Tarih şuuru
“Tarih tekerrürden ibarettir” sözü hep tekrarlanır. Ama Osmanlı Devletimizin büyük şahsiyetlerinden II.Abdülhamit Han bu ifadeye; “Tarih değil, hatalar tekerrür eder” diyerek çok köklü bir yorum getirmiştir. Elbette, hatanın tekerrürü veya hataların tekerrürü belli zaman diliminde büyük ölçüde istenmeyen sonuçlara sebep olabilir. Eğer olayların gelişmesine sağlıklı bir ölçü ile; dün, bugün, yarın çizgisinde bakılsa tekerrüre sebep olan hata payı çok iyi görünürdü.
15 yıldır AB ile yapılan “Gümrük Birliği Anlaşması”nın yanlışlarını söylüyor ve yazıyoruz. Anlaşmanın işleyişi şöyle olmaktadır: AB, üyesi olmayan bir ülke ile “Gümrük İndirimi Anlaşması” yapınca Türkiye’ye; “gümrüklerini bu ülkeye karşı indir” talimatını vermektedir. Türkiye bu devlete gümrüksüz mal satmak isteyince ise AB: “Sen AB’ye üye olmadığın için buraya gümrüksüz mal satamazsın” demektedir. Piyasamıza bahse konu ülkenin malları gümrük ödemeden girerken Türk malları oraya ancak gümrük ödeyerek ihraç edilebilmektedir. Ne yazık ki bu tip ülkelerin sayısı devamlı artmakta ve Türkiye kaybeden taraf olmaktadır.
Gümrük Anlaşması imzalanırken yetkili şahsiyetler 1839 Türk-İngiliz Ticaret Anlaşmasını bilselerdi, bu işe asla girilmezdi. Anlaşmanın işleyişi açısından kâğıt üzerinde bir eşitlik vardı ama gerçekte durum Osmanlı Devletinin tamamen aleyhineydi ve yerli sanayimiz 20 yıl gibi kısa bir zamanda çöktü.
Tarih şuuruna sahip yöneticiler bunları bilen, gören, değerlendiren kafalar olarak aynı yanlışı yapmaz ve Gümrük Anlaşması’nı imzalamazlardı.
Ne yazık ki bu hataları her alanda görüyoruz. Bilindiği gibi, Osmanlı İmparatorluğu dış borçlanmaya ilk defa Kırım Savaşı’nın maliyetini karşılamak üzere başlamış, bu durum artarak devam etmiştir. Maliye iflas noktasına gelip hiçbir ödeme yapamayınca, borçları karşılığında Avrupa Devletleri, Düyun-u Umumiye idaresi eli ile Osmanlı’nın pek çok gelir kaynağına sahip olmuşlardır.
Cumhuriyet önce borçları ödemiş, sonra yabancıların elindeki işletme imtiyazlarını teker teker devletleştirmiştir. Böylece milli servetlerimizin yeniden kazanılması başarılmıştır. Tarih şuurunun yön verdiği ekonomi politikası sayesinde Türkiye’de kamu işletmeciliği başlamıştır. İktisadi Devlet Teşekkülleri en zor alanlara girerek önemli ekonomik başarılar sağlamıştır.
Tarih bilgisi olmadan tarih kültürü olmaz. Tarih kültürüne sahip olunmadan tarih şuuru doğmaz. Bugün Türkiye üzerinde emperyalizmin oynadığı oyunları “Şark Meselesi”ni bilmeden, araştırmadan çözemezsiniz. Aslında Osmanlı coğrafyası üzerinde emperyalizmin oynamaya başladığı zaman Amerikan gümüşü ve Meksika altınının Avrupa’yı istila ettiği 1550 yıllarıdır. Bu değerli maden akışıyla dünya ticareti; İstanbul, Venedik, Cenova üçgenini terk etmiş Lizbon, Madrid, Amsterdam ve Londra’ya kaymıştır. Fernard Braudel, 25 yıl süren bu merkezlerin arşivlerinde yaptığı araştırmanın sonunda akıl almaz miktarda Amerikan gümüşünün ve Meksika altınının Avrupa’ya geldiğini tespit etmiştir. Bu büyük kaynağa kavuşan Avrupa bir yandan Afrika’nın el değmemiş servetlerinin üzerine giderken diğer yandan Hint ve Çin yolunda en büyük engel gördüğü Osmanlının temellerini yıkmak için her türlü darbeyi planlamış ve uygulamıştır.
Hindistan’a Güney Afrika’dan dolanarak giden deniz ticaret yolu “İpek Yolu Ticareti” ne son vermiştir. Bu büyük gelir kaynağından da mahrum kalan Osmanlı çareyi Tımar Sistemini bozup, zeamet düzenine geçmekte görmüş ve sosyo-ekonomik yapının temelleri sarsılmıştır. Bütün bunlar emperyalistlerin temel hedefi olan Osmanlı’yı borçlandırmaya yetmeyince Kırım Savaşı icat edilmiştir.
Bu pencereden tarih şuuru ile Kırım savaşına bakan bir devlet adamı Suriye savaşına balıklama atlar mı?
Türkiye’nin eksiği olan patriotlar gibi silahları alması elzemdir. Ancak, emanet gelen silahların kullananı biz olmazsak başımıza gelecekleri Yavuz ve Midilli zırlılarının hikayesinden hatırlayalım. İngilizlerin önünden kaçan bu iki gemi bize iltica etti. İade edin talebine “satın aldık” diye karşılık verdik. Gemilerin isimleri değişti, personeli de başlarına fes giydi. Bir sabah kimseye sormadan Rus limanlarını bombaladılar. Rusya bize harp ilan etti I. Dünya Savaşı’nın göbeğine düştük. Gerisi malum. Yerimiz olsaydı “Çekiç Güç”ün marifetlerini de sıralardık.
Tarih en güvenilir erken uyarma sistemidir. Tarih şuurundan mahrum yöneticiler meyvesiz ağaçlar gibi kuruyup gitmeye mahkumdur. Yeter ki milletin hayat damarlarını kurutmasınlar.