Taner Yıldız’a zorunlu iktisat dersi
Akademik anlamda sanat eğitimi almış birinin, teknik eğitimden geçmiş, sınai üretim döngüsü içinde yer almış birine “iktisat” dersi vermeye kalkması “misliyle(!)” had aşımı ama dayanamayacağım valla; haddimi aşacağım!
Aşıyorum, aaaaştım hatta.
***
İktisada Giriş - Ders 1:
Kapitalizm, sosyalizm, karma ekonomik model; fark etmez bütün ekonomik sistemlerde çarkı döndüren aks, aynı dengenin içinden geçer:
Arz-talep.
Üretim-tüketim.
Gelin sesli düşünelim:
-Neden üretirsin?
- Tüketmek için.
- Neden tüketirsin?
- İhtiyaç duyduğun için.
Hıh işte; zurnanın zırt dediği, Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın, Soma’ya bağlı Yırca köyünde, yandaşlığı tapeyle tescilli firmanın kömürlü santral inşaatına kalkan olurken yaptığı “Oraya 1.3 milyar dolarlık yatırım yapacaksın, oradaki kesilecek 100-200 tane zeytin ağacı Türkiye’nin gelişmesine de mani olmaması lazım. Yatırım seçtiğiniz alana değil kömür nerede çıkıyorsa oraya geliyor...” açıklamasıyla bihaber olduğu algısı yarattığı yer burası:
Onun piramidin tepesinden “gelişmişlik” dediği, tabandaki köylülerin kıyameti!
***
İktisada Giriş - Ders 2:
İhtiyaçlar Hiyerarşisi.
Bilim dünyasının 1940’lardan itibaren benimsediği teoriye göre Abraham Maslow der ki;
İnsan dediğimiz “homo sapiens” tür fizyolojik ihtiyaçlarını karşılamadığı müddetçe başka hiçbir şeye ihtiyaç duymaz/duyamaz.
İnsan için en acil/hayati olan ihtiyaç ise, hiç öyle Taner Yıldız’ın dediği gibi gelişmişlik filan değil, tam tersine zeytinlik ruhsatlı tarım alanına acele kamulaştırmayla kömürlü santral kurma peşindeki şirketin yok ettiği ağaçların verdiğidir;
Besin!
Bu kadar alengirsiz, basit, net.
Bilmem ne lobisinin provokasyonuyla hükümeti devirmeye teşebbüs için değil Yırca’lıların kendilerini o iş makinelerinin önüne atması;
Yaşamak için.
Çünkü sen onları öldürüyorsun!
Zeytin, aşı o insanların; ekmeği, suyu.
Aç, susuz bırakıyorsun.
Sadece Yırca değil ki her gün feryat yağıyor e-posta kutularımıza; Artvin’den, Muğla’dan, Rize’den, Balıkesir’den, Burdur’dan...
***
Önümüzdeki 30-40 yılda insanlık için öngörülen en büyük tehdit ne biliyor musun?
Su ve gıda güvenliğinin kalmaması.
1 milyara yakın insan açlık sınırında, 2 milyar kadarı yetersiz besleniyor.
“Ne olacak canım, asgari ücretten sebep alışık bizim millet açlık sınırında yaşamaya” pişkinliğiyse bu gidişin gerekçesi, kazın ayağı öyle, senin bildiğin gibi değil işte!
Yarı kurak bir iklimdeyiz. Yağış rejimindeki milimetrik oynamalardan bile etkileniyor ektiğimiz, diktiğimiz.
20 yılda 3.5 milyon hektar tarım arazisi kaybettik. Suyu korusak; toprak bulamayabiliriz, botobüslerin üzerine buğday seraları kurmak mı olacak, o gün geldiğinde çılgın projeniz?
2005’te Toprak Koruma Yasası çıkardınız sözde; 2001-2005 arası amaç dışı kullanıma izin verilen toprak miktarı 438 bin hektardı. Yasadan sonra 484 bin hektara çıktı; nasıl bir korumaysa azalacağına arttı!
1923’ten 2002’ye kadar 11 milyon metrekare tarım alanı satılmıştı yabancılara; 2003-2012 arası 90 milyon metrekare!
Büyükşehir Yasasıyla kıyılar, meralar ne varsa ranta açıldı.
Bafa, Kaz Dağları, Murgul; gölleri, dereleri, dağları çalınıyor insanların;
Anlamadığın her biri “hayat” la eş anlamlı.
Hani “insanı yaşat ki devlet yaşasın” ya, şiarın;
İnsanı, rezidanslarla, koruyu kül edip diktiğin camilerle, AVM’lerle, santrallerle yaşatamazsın!
“Yatırım” ı niye yaparsın?
Kazanç için.
O son model ciplerdeki zenginlerin, villalarda yaşattıkların, sonradan görme patronların, kürsüde kükremeni alkışlayanların; alıcı gözüyle bir bak...
Kronik bronşit, amfizem, astım; kanser...
Bozdur bozdur harca;
Topluma kazandırdığı bu, yatırımlarının.
***
Bu kirli hava senin de ciğerlerine dolmuyormuş gibi, topraktan fışkıran zehir sızmıyormuş gibi sofrana “gelişmişlik” diyorsun ya hâlâ.
Nazım Hikmet’in “büyümez ölü çocuklar” dediği meşhur şiirden ilhamla; Büyümez ölen toplumlar da!
Afrika haritaya bakınca uzak gibi geliyor belki ama Somali’nin, Etiyopya’nın kaderi bekliyor kapımızda...
Talanın fıtratında kıtlık var;
O zeytinler bir gün mutlaka intikamlarını alırlar...