''Sol faşizm''in ifşası

Hepimiz oradaydık!

Günlerdir, Meral Akşener''e "hain", "bozguncu", "dansöz", "küçük hesapçı", "saray entrikacısı", "iş birlikçi", "Truva atı" gibi densiz yaftalar asmakta "an" olsun tereddüt etmeyenler, 2016 yılında, MHP Genel Başkanı''na "Haydi kurultayı toplayın ve boyumuzun ölçüsünü alın. Biz delegelerin iradesine razıyız. Yaz siz?" diye bayrak açtığında onu "demokrasinin yılmaz bir neferi" diye ayakta alkışlıyorlardı.

*

"Tabanın sesine kulak verilmesi" ve "demokrasinin işletilmesi" taleplerinin sonuçsuz kalması üzerine, MHP içinde başlattığı mücadeleyi son derece haklı buluyorlardı.

Dahası, "MHP''nin iç işi" filan demeden, "Türk demokrasisinin gelişmesi" adına onu yürekten destekliyor, o gün için kısıtlı olan imkânlarını seferber ediyorlardı; ki halkımız anlayabilsin nasıl haksızlığa, hukuksuzluğa uğradığını. Amacının nasıl çarpıtıldığını.

*

"Delegeye sorulsun" gibi son derece masum, meşru, yasal, makul, anlaşılır, demokratik, aynı zamanda "hak" da olan bir talep nasıl bu kadar yanlış anlaşılır, yanlış anlatılabilirdi.

Altında, hangi kafa, akıl ve mantıkla kötü niyet aranabilirdi?

"Son sözü genel başkanlar değil kurultaylar söyler" tavrının nesi, neden yanlıştı?

Ne olurdu yani Sayın Bahçeli de partisini olağanüstü kurultaya götürüverseydi.

Nihayetinde, delege "Tüzük değişikliğine gerek yok", "Genel Başkanlık seçimi sadece olağan kurultaylarda yapılabilir" derse, zaten seçime bile gidilemeyecek, kendisi açısından hiçbir şey değişmeyecek, hatta "istişare"ye verdiği kıymet dolayısıyla hariçten takdir bile edilecekti.

Akşener ve arkadaşları, kurultaydan "Aynen devam" sonucu çıkması durumunda buna saygı duyacaklarını, "delege iradesi" olarak benimseyeceklerini söylüyorlardı.

Hâl böyleyken, MHP Genel Başkanı neden bu girişimi "ihanet" varsayıyor, peşinen kapıları kapatıyordu?

Kendine mi güvenmiyordu?

Partisine mi?

Böyle yazıyor böyle konuşuyorlardı.

*

Ne değişti?

*

Ne değişti de Akşener''in "tabana kulak verelim" çağrısı o gün bir kahramanlık nişanesi sayılırken, bugün ihanet nişanesi haline geldi?

Ne değişti de Akşener o gün, o mücadelesi dolayısıyla yere göğe konulamazken, bugün hem esas hem de usul olarak tıpkısının aynısı bir mücadeleye girişince lince müstahak sayıldı?

*

Elinizi vicdanınıza koyun ve kimseye değilse geçip de aynada kendi kendisine itiraf edin:

Düpedüz ikiyüzlülük değil mi bu?

Kendi menfaatine demokratlık değil mi?

Tutarsızlığın daniskası değil mi?

*

Hatırlayın o günleri…

MHP''li Akşener ve arkadaşları gittikleri illerde nasıl engellemelerle karşı karşıya kalıyorlardı.

Son tahlilde MHP içinden yeni bir siyasi partinin doğmasıyla sonuçlanan o zorlu günlerde, kimi CHP''li belediyeler de yok muydu Akşener''e salonlarını açanlar arasında?

O "Başka bir partinin üyelerini isyana teşvik etmek", "Başka bir partinin iç işlerine karışmak" değildi de, Akşener''in, İmamoğlu ve Yavaş''a dair, sokakta bir sağır sultanın duymadığı beklentiyi dillendirmesi mi "İsyana teşvik", "Bölücülük", "İç işlerine müdahale" oldu?

Bu yaklaşım farkı adil mi peki?

*

Şu dört gün içinde öyle şeyler gördük, işittik, "taassuba karşı omuz omuza" kontenjanından öyle tuhaf illiyet bağlarıyla, biz de, öyle haksız suçlamalara maruz kaldık ki…

Sadece ama sadece;

"Adayı tam mutabakatla belirleme" sözü vermiş olan bir masanın "tam mutabakat sağlanmadığı halde" aday açıklamaya kalkışmasına…

"Demokrasi" vaat eden bir masanın "saha"dan yükselen sese kulak tıkamış olmasına…

Velhasıl özünde "Kemal Bey" adına değil ama "Kemal Bey"i aday göstermek için başvurulan metoda itiraz ettiğimiz için…

Öyle hadsiz, öyle üsttenci, öyle kendini bilmez, öyle "ya sev ya terk et(!)"çi bir tutumla kuşatıldık ki…

Öyle beter bir ideolojik körlükle, "bu sağcılar", "bu milliyetçiler", "bu ülkücüler" diye erken zafer sarhoşluğunun etkisiyle öyle ötekileştirici bir dille müşerref olduk(!) ki…

Bu yazıyı yazdığım saatlerde henüz dünkü toplantı başlamamıştı ama ben kendi adıma toplantının sonucundan da, dün getirdiği yeni önerilerden de, dün itibarıyla aynı çevreler için yeniden ve hızlı bir dönüşle "siyasi deha"lığa, "stratejik akıl"lığa, "demokrasimizin umudu"na dönüşmüş olmasından da bağımsız olarak, huzurlarınızda bir teşekkürü borç biliyorum Meral Akşener''e:

Hiçbir şey olmasa bile maske düştü "sol faşizm" gerçeği bütün çıplaklığıyla ifşa olmuş oldu sayesinde!

Yazarın Diğer Yazıları