Suriye bataklığı
FETÖ darbesi sonrası yaşananları, hayret ve üzüntüyle izliyorum. Üzülmem, FETÖ'cülerin başına gelenlere değil, ülkenin içine sokulduğu bataklık ve bu beladan çıkış şekli ve giderek gırtlağımıza kadar pisliğe batmamız. Etrafımı izliyorum da Türk ordusunun Suriye ve Irak karambolüne çekilmesi hiç kimseyi endişelendirmiyor gibi. Hem de, ordunun birlik ve beraberliğini kaybettiği bir dönemde.
Suriye bunalımındaki tarafları bir kenara yazın. Suriye ordusu, karşısında, Erdoğan'ın cihatçıları, yanında Türk ordusu, hepsine karşı IŞİD, IŞİD ile cihatçılarla, Suriye ordusu ve karşısında PKK'nın Suriye kanadı. Bu çapulcular içinde cihatçı denen mollalar hariç biz de herkese karşıyız. Böylesine bir karambol, bana Kaddafi sonrası Libya'yı hatırlatıyor. Washington, kendi bozduğu ve bir türlü düzeltilemeyen Libya bataklığını kurutmak için bölgeye asker falan da göndermiyor. Suriye'ye de. Peki, bizim bu bataklıkta ne işimiz var?
***
ABD, bizim YPG ile tepişmemizde hem bizi, hem de onları tutuyor gibi. Bu durumun benzerini yıllardır yaşıyoruz, bizim PKK pisliği tepişmemizde de, bizi tutuyor gibiydi. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis'in, sonuçta, PKK'ya silah ve lojistik destek atan, İncirlik'ten kalkan ABD helikopterlerini tespit edip, konu hakkında açıklama yaptıktan 10 gün sonra, bindiği uçağın şaibeli düşüşü unutulmuş gibi. Daha sonra yaşadıklarımız, torba olayı ve ardından Ergenekon ve Balyoz davaları ile vatansever subayların görevden uzaklaştırılması, tesadüfün çok ötesinde.
Eşref Bitlis'in Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti oluşturulmasına da karşı olduğu ve hatta bu konuda Özal'ı uyardığı da biliniyor. Bu projeye balıklama dalan AKP iktidarı, komutanları darmadağın olmuş bir kara kuvveti ve savaş pilotu eksik bir hava kuvvetleri ile dengesi bozulmuş bir silahlı kuvvetlere güvenerek bu kumarı oynuyor. Bataklığa sokulan ülkemizin hava kuvvetleri daha önce PKK'nın kalesi Kandil'i de bombalamıştı, sonunda ne oldu?
Dün, İsrail istihbarat örgütü MOSSAD'a ait olduğu ileri sürülen Depka isimli internet sitesinde, Suriyeli Kürtlerin, ABD Başkan Yardımcısı Biden tarafından açıklanan talimatlara uymayacaklarını açıkladıklarını ileri sürdü. Bu talimata uymayan Kürtleri cezalandırmak için, Amerika'nın YPG gerillalarına cephane sevkiyatını durduğu ileri sürüldü. Kürtler de buna karşılık, Amerikalıların el koyduğu Türkiye ve Irak sınırlarına yakın Kürt bölgesindeki Suriyelilerin Rimelin hava üssüne giden yolları bloke etmiş. Depka'ya göre, üsse gitmesi gereken yiyecek konvoyu da ne hikmetse üsse ulaşmamış.
***
İçerde, PKK her gün havai fişek gibi bir yere bomba atıp evlatlarımızı öldürürken, hükümet ve planlamacıları kalkıp başka bir bataklığa, Washington'a yaranmak adına girdiler. Hem de başta da işaret ettiğim gibi, yaralı ve içerdeki silsileimeratibi Arapsaçına dönmüş bir orduyla. Bunların oluşu sırasında, asrın liderinin 17-24 Eylül tarihlerinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na gideceği açıklandı. Dünya devletleri ve liderleri orada yapacağı konuşmayı öğrenmek için yanıp tutuşuyor.
Devletlerin dış politikaları, hükümetlere göre değil, ülke menfaatlerine göre düzenlenir ve iktidar el değiştirse bile, bu politikaların uygulaması devam eder. Amerika'nın bu planları 20'şer yıllık dilimler halinde hazırlanır. AKP iktidarı öncesi de bizim böyle bir dış politikamız vardı ama Davutoğlu, Gül, Erdoğan üçlüsü tarafından yok edildi. Çevrede dostumuz komşu kalmadı. Hoş onların dışında İstanbul'dan yalı ve Türk şirketi alan Arap kankalar var. İktidarı paylaşan iki tarikatın kavgası ve iktidarı tek başına ele geçirme çabası bizi bu bataklığa itti.
Bugün 30 Ağustos. Düşünün, Suriye'ye giren askerin tek bayramı. İktidar bunu bile kutlamak istemiyor. Hoş Mustafa Kemal ve arkadaşlarının başarılarını simgeleyen hangi bayramı kutlamak istiyorlar ki, kerhen hariç. Ama ben, Zafer Bayramının tüm ulusa ve bataklıkta boğuşan tüm askerlere kutlu olmasını diliyorum.