Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Serap BESİMOĞLU
Serap BESİMOĞLU

Sözün bittiği, sabrın tükendiği an!

Sevgili okuyucularım, milletçe acımız ve azabımız çok büyük. Daha bayramdan 1 hafta önce toprağa verdiğimiz 15 fidanın yüreğimizi yakan acısı dinmeden 12 fidan da Hakkari’den ateş düşürdü yüreklerimize...

Önceki yazımda yazmıştım “Ben hatırlıyorum böylesi resimleri çok kereler” diye. Yine vatan evlatları ölüyor, yine acıyor yürekler, yine tabutlar, ağıtlar, feryatlar... Peki ya çözüm ne olacak? Ne zaman dur denecek bu hain saldırılara? Türk halkının sabrının kalmadığı yere, sözün bittiği yere hep birlikte gelinmedi mi? “Gereken yapılacaktır” denmekte. Gecikmeyle yapılacak bir gerekenin git gide hükmünü yitirdiğini düşünüyorum. Zira PKK konusunda uzman görüşüne başvurulan çok önemli isimler konuştular. Örnek olarak sınır ötesi üç büyük operasyon sırasında MİT müsteşarlığı görevinde bulunan eski Bağdat Büyükelçisi Sönmez Köksal bir röportajında diyor ki, “Dışarıda bomba yağarken, teröristler yerin 20 metre altında saz çalıp eğleniyor.”
Yine askeri tecrübesi çok yüksek ve bu bölgede görev yapmış komutanlarımız; kış mevsimine girildikçe dağ koşullarının daha da zor olduğunu söylüyorlar. Ayrıca dış destekli olduğu herkesçe bilinen terör örgütü PKK’nın dağ koşullarını da iyi tanıma özelliğini gözardı etmemek gerekiyor.
Zaman uzadıkça lehimize olan koşulları iyi kullanma şansımızı yitiriyoruz. Bekir Coşkun geçenlerde “Sormayın ne haldeyiz’” başlıklı yazısında önemli bir şey söylüyordu, aynen aktarıyorum.
“Toplum baskısı karşısında bir gün sınır geçilirse, orada tavşanlardan başka kimse bulunmayacak. Çünkü PKK’lıların tüymesi için yeterli zaman ve olanak tanınmış oldu bile.” Ben de aynen katılıyorum yani atı alan Üsküdar’ı geçti sevgili okuyucularım. Biz hâlâ uygun zamanın gelmesini bekliyoruz. Yüreğimiz yanar ve Mehmetlerimiz tek tek ölürken PKK’nın işbirlikçisi, Talabani diyor ki; “Biz Türkiye’ye Kürt kedisini bile vermeyiz?” Böylesi bir küstah açıklamanın hiçbir diplomasi nezaketi içerisinde ifade bulması ya da söylenmesi mümkün değildir. Eğer siz sınırınızı kapatmazsanız, elektriğini verirseniz, uçuş ve geçiş hakkına bir sınırlama getirmezseniz kısacası; kargayı beslerseniz gözünüzü oyar. Bize de yapılan bundan öte bir şey değil. Haftalardır iç ve dış basındaki haberleri herkes gibi ben de izliyorum. CNN, “Kürt isyancılar” BBC ise PKK’ya terör örgütü demek yerine “gerilla grubu” ve “asiler” gibi ifadeler kullanıyor. Özellikle kendi yayınlarını yaptıkları ROJ TV’de “Çok fazla Türk askeri öldürüldü, gerilla kaybımız yoktur” gibi yayınlar sürüyor. Ayrıca geçenlerde bir kanalda “PKK ile savaş” tabiri kullanıldı. Böyle bir söylem yanlıştır ve düzeltilmesi gerekmektedir.

Savaş iki ülkenin düzenli ordularının çarpışmasına verilen isimdir. Oysa Türk ordusunun karşısında düzenli bir ordu yoktur. Bu isimde bir devlet de yoktur. PKK bir terör örgütüdür, bu örgüte ancak operasyon yapılır ve örgüt bu yolla yok edilir. Bu düzeltmeyi yaptıktan sonra geriye dönerek bir kez daha hatırlayalım, İsrail Başbakanı sadece iki askeri kaçırıldı diye bunu sebep sayarak Lübnan’ı işgal ederken neden biz bunca şehidimizi sebep saymıyoruz? Ötesi de var. Lübnan’a asker desteği gönderen hükümetimiz kendi yavruları yittikçe üstelik de tezkere almışken daha hangi uygun zamanı bekliyor? Bu arada 8 askerimiz de hâlâ ellerinde esir iken... Amerika Birleşik Devletleri dünyanın öbür ucundan kalkıp gelerek hayali nükleer silah iddialarıyla Irak’ı işgal edip, yüzbinlerce masum insanın ölümüne sebep olurken, biz yanı başımızdaki böylesi bir tehlikeye karşı kayıtsız kalmamalıyız... Bu ağır uykudan süratle uyanmak gerek diye düşünüyorum. Milletçe başımız sağ olsun.

Yazarın Diğer Yazıları