Spor siyaset ilişkisi
Defalarca vurguladık. Türkiye'de gündemi oluşturan üç ana unsur var:
1-Siyaset
2-Spor
3-Ekonomi
Spor ekonominin önünde olabilir mi? Biz söyleyelim ona siz karar verin. Geçim sıkıntısı çekip yokluğunu iliklerine kadar hisseden bir mahalle kahvesinde bir derbi maçta hayat durur, fukaralık 90 dakika da olsa ertelenir mi? Eğer cevabınız 'evet ertelenir' ise o halde spor ekonomiden önde gelir. Peki bu kadar öncelikli bir konuyu siyasetçi ıskalar mı? Kendi bilir. Benim bildiğim siyaset ve iyi siyasetçi ama öyle ama böyle hep sporla ilgilenip içinde olmuştur. Esasen bu ilişki ölçülü kurulmuşsa, siyasetçi de spor da karşılıklı bu işten fayda sağlamış kar etmiştir. Aksi olmuşsa hırs ve ifrata kaçılmış ise bu kez de şikayetlere muhatap olunup, yani kaş yapalım derken göz çıkartılmıştır! Aynen bugün bizim ülkemizde olduğu gibi. Türkiye'de bugün son yaşananlar ve tartışmalar gösteriyor ki siyaset spor ilişkisinde kantarın topuzu kaçırılmıştır! Zira siyasetin spora müdahalesi "orantısız" olunca sporda bundan olumsuz etkilenmiş, fayda yerine zarar doğmuştur.
***
Ana tema dostluk ve kardeşlik yerine tartışma ve husumet artınca kırgınlık da ardından gelmiştir. Mesela bir dönem evvel gerçekleştirilen Futbol Federasyonu başkanlık seçimlerinde, siz Haluk Ulusoy'u seçime mi sokmamak için Gençlerbirliği Kulübü Başkanı rahmetli İlhan Cavcav'ı Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek üzerinden o şehirdeki fabrikaları nedeniyle sıkıştırır, Cavcav'ı, 'benden imza isteme, imzalarını topla seçime gir, yedi oyumuzun 7'si de senindir' moduna sokarsınız, maksat hasıl olur. Böylede olmuştur. Bu yöntemle Haluk Ulusoy seçimlere girememiştir. Bu siyasetin spora kötü müdahalesidir. Alışkanlık haline gelmiş, ardından bu günlerin Türk futbolu üzerinde gölge şüphesi hakim kılınmıştır. Böyle olunca ligin bitimine daha 21 hafta kala bugün kavga ve tartışmalar büyümüş. Fenerbahçe Kulübü ikinci başkanı Semih Özsoy, Göztepe maçında tekrarlanan penaltı üzerinden şikayet eder ve saldırır. Federasyon başkanı da daha önceki Fenerbahçe görevinden imtina ile "DERLER!" diye topa girmez. Problem de çözülmez hale gelinmiştir. Tüm bu gerekçelerle biz de tüm bürokratik ve siyasi hayatımızda dikkat ettiğimiz "liyakat, liyakat, liyakat vurgulamasıyla" doğruyu göstermenin mutluluğunu yaşarız.
***
Yine siyasetin spora "orantısız ve adaletsiz" destek örneklerinden "sponsorluk" mevzuunda kulüplerimizi birbirine düşman etmenin, spora da siyasete de büyük zarar vereceğini ifade etmem her iki kuruma yapılacak bir hizmet olur. Daha da açmamı mı istiyorsunuz? Söyleyeyim. Türk sporuna uzun yıllardır hizmet ettikleri halde mali açıdan destek bulamayan bazı kulüp başkanlarımız der ki; Futbolda geçmişi uzun bir tarihe sahip olmayan A. Alanyaspor, M. Başakşehir, Osmanlıspor gibi bazı kulüplerin aldıkları bağış ve sponsor gelirleri ile Eskişehirspor, Kocaeli Sakaryaspor, Bursaspor, hatta hatta Altay ve Karşıyaka'nın sponsor gelirlerini bir karşılaştırınız. Emir ve talimatla kollanan bu kulüplere yapılan bağış ve sponsor gelirleri bu kulüpler ve diğerleri arasındaki orantısızlığın örneği olacaktır!. Peki siyasi irade ya da iktidar, böyle davranıp kulüpleri ayırır, tefrik ederse bu yanlıştır diyecek ya da mağdur kulüplerin sahibi kim olacak? Veya kim olmalı? Elbette muhalefet. Yani neymiş? Yalnız iktidarda değil muhalefette spora hizmet edilirmiş... Duyurulur.