyor? Yasanın yazma dediği herşeyi yazıyor, basma dediği herşeyi basıyor, gizli dediklerini ilan ediyor... Buna tepki veren var mı? Yok! İşte belki gözümüze soka soka işlenen suçları fark edemeyenler fark etsin diye yaptık bugünkü sayfayı....
* Selcan TAŞÇI