Siyaset ayağa düştü
Spor Bakanı Suat Kılıç, Üniversite öğrencilerine devlet desteğini söylerken hızını alamadı ve bunları yapabilen “Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’si var” dedi.
Bu sözü okuyanların tepkisi basına yansımadı. Ancak kiminle konuşursanız konuşun tepkili olduğu anlaşıldı. Bu sözü düşünülmeden yanlışlıkla konuşulmuş bir söz mü, yoksa bilinçli olarak Türkiye için konulan hedeflerin normal bir adımı olarak mı görmek gerekir ?
Aslında Erdoğan’ı Türkiye’nin sahibi olarak görmek isteyen birçok fani var’85 Bunlardan birisi de maalesef Süleyman Soylu’dur. Soylu, başkanlık sisteminde Erdoğan’dan bahsederek “Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin ilelebet ve ebedi başkanıdı” dedi.
Bu sözleri Başbakan istemeyebilir. Çünkü siyasette aşırı yağcılık ters teper. Kamu oyunun tepkisini çeker. Bir insanın siyasi beklentileri için genel başkanı ilahlaştıracak kadar siyasetin ayağa düşürülmesi, aynı zamanda demokrasiye de zarar verecektir.
Geçmişte ülkenin kurucusu ve devrimlerin öncüsü olduğu için Türkiye’ye Atatürk Türkiye’si denilmiştir. Ancak İnönü veya Ecevit Türkiye’si kimse dememiştir. Çünkü Türkiye milletin Türkiye’sidir. Kaldı ki, bir kişinin ülkesi yalnızca dikta rejimlerinde vardır. Söz gelimi, Saddam Irak’ı veya Esat Suriye’si denilmesi, aynı zamanda diktayı vurgulamaktadır.
Başbakana yağ çekenler aynı zamanda onu diktatör olarak ilan ettiklerinin bilincinde midirler ?
Öte yandan Başbakan tarafından CHP’nin geçmişi için yapılan karalamalara karşı Kılıçdaroğlu da bugüne kadar suskun kalmıştır.
Siyasetin ayağa düşürülmesi yalnızca AKP ’de yaşanmıyor. CHP’de de bir genel başkan yardımcısı, ” Kemal Kılıçdaroğlu daha önce CHP liderliğini yapan İnönü, Ecevit ve Baykal’dan daha güçlü bir liderdir “ dedi.
Aynı şahıs Baykal istifa edince NTV ekranlarında ağlamıştı.
CHP geçmişinde Ecevit İnönü’yü devirdi ve fakat her zaman İnönü’yü lider olarak gördü. Deniz Baykal da yine her zaman İnönü ve Ecevit’ten övgüyle bahsederdi. Üstelik Ecevit CHP’den ayrılıp ayrı parti kurmuştu.
Daha da önemlisi, Baykal ve Ecevit, siyasi yaşamlarında anlaşamasalar da, liderlik anlayışları ve demokratik anlayışları, CHP’ye hizmet götürmüş olanları dolaylı veya dolaysız karalamaya izin vermezdi. Bu tür karalamaların siyasette kaliteyi düşüreceğini bilirlerdi.
Rahmetli Erbakan, AKP’ye ve Tayyip Erdoğan’a çok yüklenirdi. Tayyip Erdoğan ise tersine Erbakan’ı kötülemedi. Şimdi Kılıçdaroğlu hem kendisi yeni diyerek CHP’yi inkar ediyor, hem de gerek başka partilerden ve gerekse kendi partisinden CHP’nin geçmişini karalayanları görmezlikten geliyor.
AKP olsun CHP olsun, Türkiye’yi kuranları günlük politikalara alet etmek ülkenin geleceğini budamak demektir. Atatürk parti üstü bir kişilikti.
Elbette tartışılması gerekir. Ancak onu dolaylı ve dolaysız yoldan karalamanın, bazı gizli hedeflere hizmet ettiği çok açıktır.
Kılıçdaroğlu kendisini İnönü’den daha üstün görenlere karşı çıkıp ’Kendimi hiçbir zaman İnönü ve benden önceki genel başkanlarımdan önce görmem” demesi gerekirdi. Ne yazık ki, Kılıçdaroğlu’ndan bunu beklemek safdillik olacaktır.
Özet olarak, siyasette demokrasi olmayınca, Başbakan kendinde istediğini yapma gücünü görecek, muhalefet partisi genel başkanı da “En büyük benim” diyebilecektir.