Stagflasyonu nasıl önleriz?
2023 için büyüme oranını IMF yüzde 2,7 olarak tahmin ediyor. Fert başına büyüme daha düşük olacaktır. 2022 nüfus artış hızı binde 7,1’dir. Bu hesaba göre 2023 fert başına GSYH’da büyüme yüzde 1,98 olacaktır. Bir ekonomide gelir artışını fert başına GSYH’da büyüme gösterir.
Özel sektörün dış borçlarını çevirmesi ve üretimde kullandığı girdiyi ithal etmesi için, önce gelir artışı yaratması ve sonra döviz temin etmesi gerekir. Fert başına yüzde 1,98 gelir artışı Türkiye için çok düşük kalır.
Kaldı ki bir yandan enflasyon artıyor, diğer yandan üretim daralıyor.
Enflasyonun artışına;
*İthal girdi maliyetlerinin artması,
*Tüketim eğiliminin artması,
*Mal arzının daralması ve mal kıtlığı neden oluyor.
Tüketim çılgınlığı;
Temmuz ayında sabit fiyatlarla perakende satış hacmi, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 31 ve bir önceki aya göre yüzde 11,2 oranında arttı.
Ocak-Temmuz arasındaki yedi ayda; ithal tüketim malının toplam ithalat içindeki payı 2022 yılında yüzde 7,6 iken, 2023 yılında yüzde 12,6’ya yükseldi.
Tüketim çılgınlığının nedeni gelir artışı değil, tamamıyla TL’den kaçıştır. Paradan kaçışın tek nedeni de eksi reel faizdir. TÜİK’in yayınladığı finansal yatırım araçları reel getiri oranlarına göre hesaplarsak, 2019 yılı Ağustos ayında bankaya 100 lira yatıran bir tasarruf sahibinin 2023 Ağustos ayında nominal faizleri de dahil; reel (satın alma gücü) olarak elinde 43 lira 35 kuruş kalmış. Altı yıl önce 100 lirası ile 100 birim mal alan birisi, 6 yıl sonra faizleri de dâhil, aynı para ile yalnızca 43,35 birim mal alıyor. Bu durumda kim TL’de kalır?
Eksi reel faiz elde TL tutmanın maliyetini artırıyor. Tüketimin maliyetini düşürüyor. Çünkü enflasyon eritiyor.
Oysaki reel faiz alan birisi, tüketim nedeniyle aynı zamanda reel faiz gelirinden oluyor. Bu nedenle reel faiz varken, tüketim eğilimi düşer. Bu kadar basit ve anlaşılır olmasına rağmen, hükümet ve MB faizleri kademeli artıracağız diyorlar.
Üretimde daralma;
Bu yılın ikinci çeyreğinde, sanayi sektörü eksi 2,6 oranında daraldı. Temmuz ayında imalat sanayiinde üretim endeksi, geçen yılın aynı ayına göre yüzde eksi 1,4 oranında düştü.
MB ödemeler bilançosuna göre; bu sene ilk 7 ayda giren doğrudan yabancı yatırım sermayesi 2,5 milyar dolar oldu. Bunun 2,4 milyar doları gayrimenkul satışı nedeniyle girdi. Doğrudan fiziki yatırım yapmak için sermaye gelmedi. Hepimiz biliyoruz ki, yerli sermaye de içeride değil dışarıda yatırım yapıyor.
Serbest piyasa ekonomisinde, talep yüksekse yatırımların ve üretimin artması gerekir. Yatırımın artması için de yatırım ortamının da olması gerekir.
Yatırım ortamı için, demokratik ve hukuki altyapı, uluslararası hukukun uygulanması, işleyen bir bürokrasi, kurumsal bir devlet ve hükümete güvenin olması gerekir. Demek ki yatırım altyapısını kurmamız gerekiyor.
Kapasite kullanım oranı da düşüktür… Daha da düşüyor… Bu sene Temmuz ayında yüzde 76,9 olan ortalama kapasite kullanım oranı, Ağustos ayında yüzde 75,7’ye geriledi.
Özetle; bir yandan büyüme ve üretim düşerken, diğer yandan TL’den kaçış nedeni ile talep artıyor. 1970 dünyanın petrol krizi nedeniyle yaşadığı stagflasyona biz ekonomi yönetiminin yanlışları nedeniyle şimdi hızla giriyoruz.
Türkiye stagflasyona girerse, dış borç temerrüt riski daha çok artar. İşsizlik artar. İhracat düşer. Dış ticaret açığı artar.
En büyük sorun; hükûmetin bu tespitleri yapamıyor olması ve bağlı olarak günübirlik ve palyatif çözümlerle istikrar getireceğini zannetmesidir. Muhalefet ise herkesin zaten yaşadığı sorunları daha sert dile getiriyor. İnandırıcı çözüm önerisi getirmiyor.
Çok acil olarak;
*OVP dışında üç yıllık istikrar programı yapmak gerekir.
*Yukarıda da, söylediğim gibi önce faizleri enflasyonun birkaç puan üstüne çıkarmak gerekir.
*Üretimde ithal girdi oranını düşürmek gerekir. Bunun için devletin doğrudan piyasaya girmesi, ithal ikame yatırımlarını yapması gerekir. Ayrıca ithal ikame yatırımlarına, yüksek teşvik vermesi gerekir.