Suriye’de zararın neresinden dönersen kârdır ama...
Son Milli Güvenlik Kurulu toplantısından sonra yapılan açıklamada özetle “Komşularımız Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğüne, egemenliğine ve refahına kalıcı katkıda bulunacağına işaret edilmiştir. Suriye topraklarının bölücü terörden arındırılmasının, öncelikle Suriye’nin menfaatlerini ve bekasını teminat altına alacağının altı çizilmiştir.” denildi.
Bundan önceki MGK toplantılarında da “Suriye’nin toprak bütünlüğü çerçevesinde” gibi ifadeler kullanılmıştır ancak, bu ülkenin toprak bütünlüğünü kimin bozduğunu hatırlatmakta fayda vardır.
***
Konuyu baştan ele almakta fayda var. AKP iktidarı, mayınların temizlenmesi bahanesiyle 911 kilometre boyunca uzanan Türkiye-Suriye sınırlarındaki 216 bin dönüm mayınlı araziyi, 49 yıllığına bir İsrail şirketine devretmek istedi. Yasa çıktı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, muhalefetin ve AKP'li milletvekillerinin bir kısmının karşı çıktığı, mayınlı araziyi 49 yıllığına İsrail’e devretme imkânı tanıyan yasayı onayladı ama yasa, CHP’nin başvurusuyla Anayasa Mahkemesi tarafından bozuldu.
Başlangıçta ABD, Suriye’den “demokrasiye geçiş” taleplerini Ahmet Davutoğlu üzerinden Beşşar Esad’a iletti; Esad kabul etmeyince de ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya ve Çin kökenli on binlerce terörist Suriye’ye gönderildi. Teröristlerin çoğunluğu Türkiye üzerinden Suriye’ye geçti ve burada CIA koordinasyonuyla IŞİD’i kurdu. IŞİD, Türkiye’nin Musul konsolosluğunu işgal etti. Aylar sonra teröristlere bavullarla para verilerek rehinelerin serbest bırakılması sağlandı! Derken PKK’nın Suriye kolu olan PYD/YPG, ABD talimatıyla “Suriye Demokratik Güçleri” adını kullanmaya ve “IŞİD ile danışıklı bir mücadele”ye başladı. Irak’tan da Peşmergeler ve PKK militanları, ABD baskısıyla Türkiye üzerinden geçirilerek PYD’ye yardıma gönderildi. PYD, Suriye’nin kuzeyine hâkim olunca, milyonlarca insanı korkutarak Türkiye’ye sürdü... Bu süreçte Suriye’yi kana bulayan sözde muhalifler de Özgür Suriye Ordusu adı altında Türkiye tarafından örgütlendi. Örgüte askeri eğitim, silah ve cephane verildi. Örgüte kayıtlı olan askerlerin maaşını yine ABD organizasyonuyla Körfez ülkeleri ödedi. Türkiye, bu maaşları Türk Lirası olarak dağıtınca ve Türk Lirası da aşırı değer kaybedince ÖSÖ askerleri zaman zaman isyan etti. Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde ABD’nin “32 kilometreden daha güneye inemezsin” yasağına harfiyen uyarak, TSK operasyonlarıyla bu şeritte güvenli bölgeler kurdu. Bu arada bir Rus uçağı, FETÖ operasyonuyla düşürüldü. Rusya da bir Türk uçağını düşürdü ve havadan bir Türk birliğini bombaladı. Çok sayıda şehit verildi. Tayyip Erdoğan, uzun bir uğraştan sonra Moskova’ya gitti ama Putin tarafından kapıda bekletildi. Sonunda Nazarbayev’in de gayretleriyle Türk-Rus ilişkileri düzeltildi.
Suriye hükümeti, kuzeyden çekilerek PKK/PYD ile uğraşma işini fiilen Türkiye’ye bırakmış oldu. ABD ise Türkiye’ye 32 kilometre yasağı koyarak, Suriye’nin kuzeyinde bir PKK ordusu kurdu, eğitim ve her türlü silah verdi. Bugünlerde ABD’nin bölgeye hava savunma sistemleri yerleştirildiği de konuşuluyor.
***
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Sky News Arabia'nın sorularına cevap verirken Suriye ile normalleşme gündemine ilişkin, "Biz güçlü bir ülkeyiz. Çaresizlikten dolayı bir görüşme arayışı içinde değiliz. Tam tersine olgunluğumuzdan dolayı bir görüşme arayışı içindeyiz" dedi ama bu da kimseye inandırıcı gelmedi.
Suriye Dışişleri Bakanlığı, “İlişkilerin normale dönmesi, 2011 öncesi duruma dönülmesine bağlıdır” diye açıklama yaptı.
Fidan ise “Son 6-7 yıldır Suriye'de, Suriye muhalefeti ile rejim arasında bir çatışma yaşanmıyor. Bu birincisi. İkincisi, halihazırda Suriye'den bölge ülkelerine ve dünyaya daha fazla mülteci gitmiyor. Suriyelilerin yarıdan fazlası şu anda ülke dışında yaşıyor. Bu insanlar güvenli şekilde ülkelerine dönebilmeli" ifadelerini kullandı.
***
Elbette zararın neresinden dönersen kârdır ama bugüne kadar uygulanan Suriye politikası Türkiye’nin güvenliğini tehlikeye atmıştır. Bu politikanın sorumlularına hukuken hesap sorulmadan MGK’nın öngördüğü gibi “öncelikle Suriye’nin menfaatlerini ve bekasını teminat altına almak” ve “Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlamak” imkânsızdır. Zaten Suriye de Türkiye’deki iktidara güvenmediğini açıkça ortaya koymuştur.