Siyasette dengeler bozuldu
Kainatta ve dünyada her şey denge üstüne kuruludur. Doğada denge bozulursa, deprem olur.. Doğal felaketler yaşanır... İnsan doğasında denge bozulursa, hastalık olur. Sosyal dengeler bozulursa, anarşi ve terör olur. Ekonomide denge bozulursa, kriz olur. Siyasette denge bozulursa, ülkenin geleceği riske girmiş olur.
Ben ekonomi konusunda uzmanım... Ancak yaşamakta olduğumuz ağır siyasi sorunların uzantıları olarak ortaya çıkan, dış politika, Balyoz Davası’nın sonuçları, 4+4+4 eğitim sorunları, PKK terörü, Başbakan’ın tutumu, yeni Anayasa ve Yeni CHP gibi sorunlar, dengeyi o kadar bozdu ki ekonomik sorunlar geri plana düştü.
Hükümetin açılım kapsamında, PKK’yı seçime kadar idare etmek şeklindeki politikası, PKK’ya zaman kazandırdı. Balyoz ve Ergenekon davalarında olanlar, ordunun ve halkın moralini bozdu.
Hükümetin başarısız olduğu böyle bir konjonktürde halkın alternatifi muhalefet partileri olur... Ne var ki Yeni CHP, alternatif oluşturmuyor. Tersine sanki gündemi değiştirmekte AKP iktidarına ve Başbakana yardımcı oluyor... Söz gelimi, ulusal konularda çekimser kalıyor. Davutoğlu gibi duruyor. PKK konusunda daha aktif oluyor. Bize gelen e-maillerin çoğunu, Yeni CHP ve özellikle Kılıçdaroğlu’nun tutumundan yakınanlar gönderiyor. Bunlardan birkaçını aynen alıyorum.
Konyaaltı örgütünden istifa eden Süreyya Gümüş’ün, istifa gerekçelerinden bazıları şöyle :
* Sosyalist Enternasyonal sonuç bildirgesinde, Kürt sorununun Filistin sorununa benzetiliyor olması ve uluslararası çözüme çekilmesinde Kılıçdaroğlu’nun tepkisiz kalması,
* CHP Genel Başkanı’nın açtığı akil adamlar tartışmasının, emperyalist merkezlerin yöntemi olması,
* Hüseyin Aygün’ün PKK propagandası niteliğinde konuşması ve Genel Başkanın da arkasındayım demesi,
* CHP’nin bölücü anayasa riskine karşı, masada oturmaya direnmesi.
* Faris Sarıkaya diyor ki, “Bugün CHP misyonunu sorgulamamız gerekir... CHP’- nin misyonu sağın yanında yer alan, geçmişini karalayan, bölücü eğilimleri hoş gören ve barındıran bir misyon mudur?
Metin Kale, Kılıçdaroğlu Oslo görüşmeleri için “Silah bıraktıracaksa görüşmeler devam etmeli “ buyuruyor. Bu gidişle parti tabanında bu saçmalıkları takip edecek takat kalmayacak. Partiyi bir an önce kurtarmak gerekir” diyor.
Metin Üstündağ, Kılıçdaroğlu’nun, “Silah bıraktırılacaksa, bu tür görüşmeler yapılabilir. ...Oslo türü görüşmelerde, öncesinde veya sonrasında eğer bize bilgi verilseydi, muhalefet bilgilendirilseydi daha doğru olurdu. Bu tür süreçler hakkında muhalefete de bilgi verilmeli” şeklindeki sözlerinden hiçbir şey anlaşılmadığını dile getiriyor.
Yetmedi CHP’de bazıları, açık veya kapalı olarak etnik ayırımı ve mezhep ayrımını parti tabanında kendi siyasetleri için kullanıyorlar. Söz gelimi, İstanbul Büyükşehir için parti tabanında bu konu üstüne hesap yapanlar için yaygın söylenti var. Oysa ki CHP, YCHP oluncaya kadar hiçbir şekilde böyle bir ayırım içinde olmamıştır.
Sonuç olarak Kılıçdaroğlu’nun partiye zararlı olduğu artık iyice ortaya çıktı. Partiye hakim olamıyor. Genel izlenim, “emanet gibi duruyor...” Bu nedenle eskiden olduğu gibi artık kimse “Mahalli seçimlere kadar parti içinde hizip yaratmayalım, partiye zarar vermeyelim” demiyor. Yahut böyle diyenler azınlıkta kaldı. Herkes, “Kılıçdaroğlu ile parti her geçen gün eriyor. Bu nedenle bir an önce CHP kendine dönmelidir” diyor.