Tarifsiz acı
Yaşıtlarım ve kardeşlerim Güzide ile Cihat Akçay çifti Beşiktaş'taki patlamada yaralandılar ve tedavi sonrası şimdi Allah'a şükür evlerindeler.
Ancak 44 canımızı tarifsiz bir acı ile kaybettik.
Hem Güzide hem de Cihat ile telefonla konuştum ki yaşadıklarını anlatırken kendileri için değil de kaybettiğimiz şehitlerimiz ve gazilerimizi anlatırlarken onlar, dinlerken de ben gözyaşlarımızı tutamadık.
Düşünebiliyor musunuz 65'li yaşlara gelen bizler 25-30 yaş grubundaki kahraman polislerimiz ve sivil şehitlerimiz için ağlıyoruz telefonda.
Çünkü Cihat gördüğü şehitleri, yaralıları ve o çığlıklar ile patlama ve silah seslerini anlatıyor.
Hiç birini burada yazacak değilim.
Ancak şerefsizleri, kahpeleri, kalleşleri geberip Cehennem'e giden maşaları ve onlara bu terör eylemlerini yaptıranlara edebildiğimiz kadar beddua ediyoruz.
Arkalarında kanla beslenen Türkiye düşmanı kara akıllar vardır ki bunlar insanlığın da yüz karasıdırlar.
Terör elbette çağımızın vebasıdır.
Terör elbette soğuk savaşın alçakça, kahpece şeklidir.
Terör silah tüccarlarının vaz geçmedikleri kanlı satış pazarıdır.
Terör insanlık suçudur.
4-5 kahraman Polis bir canlı bombayı kaldırımda durduruyorlar ki belki de 50-60 kahraman arkadaşlarının hayatlarını kurtarıyorlar.
Ama o şerefsiz canlı bomba, kendisini patlatırken kahramanlarımızı şehit ediyor.
Sadece meslektaşları için değil bu vatan için, bölünmez bütünlüğümüz için şehit oluyorlar.
2. canlı bombaya uzaktan ateş edip bu kahpeyi öldürebilir, patlatabilirlerdi.
Ama ben inanıyorum ki o şerefsiz canlı bombayı da sağ yakalamak yani kendisini öldürmesine dahi fırsat vermemek için koştular yanına.
İşte budur Türk Polisi. Şereflidir, kahramandır canı pahasına bir canı kurtarmayı ilke edinmiştir.
Ancak maalesef şehit olmuşlar ve facianın daha da büyümesini önlemişlerdir.
Bu kahraman şehitlerimizi toprağa verirken ailelerinin yaşadıkları acıyı, yetim kalan evlatlarını düşününce "isyanım var" diye bütün gücümle ve tüm benliğimle haykırıyorum.
Tarifsiz acıdır.
Yazımda kelimeler yetersiz kalıyor duygularımı ifade etmeye.
Kendime soruyorum, "Allah'ım ne yapabilirim?"
Benimki çaresizlik ama Devlet'ten beklediğim çare bulunması.
Topyekûn birlik ve beraberlik içinde ne yapılması gerekiyorsa yapmalıyız millet olarak, devlet olarak.
Bir kere gördüğümüz her şüpheli arabayı, her şüpheli kişiyi anında güvenlik güçlerine haber vermeliyiz. Bu vatandaşlık görevimizdir.
155 Polis İmdat Türkiye'nin her yerinden aranıyor.
İkincisi, istihbarat çalışmalarında varsa eksik teçhizat ya da eleman çok hızla temin edilmelidir.
Son olarak hiçbir siyasi çıkar düşünmeden Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde gerekli her türlü yasal düzenlemeleri de yapmalıyız.
Acımız çok büyük, yaşadığımız ise tarifsiz acıdır.