Siyasetin şifreleri değişmelidir

Türkiye'nin terör sorunu var... Suriye sorunu var... Avrupa Birliği sorunu var... İşsiz sayısı artıyor... Üç gençten birisi eğitimsiz ve işsizdir. Turizm sektörü can çekişiyor... 420 milyar dolara çıkan dış borçları çevirmekte zorluk çekiyoruz... Dünyanın en kırılgan ekonomisi olduk. Hukukun üstünlüğünde geri düştük... Ama politikacılar bunları tartışmıyor...

Neyi tartışıyor... Kılıçdaroğlu atletle yemek yiyor...

Kılıçdaroğlu tarafı cevap veriyor... Biz halkla beraber yer sofrasında da yemek yiyoruz.

Bu tartışmalar medyada ve yorumlarda geniş yer bulabiliyor.

Bu olaylar ya bir uyutma projesidir... Ya da siyasilerin aklı kesmiyor... Daha önemlisi de halkımız, ben işsizim, sen atlet tartışıyorsun demiyor.

Sorun 30 yıl öncesinde olduğu gibi sil baştan kılık-kıyafet tartışmasına dönüştü. Bu yolla da maalesef dünyada Türkiye'nin geri kalmışlığı tescil edilmiş oluyor.

Bir yandan halk popülizmi yapılırken, öte yandan kayırmacılık, siyasette dost, akraba ilişkileri etkili oluyor. Bürokrasiden gelenler, halkta karşılığı olmayanlar ve hatta benim şahit olduğumu kendi ilinden örgüt tarafından kovulmuş olanlar bile üstat teranesi içinde partide ve Meclis'te daha etkili makamlara gelebiliyorlar.

Bütün siyasi partiler, 1980 darbesini lanetliyor... Ancak bu darbenin getirdiği siyasette lider vesayeti ve YÖK gibi yanlışları değiştirmeye çalışmıyorlar.

1980 darbesi öncesi, seçim sistemi daha demokratikti. Söz gelimi milletvekili seçimlerinde ön seçim zorunlu idi. Partilere yüzde 5 kontenjan ayrılmıştı. CHP'de kontenjandan gelenler, şimdiki MYK'nın benzeri olan Genel İdare Kurulu üyesi olamıyorlardı. Bunun için parti yönetiminde vesayet yoktu. Şimdi bütün partilerde genel başkan, dolaylı veya doğrudan tek seçicidir.

Darbenin üstünden 37 sene geçti. Birçok siyasi iktidar değişti. Hiçbir iktidar işine gelmediği için darbenin getirdiği antidemokratik seçim kanunu ve siyasi partiler kanununu değiştirmedi.

YÖK, yüksek öğretimin kalitesini düşürdü. Lise eğitimi gibi standart tedrisat getirdi. Bu üniversite anlayışına aykırı. Bunun içindir ki Türkiye'nin dünya üniversiteleri arasında sıralaması geri düştü. Siyasi partiler iktidar olduklarında YÖK'ü ideolojik yapılanma için kullanıyorlar. Onun için de hiçbir siyasi parti YÖK düzenini değiştirmeye yanaşmıyor.

***

Türkiye'nin en önemli sorunu eğitimsiz ve işsiz gençlerdir. Gençlik ve Spor Bakanlığı var. Bazı gençlere iş açmaları için kredi veriliyor. Ancak böyle palyatif önlemlerle bu sorunun çözülmesi imkansızdır. İşsiz ve eğitimsiz gençlerin hepsi mi serbest iş yeri açacak? Yüzde biri bile açamıyor... Zira mesele piyasa ve arz-talep meselesidir. Böyle olduğu halde ne hükümetin bu gençler için bir çözüm projesi var, ne de siyasi partilerin bir çözüm önerileri var. Öneriyi bırakın sorununu tartışan bir siyasetçi gördünüz mü? Biz tartışıyoruz... O da sınırlı medyada... Zira havuz medyası işsiz lafını ağzına alanı konuşturmuyor. Buna karşılık aynı havuz medyada, siyasi iktidarın eğilimine paralel olarak, İmam Hatip okulları sürekli gündemde tutuluyor.

Bu alanlarda altyapısı ve fikri olmayan siyasetçiler, işi tehditle, kabadayılıkla götürüyor.

Bilmemiz gerekir ki, siyasette bu tür popülizm belki kısa sürede siyasi partilere oy getirir ve buna karşılık ülkenin geleceğinden daha fazla götürür.

Yazarın Diğer Yazıları