Sonun başlangıcı mı?
Türk Hava Kuvvetlerinin, Kandil Dağındaki eşkıya yuvalarına vurduğu darbeler ancak “muhteşem” di. Ordumuz dünyaya, dosta düşmana, Türkün gücünü bu sefer teknolojik başarısıyla gösterdi, milletimizin bir süredir kaybettiği öz güveni yeniden sağladı.
Fakat oyunlar bitmedi; en başta, içimizdeki bozguncular başarıya “limon sıkmaya” başladılar; bu “aşırı kudret” ispatı imiş ve bunun cezbesine kapılıp, asıl barışçı çözümden “etkin pişmanlık yasasından” , diplomatik diyalog ve demokrasiden vazgeçmemeli imişiz! Bu arada, dalgalanma meraklısı medyaya göre TSK’nın başarısına İsrail teknolojik yardımı ve ABD “istihbarat paylaşımı” amil olmuş ve daha da önemlisi harekâta ABD müsaade etmiş ve de “lütfen”, Irak semalarını açmış! Vurgulamak gerek; Türk havacıları, bu başarıya ABD yardımına, istihbaratına vb. güvenmeden ulaştılar.
Önce, “semaların açılması” hususunda bir çelişki var; Washington öyle diyor ama, bölgedeki Amerikan generalleri, operasyonu ancak uçaklar sınırı geçtikten sonra haber aldıkları için öfkeliler!
Kimin hakkını kime veriyorlar
Bu konuda, önceki akşam emekli Orgeneral Kemal Yavuz’un ifade ettiği bir çarpıklık var: ABD Irak’a, BM kararı ve tasvibiyle saldırmadı. Yani, bu saldırı, devletler hukukuna göre meşru değil. Binlerce mil öteden gelip, Irak’a, varlığı ispat edilemeyen nükleer silahları ve hele de mevhum terör bağlantılarını bahane ederek yaptığını “sınır ötesi, sıcak takip” de değildi. Kısacası, ABD Irak’ta, Kuzey Irak’ta “fuzuli şagil” yani gayrı meşru “işgalci...” Bu böyle olunca da, “Irak semalarını açmaya veya kapamaya” ne hakkı var. Bu hakkı tanımak ve “ABD semaları açtı” diye memnun olmak yanlış!
“Reel politika” diyecekler. ABD’nin reel politikası olur da, Türkiye’nin, çok daha reel ve açık yakın tehlikeler karşısında, “reel” savunma hakkı olmaz mı?
Eğer bu seslere kulak verir ve bu muhteşem operasyon, gereken mantıki sonucuna vardırılamazsa, bir “Türk Yıldızları gösterisinden” ibaret kalır!
Şimdi başarıya sahip çıkan Gül ve Erdoğan, hâlâ çözümün “etkin pişmanlık yasasında” olduğuna inanıyorlar. Bir kısım medyada da yazarlar bu yasanın, Suriye tarafından da uygulanması halinde PKK’nın bitirileceğine inanıyorlar. PKK şimdi pabuç pahalı olduğu için kış uykusuna ve başka yerlerde pusuya yatar ama “başka baharda” ve gene Barzani ve peşmerge yardımıyla ortaya çıkar. Bunu anlamak için Türkiye’nin her yöresinde, operasyona karşı ve PKK - APO lehinde gösterilere bakın. Bu ateş kolay söner mi?
Birand, DTP’lilerin, son duruma karşı tepkilerine aracı oluyor: “Kürt sorununu, PKK’yı dışlayarak, öldürerek çözemezsiniz. PKK ile masaya oturamayacağımıza göre, onlar adına bizimle konuşabilirsiniz.” Ve Birand der ki: “Bu görüşleri paylaşamayabilirsiniz. Ancak, bunların önemi var.
Zira bir çözüm bulmak zorundayız. Kürt sorununun sadece silah zoruyla çözülemeyeceğini biliyoruz. Bundan dolayı da, DTP’nin kapanmaması gerektiğini söylüyoruz.” Evet DTP kapanmayacak, PKK’yı TBMM’de temsile devam edecek. Ve operas-
yon boşa gidecek.
Yeni yayınlanmaya başlayan ve finansmanı herhalde AB ve ABD tarafından karşılanan bir gazete var: Taraf! Şimdi, açıkça, bozgunculuk yapıyor. Bütün Ali Kemaller köşe tutmuşlar. Şeyh Sait sülalesinden olduğunu tahmin ettiğim ve Kürtçü bölücülüğün ideologu Musa Anter’in yeğeni Orhan Mıroğlu “Kandil’e yağan bombalar, kudret ispatından başka bir şey değil” diyor. Sormak lazım; himaye ettiği PKK’nın canlarımızdan binlerce can koparması “neyin ispatı” idi? Ve şeytan üçgeninin orta bacağı Ahmet Altan, operasyonun ardında, ABD’nin de katıldığı, sinsi bir plan olduğunu ifade ediyor. Güya PKK ikna edilecek, silahlar bırakılacak. Türkiye hoşnut edilecek, Barzani devletini tanıyacak ve Türkiye gene “güvenilir bir müttefik olacak.”
Bu komplo teorisinde, bazı gerçek öğeler ve niyetler var, ama sorun o kadar basit ve yalın kat değil. Ve bizim bu teorilerle kaybedilecek vaktimiz yok!
Operasyon sonun başlangıcı mı? Yoksa yeni bir oyun mu başlıyor?