Size bu manşetten bahseden olmadı mı?
Obama’nın ziyaretinde Meclis kulisleri gazetecilere kapatılıp, yasak olduğu halde korumalara açılacakmış. Amerikalılar yanlış istihbarat almış olmalı. Paniğe gerek yok. Bizimkiler ayakkabı fırlatmak yerine ‘Başkan’ın imajını cilalamayı tercih ederler
Obama’nın yüzüne çarpmasın diye ellerinden gelse rüzgarın yönünü bile değiştirecekler. Füme rengi emperyalistin gözüne girmeye azmeden ‘stratejik taşeronları’ sıkıyönetim ilan etmek üzereler.
İşgal gibi
‘Önlem’ adı altında gidilen düzenlemeler, bir yabancı konuğun güvenliği sağlamak hassasiyetinin fersah fersah ötesine geçmiş durumda. Obama ve heyeti Türkiye’de kaldığı sürede ulaşım ve iletişim ağımızı teslim alacak. Bu filli bir işgal değil de nedir?
İstanbul ve Ankara’da yaşayanlara nacizane tavsiyem zaruri değilse, Obama sınırlarımızın dışına çıkmadan kapıdan burunlarını bile uzatmamalarıdır. Krizin teğet geçtiği sınıfa dahil olanlar erzak stoğu yapsınlar. İmkanı olanlar işyerlerinden izin alsınlar. Çalışanların Obama’nın yoluna çıkmamak için eve kapanması da bir çeşit zorunlu vatan hizmeti sayılacağı için patron problem çıkarmayacaktır. Kaldı ki, günlük olağan koşturmacanızdan ödün vermediniz diyelim... Yollar kesilecek, trafik kilitlenecek, yaya gitseniz, elli metrede bir nizamında dizilen güvenlik güçleri üstünüzü başınızı arayacak, kimlik kontrolü yapacak, kendi memleketinizde neredeyse oturma ve çalışma izniniz olup olmadığı sorgulanacak... Hem işyerinize ulaşmanız gün ortasını bulacak hem de sinir harbi yaşayacaksınız.
Asiler dikkat
‘Başkan’ın geçeceği, gideceği, kalacağı bölgelerde cep telefonları sinyalsiz bırakılacağı için, şimdiden eşe dosta, varsa uzaklardaki akrabalara “Aradığınız numara Obama’dan dolayı geçici bir süre servis dışıdır. Lütfen, kendisi ABD’ye intikal ettikten sonra arayın” mesajları bırakmaya başlayın..
Erdoğan’ın mitinge gittiği illerde potansiyel asiler gözaltına alınmıştı. Benzeri ABD karşıtları için de uygulanacak mı acaba? Yetkililer ahaliyi aydınlatmalı.
Biz sıradan insanlar haklarımızın gasp edilmesine alışığız... Ya milletimin dokunulmaz vekilleri.... Onların halini düşününce içim sızlıyor.
TBMM’de Obama’nın ziyaret günü ‘egemenlik kayıtsız şartsız ABD’nin’ olacak. Milletvekillerinin cep telefonları çekmeyecek, ziyaretçi kabul edemeyecekler... Benim vekilim bu mahrumiyetleri yaşarken, Amerikalılar TBMM’nin işleyişini belirleyen kuralları yerle bir edecek. Yasak olduğu halde kulislere Obama’nın korumaları yerleştirilecek. Hatta Genel Kurul Salonu’na da girerek Komisyon sıralarında oturmaları da gündemde. Ne hakla?
“One minutes”
Obama’yı meclis genel kurulunda Başbakandan mı, bakanlardan mı, milletvekillerinden mi koruyacaklar?
Ha Obama’yı ufaktan bir Kamer Genç korkusu sardıysa bilemem....
Şimdi G-20’de “Yan yana fotoğraf çektirelim” yerine “One minuts” demek gerekmiyor mu Sayın Erdoğan?
Gazetecilerin de sadece Obama TBMM’ye geldiğinde otomobilinden inerken fotoğraf almalarına izin verilecekmiş. Sonrasını TBMM TV’nin objektifinden izleyeceğiz. O gün gazeteciler Meslis’e kendi arabalarıyla gelemeyecekmiş. Ve daha önce de belirttiğimiz gibi Meclis kulislerine alınmayacaklarmış.
Bu durumda günlerdir “demokrat” Obama gelecek diye etekleri zil çalanlar, köşelerinden ona göz kırpanlar, mektuplar yazan, serenatlar yapanlara acımaktan fazlası gelmiyor içimden.
Parlamento Muhabirleri Derneği haklı olarak duruma itiraz etmiş. Anladığım kadarıyla itirazları ’ama haksızlık bu’ türünden.
Yerlerinde olsam, Amerikalıların “güvenlik” gerekçesini çökertecek bir tezle çıkardım karşılarına...
Medya kervanında
Belli ki Bağdat’ta Bush’un kafasını teğet geçen ayakkabının, İstanbul veya Ankara’da Obama’ya isabet etmesinden korkuyorlar.
Beli ki, istahbarat servisleri çok eksik, çok yanlış bilgi toplamış ülkemiz hakkında...
Diyorum ki, şimdi bu Amerikan heyeti, bilse ki bizim medyamız, Obama’nın kafasına ayakkabı fırlatmak şöyle dursun, fırlatanlara da hayat hakkı tanımayacak, köşe mahkemelerinde infazlarını yapacak kadar “kervanında”dırlar Başkanları’nın...
Bırakın milleti Obama rüyasından uyandırmayı, Amerika’nın imaj cilalama operasyonunda gönüllü çalışırlar. Bu yola baş koymuşlardır. Canlarını dişlerine takarlar...
