Spekülatif sermaye kontrolü yapılmalıdır

Küresel ekonomide, 1980 sonrasını alırsak, küresel politikalar 40 yıldır sermaye hareketlerinin serbest olmasını savundu ve uyguladı. Çin gibi bazı ülkeler, doğrudan yabancı yatırım sermayesine öncelik verdi. Bu tür sermaye teknoloji götürdü. Katma değer yarattı. Köyden kente emek göçü sağladı. İstihdam yarattı. Cari fazla getirdi.

Türkiye gibi ülkeler ise bilinçsiz hareket etti. Spekülatif sermaye ve doğrudan yabancı yatırım sermayesi ayırımı yapmadı.

Çin’de doğrudan yabancı yatırım sermayesi sıfırdan fiziki yatırım yaparken Türkiye spekülatif sermaye ve yatırım sermayesi ayırımı yapmadı. Sonuçta;

*Spekülatif sermaye geldiği için ekonomide kırılganlık arttı ve doğrudan yabancı yatırım sermayesi girişi sınırlı oldu.

*Gelen doğrudan yabancı yatırım sermayesi de sıfırdan fiziki yatırım yapmadı mevcut ve kârlı işletmeleri ve bankaları satın aldı.

Dünyada bizim gibi sıcak para ve spekülatif sermaye tehdidi altında kalan ülkelerde dış açıklar arttı. Bugün Birleşmiş Milletler raporlarına göre 52 gelişmekte olan ülke içinde bir kısmı dış borçlarda temerrüde düştü. Bir kısmı ise, biz dâhil, risk sınırındadır.

Öte yandan küreselleşme pandemi de eklenince, ülkeler arası ve ülke içinde gelir dağılımı bozuldu ve yoksulluk arttı.

Bugün küresel iktisadi konjonktür iniştedir. İktisat politikalarında yeni yaklaşım gerekiyor. Bu yaklaşım gelişmekte olan ülkelerde, büyüme değil kalkınma öncelikli olmak zorundadır. Küresel ekonomide ise, spekülatif sermaye hareketlerinin kontrolü yapılmalıdır.

Ben 2008 ve sonrasında, sıcak para girişinin, Merkez Bankası’na düşük oranlı bir karşılık alınmak suretiyle kontrol edilmesini ve fiziki yatırım yapacak doğrudan yabancı yatırım sermayesinin ise teşvik edilmesi gerektiğini savunuyorum. Yapılmadığı için artık doğrudan yabancı yatırım sermayesi hiç gelmiyor.

Öte yandan sermaye hareketlerinin kontrolü için dünyanın daha yeni aklı başına geldi ve yabancı sermayenin kontrol edilmesi önerilmeye başlandı. Önerenler arasında IMF de var.

IMF daha önce; sermaye akımı dalgasına maruz kalan bir ülkenin, önleyici olarak sermaye hareketlerini kontrol edebileceğini önerdiği halde, 2022 yılında bu görüşünde güncelleme yaptı ve şimdi;

*Varlık-yükümlülük stokunda para birimi uyuşmazlığı olursa;

*Ulusal veya uluslararası güven sorunu olursa, sermaye kontrolü yapılabilir diyor.

Sermaye kontrolü; Yerleşik ve yerleşik olmayan, özel ve tüzel kişilerin, bir ülkeye getirdikleri veya yurt dışına götürdükleri sermaye işlemleri üzerine konulan, doğrudan veya vergi koyma, tarife uygulama gibi dolaylı yollardan yapılan kısıtlamadır.

Giren yabancı sermaye kontrolü, tümü üzerinden veya yalnızca portföy yatırımları üstünden yapılabilir.

1972 yılında Keynesyen ekonomist James Tobin, döviz işlemleri üzerinde spekülatif amaçlı hareketlerin engellenmesi için kambiyo işlemleri üstünden vergi alınmasını önerdi. Literatürde adına Tobin Vergisi denildi.

Tobin Vergisi: Dünyada küreselleşme öncesinde hızlı ve spekülatif döviz hareketlerinin bir ekonomiye vereceği zararları önlemek için düşünülmüştür.

1970’li yıllara kadar; piyasa ekonomisinin hâkim olduğu ülkelerde genellikle Keynesgil politikalar uygulanıyordu. Keynes’e göre, finansal piyasalardan alınacak işlem vergileri, kısa vadeli spekülasyon amaçlı işlemleri azaltır.

Tobin, döviz alışı ve satışı üzerine yüzde 0,02 ile yüzde 1 arasında değişik oranlar önermiştir. Uzun vadeli sermaye girişinde vergi oranının çok düşük olması gerektiğini söylemiştir.

Tobin vergisinin küreselleşme sürecinde uygulanabilirliği mümkün değildir. Çünkü; bu vergiyi tüm ülkeler aynı oran ve usulde uygulamaz ise, sermaye vergi maliyeti düşük olan ülkelere gider.

Sonuç olarak; kırılganlığı artıran spekülatif karakterli sermaye kontrolünde; doğrudan yabancı yatırım sermayesini ayırmak gerekir. Ama Türkiye’ye artık spekülatif sermaye de gelmiyor. Ben bu yazımı gelecek iktidarlar için yazdım.

Yazarın Diğer Yazıları