Spekülasyon dünyayı yordu

2008-2009’da dünyanın yaşadığı finansal kriz henüz atlatılmadı. Dünya ekonomisinde küreselleşme ile 2007 yılına kadar artan büyüme oranları düşmeye devam ediyor. Dünya Bankası raporuna göre, 2012 yılında dünya ekonomisinde ortalama büyüme oranı yüzde 2.3’e geriledi. Gelişmekte olan ülkelerde bu oran yüzde 5.1oldu. Türkiye ise gelişmekte olan ülkelerin altına düştü ve yüzde 2.4 oldu. Zengin gelişmiş ülkelerde ise büyüme oranı ortalama yüzde 1.3 oldu.
Çin’de bile yüzde 10.7’lerin yaşandığı yıllar geride kaldı... Çin de 2012’de yüzde 7.5 büyüdü. Hindistan’da da yaşanan yüzde 9 büyüme oranları da yine gerilerde kaldı. Hindistan 2011 yılında yüzde 5 büyüdü.
Gelişmekte olan ülkelerin dış borçlarını ödemesi, dünya refahının devam etmesi için ekonomilerin büyümesi, fert başına gelirin artması gerekir. Her şeyden önce büyüme olmazsa, işsizlik önlenemez.
Aşağıdaki tabloda, bazı ülkelerin kriz öncesi 2006 yılında ve krizden üç yıl sonra 2012 yılında büyüme oranları yer almaktadır. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde büyüme oranlarının düştüğü, bazı ülkelerde eksi büyüme yaşandığı görülmektedir.

Dünyada büyüme oranlarının düşmesi, ekonomik konjonktür açısından kaçınılmaz görünüyor. Zira dünya tarihinde hızlı ekonomik büyümelerin arkasından yavaşlama ve durgunluk gelmiştir. Ekonomilerde büyüme dönemlerinde ekonomilerin iç dinamikleri yoruluyor. Tüketim ve özellikle dayanıklı tüketim doyma noktasına geliyor. Bir zaman sonra, reel üretim azalıyor ve büyüme oranları düşüyor.
Küresel süreç şimdi farklı bir neden daha getirdi... Kırılganlık.
Dünya ekonomisi, finans, sermaye piyasası ve spekülasyona teslim oldu. Reel sektörde canlanma ve durgunluk zaman içinde meydana gelir. Bu sektörlerde ise günlük ve hatta saatlik hareketler yaşanıyor.
Bu kırılganlık nedeniyle de reel yatırım eğilimi düşüyor. Reel üretimde büyüme yavaşlıyor. Zira kırılganlık, yatırımlarda uzun vadeli planlama ve fizibilite yapmayı önlüyor.
İngiliz Guardian ve Telegraph gazetelerinin, JP Morgan kaynaklı haberlerine göre, bankaların altın ve gümüş fiyatlarında, faizde türevli işlemler yoluyla maniplasyon yaptıkları belirtiliyor. Aynı paralelde enerji ve emtia fiyatlarında da ayarlamalar yaptıkları açıklanıyor.
Öteden beri benim tezim, küreselleşme sürecinde dünya ekonomisini spekülasyonun yönettiği şeklindedir.
FED’in parasal sıkılaştırmadan, şu anda ABD’de yüzde 7.3 olan işsizliğin yüzde 6.5 altına ininceye kadar bekleyeceğini açıklaması da aslında spekülatörlerin baskısı ile ortaya çıkmıştır.
Finans piyasaları o kadar kırılgan ki Lawrence Summers’ın FED başkanlığına aday olması ile borsalar düşüyor... Adaylıktan çekilmesi ile canlanıyor. Çünkü Summers deregülasyon istemişti.
Deregülasyon, ekonomide ve piyasada devlet kısıtlamalarının azaltılması ya da tamamen kaldırılması durumudur. Finans sektörü herhalde, FED desteğini çekerse, devlet yardımları azalırsa, ben bu spekülasyonu rahat yapamam şeklinde düşünmüştür.

Yazarın Diğer Yazıları