Taksimetreleri kurun!

Azınlıkta olanlar haricinde,

Taksi ulaşım hizmetinde genellikle karşılaşılan manzara şu;

Taksi olarak kullanılan araçlar kalitesiz, eski veya konforsuz,

Yarısına yakını pis,

Halen sigara kokusu duymak mümkün,

Anlamsız bir telsiz sesiyle yolculuk etmeniz muhtemel,

İstemediğiniz müziği siz ‘kısın ya da kapatın’ diyene kadar dinliyor olmanız olası,

Şoförlerin giyimi kuşamı, konuşması, davranışı hizmet veren değil de lütuf eden şeklinde olabilir…

Ve nerede olursa olsun ister Ankara ister İzmir ister başka bir il;

Alınan ücretle verilen hizmet arasında müthiş bir illiyet bağı kopukluğu var!

Ayrıca; hizmetin gerektirdiği fiyatlama ve kalite unsurlarının yanında takip ve güvenlik hususlarındaki eksiklikler de cabası…

Nasıl mı?

En basit şekilde güzergâhı belirleme inisiyatifi şoförde.

Yol hattı takibi muamma ve müşteri dijital olarak denetlenen bir sistemin tarafı değil.

Ayrıca müşteride hangi şoförün arabasına bindiğinin bilgisi ve takibi yok.

Bu durum şoförler için de geçerli: Arabasına kimin bindiğinin bilgisi ve takibi yok!

Yani güvenlik noksanlığı hat safhada.

Ve tabii ki İstanbul…

Yalvarırcasına bulunursa bir taksi; hiç yoktan iyidir denilerek tek göz kapatılıyor ve ulaşım hizmetini bu denli kalitesizleştiren bir sisteme boyun eğiliyor.

Peki nasıl bu hâle gelindi?

Esnaf taksicilikten PLAKA AĞALIĞI SİSTEMİNE geçilerek.

Ne demek bu?

Taksi plakaları, meslek mensubu olması gereken taksicilere veya o taksicileri çalıştıran kurumsal tüzel kişiliklere değil araçlara verildi.

Bu yanlış politika neye yol açtı?

Derebeyliği gibi PLAKA AĞALARI BEYLİĞİ türedi ve KÖLE ŞOFÖRLER oluşturuldu.

Sonuçta kimler kazandı?

Taksi plakasının değer artışını ve kira gelirini önceliklendirmek suretiyle ulaşım hizmetini RANTA ve bir tür YATIRIM ARACINA devşirmenin neticesinde gene KAYMAK SERMAYE yani AĞALAR.

Kimler kaybetti?

Ulaşım hizmeti talep eden tüketici, yani halk ve KÖLE haline gelmiş ŞOFÖRLER.

Her çarpık sistemde olduğu gibi AĞA YARATAN sektör, kamusal hizmet yükümlülüğünü yerine getiremez.

Dahası da var…

Bu TAKSİ PLAKASI AĞALARI DEREBEYLİĞİ,

Kiralama yapıp para kazandığı veya plaka değer artışından sermaye kazancı elde ettiği gibi;

Ne kiralar üzerinden gelir vergisi beyannamesi veriyor, ne de nakit tahsil edilen taksi ücretleri için vergi veriyor.

Yaklaşık 150 milyar TL’lik bir gelir havuzu yarattığı öngörülen taksicilikten elde edilen vergi ne kadar?

Maliye Bakanlığı bu olaya EL ATMALI! Hem de ciddiyetle.

Sayın Mehmet Şimşek’in açıkladığı vergi paketi itibarıyla en azından bir sonrakinde bu konu gündeme getirilmeli.

Bir tarafa koyarsak mağdur halkı ve köle şoförleri;

Bu pek kıymetli taksi ağaları vergi verebilir hâle gelsin bari!

Kısacası,

Hizmeti eziyete döndürmenin,

Çalışanı yani şoförü köleye dönüştürmenin;

Ulaşımı ranta teslim ederek zengin plaka ağaları yaratmanın ve;

Hep olduğu gibi bu derebeyliğinden vergi alamamanın adı haline gelmiş taksicilik sistemi.

Aynı borsa ağalarında veya aynı konut ağalarında olduğu gibi…

Çözüm mü?

Dijital ve paylaşımlı ulaştırma,

Meslek mensupluğu,

Tüzel kişilik yetkilendirmesi.

Ve tabii ki başlangıcı yasal düzenleme!

Tüm dünyada olduğu gibi.

Yazarın Diğer Yazıları