25 yıllık defter

GÜREL YURTTAŞ / Yeniçağ

İnsanlar doğar, yaşar, ölür.

Süleyman Seba ise ölümsüzdür!

Yaptıklarıyla, davranışıyla, konuşmalarıyla hala yaşamaktadır, taraflı tarafsız milyonlarca insanın gönlündeki yeri korumaktadır.

Adamlığını herkes biliyor. Kişiliği az çok tanınıyor. Ben bugün size onun Beşiktaş''ı başarıya götüren, kolej takımı havasını korumasına neden olan, futbolcuları birbirine kenetleyen büyük sırrını anlatacağım. Gerçi o zamanlar sır değildi bu; herkes biliyordu ama bugüne gelene kadar tarihin kitaplarının içinde kaldı. Kitabın o sayfasını açayım.

Süleyman Seba''nın en büyük sırrı takım içindeki dengeleri korumaktı.

Transfer dönemlerinde "Tavan ücret, taban ücret" belirlemesi yapardı. Transfer görüşmelerine kendisi pek katılmaz, genellikle başta Metin Keçeli olmak üzere, kendine çok yakın bir kaç yöneticiyi görevlendirirdi. Gerçi görüşmeler sırasında arkadaki odasında oturup, her şeyi anlık takip ederdi ama para pul işlerine karışıp da futbolcuları karşısına almak istemezdi.

Sıkı sıkıya tembih ederdi yöneticilere; "Kim olursa olsun şundan fazlasına çıkmayacaksınız, şundan aşağıya da inmeyeceksiniz!"

Futbolcular arasında çok fark olmasını istemezdi.

Şöyle anlatayım. Diyelim ki tavan ücret 100 milyon lira. Yani sözleşme imzalayan futbolcuya en fazla bu para ödenecek. Taban ücret de 70 milyon lira. Yani sözleşme imzalayan futbolcuya en az bu para verilecek. 70 milyon lira alacak olanlar imzaları attı. Ama tavandan alacak futbolcularla anlaşmazlık çıktı. Yine diyelim ki 100 milyon yerine ücreti 120 milyon liraya çıktı. Sözleşme de imzalandı.

O zaman devreye girerdi hemen. Taban ücret olarak 70 milyon liraya imza atan futbolcuya da 20 milyon lira zam yapılırdı; o futbolcu istemeden.

Böylece takım içindeki futbolcular arasında uçurum olmasını engeller, kıskançlık, ayrılığa engel olurdu.

Bugün takımların yaptığı en büyük yanlış işte bu dengeyi kuramamaktır.

Yılda 9 milyon lira alan futbolcudan 3 milyon euro alan futbolcuya pas verip gol attırmasını beklemek başarısızlığın en büyük nedenlerinden biridir işte.

Galatasaray''dan örnek vereyim. Geçen sezonun yıldızı kimdi? Kerem Aktürkoğlu. Şu anda Galatasaray''ın en kaliteli futbolcusu olarak da o gösteriliyor. Peki ne kazanıyor yılda? 9 milyon lira.

Buna karşılık Konyaspor''dan aldığın Kerem''in yanında esamesi bile okunamayacak olan Abdülkerim Bardakçı''ya ne veriyorsun? 20 milyon lira.

Peki Kerem''le ileride birlikte oynayacak olan Sergio Oliveira''ya ne vereceksin? Yılda 3 milyon euro. Yani yaklaşık 53 milyon lira. 

Ondan sonra 9 milyon lira verdiğinle 53 milyon lira verdiğinden aynı verimi bekleyeceksin.

Kerem efendi çocuk. Eminim bunu dert etmez. Ama insanoğlu bu. Gönlünden geçene de söz dinletemez.

Örneği Galatasaray''dan verdim. Ama Beşiktaş için de geçerli bu, Fenerbahçe için de. Hatta "İmza parası" adı altında milyonları sayıp, hesapta düşük garanti ücret ödeyen Trabzonspor için de.

Yıllar geçse de üstünden... Bazı gerçekler değişmiyor.

Tarihinden ders almayan günü kurtaramıyor, geleceğe güvenli bakamıyor.

Bazen uygulamaya geçmeden önce tarihne göz gezdirmek gerekiyor.

Örnek orada: Süleyman Seba.

Ben yapıklarından bir örneği anlattım sadece. Sakın o günle bugün bir mi demeyin? Tamam bir değil değil de. Yine de bu kadar transfer yanlışı yapılmaz işte. Her sene milyonlarca eurolara saçma sapan adamları doldur kadrona; 3-4 yıllık sözleşmelerle. Seneye de nasıl tazminatlarını vermeden gönderebilirim diye kara kara düşün.

Süleyman Seba''nın yöntemi buydu.

Peki nasıl başka takımlardan transfer yapıyordu o zaman diye merak ediyorsanız eğer. Onu da bir başka yazıda anlatırım size örnekleriyle teker teker.

Yazarın Diğer Yazıları