Sosyal depresyon
Ekonomide durgunluk, büyümenin sıfır seviyesinde olduğu, işlerin iyi yürümediği bir dönemi ifade eder... Türkiye, 2008 yılının ikinci ve özellikle üçüncü çeyreğinde bir durgunluk dönemi yaşadı...
Şimdi ise, ekonomi durgunluktan deflasyona giriyor... Zira aralık ayında sanayi üretimi, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 17.6 oranında geriledi. Geçen ay, ocak ayında, imalat sanayii kapasite kullanım oranı, 2001 kriz yılının da altına indi... Yüzde 63.8 oldu... Her ay yaklaşık 100 bin kişi işini kaybediyor... Ocak ayında İş-Kur’a başvuranların sayısı, geçen sene aynı aya göre yüzde 94.9 oranında artarak, 151 bin 530’a yükseldi.
Bu göstergeler, ekonomik sorunun durgunluktan daha ağır bir krize, ekonomide deflasyona gidildiğini gösteriyor.
Enflasyon ve deflasyon, ekonomide istikrarsızlık göstergesidir. Ancak deflasyonda, çalışanın işsiz kalması, esnaf ve sanatkârın siftahsız dükkân kapatması, servet sahibinin borsada olduğu gibi servetinin erimesi ile gayrisafi yurtiçi hasılada düşme, fakirleşmeyi getiriyor... Halkın satın alma gücü düşüyor.. Toplam talep düşüyor... Firmalar iflas ediyor.
Ekonomik - sosyal ve siyasi olaylar birbirinden ayrılmaz... Birbirini etkiler... Ekonomide deflasyon, bir sosyal depresyona dönüşüyor.
İnsanların deprasyona girmesi gibi, toplumda depresyona giriyor... Siyasi iktidarın ekonomik çöküntüyü görmezlikten gelmiş olması, Türkiye’de maalesef sosyal çöküntüyü artırmıştır.
Dünyanın unutmadığı 1929 Ekim’inde başlayan ekonomik krize, ağır bir sosyal çöküntü yaratması nedeniyle ’Büyük Dünya Buhranı “ veya ” Büyük Depresyon “ deniliyor. Bu büyük buhranda intiharlar artmış... fakirlik artmış... Birçok insan işini kaybetmişti.
Hükümetin bir kriz programı yapmıyor olması, herkesin kendi başının çaresine bakmasına neden oldu... Sosyal anarşi oluştu... Kimse borcunu vermek istemiyor... Bankalar kredi vermiyor...
Sosyal olaylar da arttı... İntihar edenlerin sayısında artış var.. Boşanmalar artıyor... Suçluluk oranı artıyor... Anarşi ve terör tırmandı...
Öte yandan siyasi dejenerasyonda arttı... Cumhuriyet döneminde bakanlık erkinin istismarı tartışmaları bu denli fazla olmamıştı... Başbakan ve bakan çocuklarının ticari faaliyetleri bu kadar tenkit edilmemişti ve bu kadar kamuoyu tarafından tartışmaya açılmamıştı.
Son 4-5 yılda kamu ihale kanununda 17 defa yapılan değişiklik ve birçok kamu ihalesinin ihale kanunu dışında tutulması da, bugünkü sosyal dejenerasyonu hızlandırdı...
AKP iktidarının, ciddi bir kalkınma projesi olmadı... Bu durum hem ekonominin ve üretimin dışa, ithalata bağımlı olmasına neden oldu... Hem de bölgesel gelişme farklarını artırdı... Doğu ve Güneydoğu Anadolu, daha fakir kaldı.
Örneğin, 2008 yılında teşvike bağlanan yatırımların toplam teşvikli yatırımlara oranı, Doğu Anadolu’da yüzde 4.6 ve Güneydoğu’da ise yüzde 5.7 oldu.
AKP iktidarı, yatırım yaptırıp, istihdam yaratmayınca, terörü önlemek imkânı olmuyor... AKP halkı önce işsiz ve fakir bırakıp kendine muhtaç ediyor.. Sonra suyu olmayan köye çamaşır makinesi dağıtıyor... İçine gıda koymak için parası olmayan köylüye buzdolabı dağıtıyor... İşi olmayana, geliri olmayana, gıda alacak parası olmayana buzdolabı dağıtmak... Giysisi olmayana çamaşır makinesi dağıtmak... Bu, toplumla alay etmektir.. Bu şartlarda tolumsal depresyon artıyor.
Bu kriz AKP hükümetinin sonu olacaktır... Çünkü bugüne kadar, ekonomik buhran yaşamış ülkelerde, iktidarda kalan hükümet görülmemiştir.