Sorun ekonomi, din bahane
İstanbul, Mardin, Diyarbakır, Van, Elazığ, Hakkâri ve Gaziantep. Peş peşe. Kaybettiğimiz canları yazmayacağım. Kabul edin, bu kadar kan dökenlerle, kan davasından vazgeçip, oturup anlaşma yapılır mı, yapılmaz, yapan da hain ilan edilir. İsteklerinin verilmesi, Türkiye'nin teröre teslim olması, parçalanmasıdır.
Farkındaysanız, şu anda milim milim ülke parçalanmaya çalışılıyor. Bir yandan Fetö-mollalar, öte yandan patlamalar, her yer karışık. Bizim için dünya endişeleniyor, bizler, sakin ve umursamaz. Bayram tatilinde, trafikte 150 kişi kaybedenler tepkisiz. Hâlâ bayram tatili kaç gün veya üçüncü köprüden bedava geçilip geçilmeyecek, bu konuşuluyor. Ölenler arasında arkadaş, akraba falan yok galiba? Türkiye, üzerinden aynı kirli bir gömleği çıkarır gibi bu dönemi çıkarmak zorunda ama ne zaman ve nasıl?
***
Anlayamıyorum. Onlar da anlayamıyor. Kafa karışıklığı, sade bizde değil. Dünyada genel bir kavram kargaşası. Bunu, dinlerarası kavga diye yutturmak bence gerçeği gizlemek. Bu, din veya inanç kavgası olamaz. Bir tür isyan. Dünya, her şeyi ile bir isyan başlangıcını yaşıyor, olayların kabarma aşamasındayız. İsyan, zengin ile yoksul, sosyal adaletsizlikteki uçurum üzerine.
Batı'da, siyasette iki güç dövüşüyor, ara güç yok. Biri şirketlerin desteklediği radikal sağ, öteki yoksulları temsil eden sosyal demokratlar. İdeolojik olarak çöken sol, teorik olarak çözüm bekliyor. Soğuk savaş sonrası çöken komünist blok ardından, yeni bir arayış. Arayış, en çok kapitalist ülkelerde, ABD'de yaşanıyor. Başkanlık seçimlerinde, radikal sağı temsil eden Trump'a karşı, sosyal demokrat Hillary. İki dönem başkanlık yapan Obama, ekonomik krizden çıkmak için aldığı kararlarla sosyal demokrat çizgide. Genel Sağlık Sigortası, sermayeden çok yüksek vergi, batan bankaların devletleştirilmesi gibi.
Kapitalizmin kalesi, Obama döneminde dış politika açısından da durgunluk yaşadı. Her ne kadar aksiyle suçlansa da, Cumhuriyetçi yönetimlere kıyasla, dünyanın birçok yerinde, askeri gücü azaltıp, problemlere müdahale etmedi. Savunma harcamalarını kıstı. Trump da bu konuda saldırıyor. ABD'nin müdahale ettiği tek ülke şimdilerde Suriye. Türkiye'deki varsayımların aksine, bu konuya da gönüllü olduğu söylenemez. Büyük bir olasılıkla, Suriye'ye müdahale fikri, İsrail'in baskısıyla gelişti. Aynı Kürdistan konusu gibi.
***
Bize gelince, Batı bizi anlamıyor, bize değer vermiyor şikâyeti. Doğru Batı bizi anlamak değil, kullanmak istiyor. Batı, ancak kendisi ile aynı düzeyde olanları anlar, kendinden zayıf olanları kullanır. Bakın patlamalara, yüzlerce yaralı ve onlarca şehit. Milletçe ne yaptık, milyonlar sokakları doldurup protesto mu etti? Sen, önce kendi vatandaşına değer ver ki, başkaları da değer versin. Kaz adımları ile cenaze kaldırıp, helallik istemek, onlara vazifemizi yerine getirmek anlamına gelmez.
Suriye konusunda, Türkiye politikasında değişikliği ve el altından görüşmeler yapıldığını kaç kez yazdım. Sınırlarımızda ve Suriye topraklarında, tehlikeli oyunlar oynanıyor, kimse fikrimizi sormuyor. Suriye uçakları, PKK yandaşı PYD milislerine ateş açmış. İkinci saldırıyı ise söylentilere göre, Amerikan uçakları önlemiş. Kriz patladıktan sonra bir dönem, Suriye hava sahasında, Rus ve Suriye uçakları dışında kimse uçamamıştı. Sebep, Lazkiye'deki Rus filosunun elektronik gemilerinin, savaş uçaklarının elektronik sistemlerini bozması. Bunu denemek üzere kurban seçilen, bir uçağımız ve iki pilotumuz Akdeniz'e gömülmüştü.
Şimdi Suriye yeniden, Rusya'dan hava sahasını kapatmasını isterse, bu bölgede gene onlar dışında kimse uçamayacak. Aslında Suriye'nin saldırıları, Türkiye'nin istekleri ile örtüşüyor. Biz de bu bölgede bir Kürt hâkimiyeti istemiyoruz. Demek ki çıkarlar paralel. ABD ile bu konuda yollar ayrılıyor. Belki de bunu gören ABD, İncirlik'teki nükleer silahları Romanya'ya taşıyor. ABD ayrıca, Yemen savaşına destek veren kuvvetlerini Riyad'dan çekiyor. Orta Doğu politikalarında bir şeyler değişiyor.
Özetle, ne Olimpiyat, ne de Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve yeni akıllı telefonlar ile bayram tatili gözümde. Ülke ayağımızın altından kayıyor, molla söylemleri ile zaman kaybetmeden acilen damardan Mustafa Kemal çözümlerine ihtiyaç var.