SPOR KULÜBÜ NEDEN BATAR
Enteresan değil mi? Müşterisi ve ilgilisi çok olmasına rağmen! Devlet dün de bugün de spor kulüplerine her türlü imkan ve fırsatı seferber ediyor. Böyle olmasına rağmen Türkiye'deki üç büyük kulüp başta olmak üzere kulüplerin batıyor olması hem kabul edilebilir bir durum değil hem nedenleri araştırılması gereken ciddi bir husustur. Zira incelediğimizde söz konusu kulüplere yönetici ve başkan olanların süreçte genel olarak iş, para, mal varlıkları artış gösterirken, yönettikleri kulüplerin batması; ya kendi şirketlerine gösterdikleri hassasiyeti başkanı olduğu kulübe göstermediği, ya da Türk milletinin lideri Mustafa Kemal Atatürk'ün spor kulüpleri sadece galip gelmek ve şampiyon olmak için spor çizmezler ifadesine inanıp kavrayamadığı içindir.
***
Öyle ya! Her 2 şıktan birincisi hakim ise tasarrufa dikkat etmeksizin kulübün parası ile beylik taslanmış, keyif yapılarak ün artırılmıştır. İkincisi hakim ise milli birlik cahilidirler ve toplumculuk hassasiyetinin uzağında kalınmıştır. Sebep hangisi olursa olsun, bugün Türkiye'nin ekonomisine moral değerlerine, dünya üzerindeki tanınırlığına vesile olan spor kulüplerimizde sınavların iyi verilmediği kesindir. Bu gün yeniden devlet-i ali makamlarından yardım isteme, Ziraat Bankası'nın kapısına dayanma, maçlarında tanımadıkları milletvekillerinden himmet bekleme noktasına gelinmiştir. Bu noktaya nasıl gelindiği sorgulandığında; hani 'El Allah'ın yel Allah'ın" diye bir deyim var ya işte bu deyimden başlamak kaydı ile; üfürüldüğü, savurulduğu... Kulüpler ve futbol sayesinde meşhur olunup, devletin ilk on müteahhidi olunduğu... Havalarına hava, servetlerine servet katılıp para paylaşılması öne çıkar. Ama kulüpler batar. Başkanlar gelir, başkanlar gider. Giden başkanlar meşhur olup aldığı devlet ihaleleri devam eder. Ama kulüp batar. Kulüp para, çare, çözüm arar. Bu çark böyle sürer gider. O halde çare çok basit. Yok öyle yağma. Her nimetin bir külfeti olmalı... Kim ki bir kulübü batma noktasına getirirse bu husus devletin raporları ile ispat edilir. Bunun mali sorumluluğu da o başkan ve yönetiminin boynuna asılır. Yönettiği dönemi borçsuz bırakma zorunluluğu getirilir. Bak bakalım o zaman spor kulübü batar mı batmaz mı?
ŞANS VE SKOR
Bazı futbol yorumcularının ifadelerine göre, Türk futbolunda yeni bir terim gelişiyor. Ligin şampiyon adayı en mühim takımsınız, lig sonuncusu ile müsabaka oynuyorsunuz ve 58. dakikada bir gol yiyip uzatmalarla 32 dakika maçı çeviremiyorsunuz. Sonuçta İstanbul'a mağlup dönüyorsunuz. Yorumcuların yorumu "kısmet ya da şanssızlık" oluyor hep. O zaman akıllara da o soru geliyor. İşi şansa bırakmak var mı? Ya da farklı takım farklı hoca işi şansa bırakır mı? Her şey şansa bağlı ise adam ya da hoca farkı nerede kalıyor? Evet Fenerbahçe, İstiklal Mobilya Kayserispor maçından bahsediyorum. Maç sonrası yukarıdaki satırlarımı doğrulayan Ersun Yanal'ı da mağlubiyetine rağmen fotoğrafa doğru baktığı için tebrik ediyorum. Bu demeçleri ile Ersun hoca 'skoru şans diye' yorumlayan yorumcuları ters köşeye yatırmıştır. Biz demiyoruz hoca söylüyor; İstatistik, rakam ve şans söylentilerini maçta lehe çevirebilecek yapıda olmak, büyük takım fark yaratan hocalardan beklenilendir. Lig sonuncusuna yenilgi şansla izah edilemez...