Siyaset üstü düşünmek

Türkiye’de siyaset yalnızca oy kaygısı ile yapılıyor... Siyasete popülizm hakimdir. Bunun adı “ucuz politika” dır ve toplumun geleceğine maliyet yüklemektedir.
Siyaset demokrasilerde yapılır. Totaliter rejimler halka dayanmadığı için bu rejimlerde siyasette olmaz. Saray entrikaları olur. Türkiye’de seçim var, ancak adayları ön seçimle halk belirlemiyor. Onun için de siyaset yalnızca Ankara’da Meclis’te ve siyasi partiler içinde dar bir çerçevede yapılıyor.
1- Demokrasi açıklık ve şeffaflık rejimidir. Sınırlı alana sıkışmış ve halktan kopuk bir demokrasi olmaz. Bunun içindir ki bizde olan siyaset de entrika düzeyinde kalıyor.
Politik haklar ve sivil özgürlükler konusunda Türkiye yarı özgür ülke statüsündedir. Bu statü uluslararası kuruluşlar ve AB raporlarında yer almaktadır. ABD senatosunda Türkiye’de otokrasiye kayma olduğu tespitleri yapılmaktadır.
Maalesef bu tespitleri destekleyen uygulamalar vardır.
* Türkiye’de demokrasinin güvencesi kuvvetler ayrılığı zedelenmekte ve “İç Güvenlik Torba Yasası” dahil, yargının idare ye bağlanmasın yolları açılmaktadır.
* Hükümet, mahkeme kararlarını dinlemiyor. Söz gelimi bizzat Adalet Bakanı, Ak Saray için idare mahkemesi kararı uygulanmadı diyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Alevilerle ilgili zorunlu din dersleri kaldırılsın kararı da uygulanmıyor.
* Kadın haklarında kağıt üstünde ilerleme var ve fakat fiilen gerileme var. Kızları belirli bir kıyafete zorlama, Cumhurbaşkanının kadınlarda eşitlik anlayışı gibi uygulamalar fiiliyatta kadın haklarında gerileme yaratıyor.
* Basın, AKP çizgisine kanalize edilmek istenmekte ve yasaklar konulmaktadır.
* Bütün siyasi partiler, din istismarı üstünde siyaset yapıyor. Söz gelimi CHP ve MHP de AKP kulvarında bir Cumhurbaşkanı adayı seçti.
2- İmparatorluktan ve şeriat rejiminden Cumhuriyete geçtiğimiz, tek parti dönemi yaşamış olduğumuz ve demokrasimiz sık sık kesintiye uğradığı için, halkın demokrasi talebi zayıftır. İş siyasi partilere kalıyor. Siyasi parti genel başkanları da demokrasi istemiyor.
1946’da İsmet İnönü istemeseydi kolay kolay demokrasiye geçilmezdi. Bunun içindir ki İnönü, demokrasiye geçişi değerlendirirken “En büyük zaferimdir ” demişti.
1960 ihtilali olmasaydı, anti demokratik seçim sistemi olan “liste usulü çoğunluk sistemi’’kalkmazdı ve 1961 anayasası yapılmazdı. Zira 1960 Nisan’ında Demokrat Parti muhalefet için, sadece Demokrat Partili milletvekillerinden oluşan bir tahkikat komisyonu kurmuştu.
1980 sonrasında, dün ve bugün siyasi parti genel başkanları, halkın siyasette söz sahibi olmasını istemiyor. Bir defa gelen genel başkanlar kazansa da kaybetse de partiyi kendi malları, genel başkanlığı da doğal hakları gibi görüyorlar. Ön seçim yaparak, yetkiyi halkla bölüşmek istemiyorlar. Vekillik genel başkanların iki dudağı arasında olduğu için genel başkanların etrafında yalaka grubu oluşuyor. Kimi, genel başkanlarının tanrının vasıflarına sahip olduğunu, kimisi de genel başkanlarının peygamber soyundan geldiğini açıklıyor.
Yani, Bir... Politika, basitleşiyor ve ucuzluyor. İki... Politika, halk yararına değil, genel başkanların bekası için yapılıyor. Üç... Siyasetin yerini entrikalar alıyor.
İşte siyaset üstü düşünmek bir anlamda demokrasi talep etmek ve halkın siyasete katılmasını istemektir.
3- Ekonomide siyasi iktidar, sıcak para ve dış borçla günü kurtarıyor. İş yaratmak uzun zaman alır ve maliyet ister... Oysa ki siyasi iktidar bugün erzak dağıtarak oy topluyor. Ancak aynı zamanda toplumun geleceğini de riske atıyor.
401 milyar dolara ulaşan dış borçlarla bugünkü cari açığı kapattık ve fakat gelecekte bu borçları bu toplum ödeyecek. Halk bunun farkında değil. Dış borçları geri ödeyince farkına varacak, fakirleşecek ve fakat iş işten geçmiş olacaktır. Yani bugünkü iktidar benden sonra tufan demektedir.
Böyle bir politika toplumun gelecekteki refahını, bugün oy için kullanmak demektir. Siyaset üstü düşünce, toplumun geleceğini önemseyen ve iktisat politikalarında sosyal faydayı ön planda tutan düşüncedir.

Yazarın Diğer Yazıları