Tamam ama, aman Sayın Bakan!
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medya hesabından duyurdu:
-60 günde tamamlanacak olan Defne Devlet Hastanesi için hafriyat çalışmaları devam ediyor. 60 günlük işin 5 günlük kısmı bitti.
*
Tamam Sayın Bakan, ikna olduk, inanıyoruz, hiç şüphemiz yok, sizsiniz!
En hızlı temeli siz atarsınız.
En hızlı binayı siz yaparsınız.
En hızlı hastaneyi siz açarsınız.
Hatta bunları sadece en yüksek hızda değil en büyük boyda, en geniş çapta da yaparsınız.
*
Ama…
*
Aman Sayın Bakan…
Lütfen…
Çok rica ediyoruz…
Ve dahi yalvarıyoruz…
Yapmayınız!
Yapmamalısınız!
YAP-MA-MA-LI-SI-NIZ!
*
Haftada bir yazıyorum, gerekirse her gün de yazacağım; zira uzmanlar bas bas bağırıyorlar. Yeni felaketler yaşanmasın, o "en kısa sürede" yapılan binalar kimsenin "beton mezarı" olmasın diye üstüne basa basa uyarıyorlar:
-Oturmamış zemine bina yapılmaz.
-Üst üste bu kadar büyük depremler görmüş, halen büyük artçılar gören zemin de öyle üç günde, beş haftada, bir iki ayda oturmaz.
*
Önceki uyarılarının tamamında haklı çıkan bilim insanları "En az bir yıl" diyorlar; ne yapacaksanız sonra yapın!
Hastane en acil ihtiyaç…
Okul ihtiyaç…
Konut ihtiyaç…
Kim aksini söyleyebilir?
Elbette çadırlarda perperişan haldeki insanların mağduriyetini uzatmayın.
Ama bu bir yılı mümkün mertebe hafif yapılardan oluşan geçici konutlar, geçici hizmet binalarıyla geçirmeye çalışın…
*
Tekrar tekrar yazmaktan bıktım ama vazgeçmeyeğim.
Arkanızda zaten yeterince büyük bir enkaz bırakmış olacaksınız giderken bir de bölgeyi yeni "enkaz adayları"yla donatmayın!
Yazıktır.
Günahtır.
Oturmamış zemine yapılmasına göz yumduğunuz binaları bilmem ama bu vebal sizlerin üzerine yıkılır!
Altında kalırsınız.
KAŞ YAPARKEN GÖZ ÇIKARMADAN…
Bir maruzatım var:
Eyyy, muhalefeti "tek renk" varsayan ve kendilerini de o "yekpare" varsaydıkları yapının yön tayin edicisi, kanaat önderi, fikri lideri filan gibi gören abiler, ablalar, arkadaşlar, meslektaşlar!
Muharrem İnce''den neden rahatsızsınız?
"Oyları böldüğü için" değil mi?
Sinan Oğan''dan neden rahatsızsınız?
"Oyları böldüğü için" değil mi?
Öyleyse sorarım size;
Bir, üç, beş, on, bin, yüz bin; her ne kadar oyu bölmelerinden endişe ediyorsanız, o oyları, bu iki siyasetçiden birini düşmanlaştırıp, ötekini de yok sayarak mı geri döndürmeyi planlıyorsunuz?
Bu kişileri zaten konsolide olmuş haldeki bir muhalif kitle gözünde "öfke", hatta "nefret" odağına dönüştürürken, onlara oy verme potansiyeli bulunan, yahut oy vermeyecek dahi olsa sevgi, saygı, sempati besleyen muhalif kitle gözünde de sizin bir "öfke" odağına dönüştüğünüzü görmüyor musunuz?
"1 oya bile" ihtiyaç duyulan bir seçimin arifesinde hangi akıl, mantık ve matematikle bunu yapıyorsunuz?
*
Keza, aynı şey "Millet İttifakı''na zarar veriyor" diye hedef aldığınız daha birçok kişi ve konu için de geçerli…
Hem verdiği zarardan yakınıp hem de durmadan zarar verdiğini iddia ettiğiniz kişi ve konuları konuşuyorsunuz; "zarar" saydığınız yaranın kapanmasına, soğumasına izin vermiyorsunuz… Kaşıdıkça kaşıyorsunuz…
*
Hayır "bağımsız gazetecilik" elbette dilediğinizi konuşursunuz…
Ve fakat, ironik şekilde bütün bunları "muhalefetin kazanması arzusuyla" yaptığınız iddiasında olunca, kaş yaparken göz çıkarmış oluyorsunuz.
*
Biraz sakin…
Ülkeyi dev bir züccaciye dükkanı ve sizden olmayanları da, size kırgın, küskün olanları da, mesafeli duranları da, kaygılıları da "kırılabilir" kabul ederek, biraz ağzınızdan çıkanı kulağınız duyarak…
Neydi tarihin gelmiş geçmiş en akil nasihatlarından biri:
"Bundan sonra
öfke bize, uysallık sana.
Güceniklik bize, gönül almak sana.
Suçlamak bize, katlanmak sana.
Acizlik bize, hoş görmek sana.
Anlaşmazlıklar bize, adalet sana…"
Uyarak…