Arasa Beyaz Saray’da bu kadar yardakçı bulamaz kendine Amerikan Başkanı....
Söyleyin Obama’ya rahat olsun... Onları da gezdirsin yanında. Garip sevindirmek sevaptır. Ne de olsa din kardeşisiniz...
Referans mektubu verebiliriz
Kim derdi ki, füme rengi emperyalistin kervanına takılan gazeteciler, Amerikan Başkanı’na bağlılıklarını ispat için Yeniçağ’a muhtaç olacaklar. Hala geç kalmış sayılmazlar. Yeniçağ’ın 13 Mart 2009 tarihli manşetini Amerikan Heyeti’ne ulaştırmayı başarırlarsa, Başkanları için tehdit oluşturmadıkları anlaşılacaktır...
++++++
Parti organı sandı
Bir haberin doğruluğunu mesele edemiyor...
Ama haberin verilmesine öfkeleniyor...
Sızmasına köpürüyorsanız...
Ve bunu sanki gazetecilik sanki sizin partinizin “halkla ilişkiler”organı gibi doğal karşılıyor...
Partili bakanlarınız sanki sizin kulunuz gibi normal sayıyorsanız... “Ge yirmi”ye filan giderken, “Geri”ye gidiyorsunuz demektir.
Tabii bize de dersler çıkar bu işlerden.
Kimimiz, “Ordu eleştirilemez” sandı...
Kimimiz, “İktidar eleştirilmez” belledi.
Hiçbiri mutlak iktidar ve sonsuz imtiyaz sahibi değil.
* Umur Talu / Sabah
++++++
Yetti artık Taha Akyol
Size mi kaldı CHP’yi kurtarmak, AKP’nin oylarını yükseltmek, milliyetçilere yol göstermek?
Siz kendi işinizi bile beceremediniz ki! Elinizin hamuruyla kanal yönetmeye çalıştınız, bu koltukta da ısrarcı oldunuz. Hem kanalı batma noktasına getirdiniz, hem de inandırıcılığını zedelediniz.
Anlamadınız mı hala: Siz bu işlerden pek anlamıyorsunuz... Pek çokları bunları yüzünüze söylemiyorsa, gidip patrona gammazlamanızdan çekindiğindendir... Ya da belki yaşınıza falan saygı duyanlar da olabilir... Daha acısı ‘Boşver, dursun bir köşede, bulaşmayalım, zaten kimse ciddiye almıyor ki’ diyenlerdir...
* Oray Eğin / Akşam
++++++
Bölücülükten Taraf
Cemil Çiçek’i “ırkçılık yapıyor” diye lince kalkışan Taraf’ın yazarları, etnik kimlikleri aşağılama ifadesi olarak kullandığında bu ayrımcılık olmuyor mu?
Kapitalizme, faşizme ve her türlü emperyalizme Taraf olanlarda da sık sık Engin Adıç sendromu görülmeye başlandı. Etnik ayrımcılık konusunda aynaya bakmadan atıp tutan gazetenin, köşe yazarlarının”bölücülüğün feriştahı”nı sergilediğinin farkında olmaması mümkün mü?
Farkında değillerse bu mesleklerinde ne kadar gayrıciddi olduklarını gösterir....
Farkındalarsa?..
O zaman insanları aptal yerine koyuyorlar demektir. Etnik kimlikleri, kendi çıkarları etrafında meşrulaştırdıkları alanlar içerisinde, kendi çıkarlarına hizmet ettikleri müddetçe tanıyorlar demektir. Hiç de söyledikleri kadar eşitlikçi, söyledikleri kadar demokrasi aşığı değiller demektir...
Konuya oda tv dikkat çekmiş. Devlet Bakanı Çiçek’in DTP’nin Iğdır Belediyesi’ni kazanmasının doğurabileceği sonuçlara dikkat çekerek “Ermenistan sınırına dayandılar” demesi karşısında başlatılan linç kampanyasının lideri Taraf olmuştu. Taraf’ın manşeti, “Kürt Seçmene Zehirli Çiçek”ti.
Oysa aynı Taraf, seçim kampanyası boyunca Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik eleştirilerini sıralarken onun alevi kimliğini öne çıkarmış ve kendisinden “kızılbaş” olarak bahsetmişti.
Hatta Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanı olmasının mümkün olamayacağı da sadece bu nedene bağlanmış ve “ Kızılbaş-Kürt kimlik kökenlerinden gelen bir kişi asla ve asla CHP’ye genel başkan olamaz...” diye yazmışlardı.
Bu yazı, Taraf’ın kendi içindeki tutarsızlığına, çelişkisine dikkat çekmek için yazıldı. Dolayısıyla Taraf’a ve sözde aydın yazarlarına “kızılbaş” tanımının bir hakaretin karşılığı değil, Türkmen etnografisinin parçası olduğunu veya Cumhuriyet tarihinde bırakın parti başkanını sayısaz Kürt bakan, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olduğunu anlatacak değilim. Öğrenmeye niyetleri varsa, onlara kolay okunan iki kitap önerebilirim: Nihat Çetinkaya-Kızılbaş Türkler, Rıza Zelyut - Türk Aleviliği
++++++
MİNİ YORUM
TRT okuluna ne oldu?
TRT Haber Dairesi Başkan Yardımcılığı görevine STV’nin Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Böken getirilmiş. Aynı zamanda bir ‘okul’ olan TRT kendi bünyesinde haberci yetiştremi-yor mu? Özellikle böyle kilit mevkiler için, kurumun adeta yedek parça servisi gibi kullandığı medya kurumlarından “sözleşmeli” personel alımı yapması tesadüf mü?