Siyasi dengelere dikkat etmeliyiz

Kainatta ne varsa hassas bir denge üstüne kurulmuştur. Yeryüzünde bu denge bozulunca deprem olur. İnsanda fiziksel ve ruhsal dengenin bozulması hastalık demektir. Siyaset ve yönetim de denge üstüne kuruludur. Eğer denge bozulursa, herşey kendiliğinden çöker.

AKP’nin kaybı da siyasi ve sosyal dengelerin bizzat AKP’liler tarafından bozulmasıdır. Bir siyasi partinin iktidar olduğu halde içeride ve dışarıda sürekli kendinden olmayanları suçlaması, dünya siyasi tarihinde çok az görülmüş bir örnektir.

Bugün siyasette geldiğimiz noktada, seçmen tercihleri yeni bir denge oluşturmuştur. Siyasiler çeşitli siyasi oyunlarla bu dengeyi bozarlarsa bundan yeni bir düzen değil, anarşi çıkar.

Deniz Baykal’ın Cumhurbaşkanı’nın davetine icabet ederek, sarayın dışında görüşmesi bu dengeyi sağlamak için devlet adamlılığının verdiği bir sorumluluk örneğidir. Bu siyasi partilerin sağduyulu davranması ve seçim sonuçlarını yeni dengeler olarak yorumlaması için iyi bir fırsattır.

Bundan sonra;

1) Seçmen otokrasiyi ve otokrasiyi çağrıştıran başkanlık sistemini reddetmiştir. Aslında başkanlık tartışmasının başladığı dönemlerden itibaren yapılan kamuoyu yoklamalarından, halkın yüzde 70’inin başkanlık sistemini istemediği zaten biliniyordu.

Başbakan da “Biz başkanlık sitemine geçmeyi tasavvur ettik, söyledik. Halk bunu uygun görmediğini bir şekilde, verdiği oylarla bu yetkiyi vermedi bize. O zaman bizim görevimiz şimdi var olan parlamenter sistemi iyi çalıştırmaktır. Küsemeyiz sırtımızı dönemeyiz” dedi.

Bundan sonra başkanlık sistemi için suni fırsatlar yaratma veya yeni siyasi oyunlar, siyasi ve sosyal dengeleri daha çok bozar.

2) Halk, denetimsiz bir iktidar istemedi. Tek parti iktidarında, Meclis’teki mutlak çoğunluğa sahip siyasi partiler, ister istemez keyfiliğe kaçıyor. Kaldı ki AKP iktidarında, son sözü Meclis değil, son sözü her zaman Sayın Erdoğan söylüyordu. Bir çok AKP milletvekili bunu itiraf etmiştir. Tek kişi kararının her zaman ve her yerde hatalı olma riski yüksektir.

Bu nedenle, halk denetimli bir iktidar istemiştir. Koalisyonlarda siyasi partiler birbirini denetler. Siyasi partilerden birinin siyasi çıkar hesabı, diğer ortağın kaybetmesi demek olacağından, her zaman denetim işler.

3) Bugüne kadar bazı siyasi partiler ve bazı grupların, din istismarına dayanan, laik düzenin hırpalanmasına neden olan, hukuk düzenini zedeleyen tutumları ve aynı zamanda gizli hedefleri seçmen tarafından anlaşılmış ve reddedilmiştir. Ayrıca artık anlaşıldı ki toplum, geç de olsa cumhuriyetin kazanımlarının yok edilmesine izin vermeyecektir.

Özetle; kurulacak koalisyon hükümeti, dış ve iç politikada tırmanmış olan gerginliği ortadan kaldıracak, yargının bağımsızlığını garanti altına alacak, laik devlet düzenini koruyacak bir restorasyon hükümeti olmalıdır.

4) AKP’nin sistem dışında kalması, ekonomik anlamda iyi ve kötü mirasın sorumluluğu ve maliyeti dışında kalmasına neden olacaktır. Bu da diğer partiler açısından haksızlık olacaktır. Bunun için AKP’nin bir süre hükümet denklemi dışında kalmaması gerekir.

5) Geçmişteki yapılan yanlışların hesabı için bugünkü milletvekilleri ihtiyatlı olmalıdır. Bazı milletvekilleri yalnızca kendilerine dönük, kendi reytingleri için hareket ederse yeni mazlumlar ortaya çıkar. Mazlumu oynayanların tuzağına düşmemeliyiz.

6) Taban açısından yalnızca CHP tabanında, seçim sonuçlarının hesabı için bazı girişimler var. Bu girişimler seçim sonuçlarını gölgeler. Siyasi kargaşaya neden olabilir. Bu da önce CHP anlayışına zarar verir. Bu nedenle hesap sormak isteyenlerin bu taleplerini kurultaya kadar ertelemeleri daha akıllıca olur.

Yazarın Diğer Yazıları