Siyasal İslamcı ve Kürtçülerin Ortak Projesi
'Başkanlık rejimiyle tek adamlık geliyor' yorumunda bulunanlara haftalık muhtarlar konuşmasından "Ne tek adamlığı ya? Bunun kaynağında siz varsınız… Daha gerilere giderseniz tek adamlığı da görürsünüz. Eski defterleri de açmasını biliriz biz. Bu ülke neler gördü neler… Herkes yerini haddini bilecek milletin iradesine saygı duyacak" sözleriyle cevap verildi.
Mealen, "Bana tek adamlık eleştirisi yapmaya kalkanlar haddini bilecek, siz önce Atatürk'e, İnönü'ye bakın" demeye getirildi. Bu sözlere tepki göstermek "bak yine Atatürk'e saldırdı" demek yersiz olacak çünkü Türkiye'deki siyasal İslam çizgisindeki yapıların ortak noktası Atatürk ve milli devlet karşıtlığıdır. Tıpkı Kürtçülüğün çıkış noktasının milli devlet ve Türk karşıtlığı olması gibi.
Cumhuriyet'in ilanı sonrasında patlak veren Kürt isyanları ve PKK terörü yakından incelendiğinde, temel çıkış noktalarının Türk düşmanlığı olduğu görülecektir.
Bu kapsamda, sözü dönüp dolaştırıp Atatürk'e, Cumhuriyet'e getirip, Kurtuluş Savaşı'nı küçümsemek, milli mücadelenin birlikte verilip sonradan vatandaşların şapka takmadığı için idam edildiklerini ileri sürmek, Kürtlerin dışlandığını, Cumhuriyet'in Kürtlerle birlikte kurulmasına rağmen sonradan haklarının teslim edilmediği iddiasında bulunmak, Kürtçü ve Siyasal İslamcı grupların temel birleşim noktaları, söylem ritüelleridir.
Ayetleri yorumlarken bile birbirleriyle "Şirk koşuyorsun" kavgasına girip, kanlı-bıçaklı olan tüm cemaat ve tarikatlar da yine bu ortak noktada buluşurlar.
Son yıllarda yapay bir şekilde sunulan "Osmanlıcılık" ve ana düşüncesindeki "vatan sınırlarını geniş coğrafyada değerlendirip, devlet sınırlarının sadece Anadolu'dan ibaret olmadığını" ileri süren anlayışın da yakından incelenmesi gerekiyor. Çünkü onların nazarında geniş imparatorluk "Türk milleti" yerine "ümmet" çerçevesinde değerlendirilir.
Bu bir bakış açısıdır, eleştirilebilir, tartışılabilir, bunu savunanlar siyaset sahnesinde yer alabilir. Ama burada en temel durum; Ümmetçilik kapsamında değerlendirdiğiniz coğrafyaların vaziyeti, oradaki insanların ne düşündüğüdür. İslam temelli yönetimleri incelediğimizde Türkiye'yi her fırsatta zor durumda bırakan politikaları, ABD'ye yakın olma arzuları dikkat çekicidir. Batı ile birlikte PKK terörüne kucak açan ülkelerin başında Irak, Suriye, Lübnan ve Filistin gibi devletlerin gelmesi bu durumun en somut örneğidir.
Osmanlıcılık olarak oluşturulan ama içi doldurulmayan girişimin ana amacı milli devletin ortadan kaldırıldığı; hanedan yapısının önem kazandığı, tek adam, mutlak monarşi yapısına geri dönülme arzusudur.
Siyasal İslamcıların şu andaki en büyük amacı da bu geri dönüştür. Çünkü mevcut sistemde, cumhuriyette güçlerini kaybetmişler, insanların üzerinde tahakküm kurdukları sömürü düzenleri yıkılmıştır. Daha güçlü, tek otorite olabilmek için Cumhuriyeti kaldırmaları gerekmektedir.
İlerleyen günlerde (İşler yolunda gitmediğinde ya da ihtiyaç duyulduğunda her zaman yapıldığı gibi) milli terimlerin hepsi sonuna kadar kullanılıp, sömürülecektir. Darbe girişiminin ertesi günü Atatürk'ün dev posterinin genel merkeze asılması, takip eden günlerde milli mücadelenin en temel söylemi olan 'Ya İstiklal, Ya Ölüm'ün ana slogan olarak kullanılması gibi…!
Muhtemel bir başkanlık referandumu kampanyasında da aynısı yaşanacak, kitlelere şirin gözükmek adına "Mustafa Kemal Atatürk'ten, Türk milletine" değin çok varyasyonlu milli bir söyleme başvurulacak ve ilk fırsatta da bunlar ayaklar altına alınacaktır.
Şu anda tartışması yapılan rejim değişikliğinin riyakar propagandalarla gerçekleşmesi durumunda, Siyasal İslamcılar ve Kürtçü gruplar hiç olmadığı kadar öne çıkacaklar, Türklükle ilgili kalan son detayları da "Ümmet" ve "Eşit Halklar" propagandasıyla kaldırmak isteyeceklerdir.
Ancak unutulmaması gereken en temel nokta şudur; hangi dayatma, hangi zorlama, hangi baskı olursa olsun, bu coğrafyanın genetiğine işlemiş Türklük öyle kolay kolay pes etmeyecektir.