Sinan Ateş'in katilleri aday olabilir mi?
Edepsizlik boyutlarına varan utanmazlık yaygınlaşıyor. İnsanlar sözde siyasi amaçlar uğruna, gerçekte ise kişisel çıkarlarını korumak için utanmazca yalan söylüyor. Kimileri yalanın dozunu o kadar kaçırıyor ki, komik duruma düştüğünü de fark etmiyor...
Yalandan temel atmak ne demek? Bunu bir siyasi organizasyon olarak planlamak, sahneye koymak, sahtekârlık ortaya çıkınca da burnundan kıl aldırmamak ne demek?
Klinik Psikolog Süleyman Hecebil, geçen yıl Cumhuriyet için siyasette utanma duygusunu konu alan bir yazı kaleme almıştı. Hecebil, kastedilenin, "ar-haya" diye bilinen utanma olduğunu belirtmişti...
***
Hecebil, özetle şöyle yazmıştı:
"Utanma duygusunun olmadığı yerlerde vicdanın, acıma duygusunun olma ihtimali yoktur. Çünkü utanma duygusu olmayanın vicdanı olmaz. Vicdan ve utanma duygusu birbiriyle çok bağlantılıdır. Vicdanı olmayan kişilerin sadece hissettiği duygu ''kendilerinin haklı olduğuna'' dair düşüncedir. Vicdanı gelişmemiş kişiler, karşıdaki kişilerle herhangi bir empati kuramazlar, yani karşıdakilerin problemini anlama, karşıdaki kişinin duygusunu anlama ve ona ilişkin bir tavır alma durumları söz konusu değildir.
Bugün ülkemizde en büyük sorun siyasette utanma duygusu yoksunluğudur. Siyasette utanma duygusu ortadan kalktığı için birçok yanlışı doğru diye sunmak, birçok yapılan hatayı başarıymış gibi sunmak maalesef çok alışılmış bir durum haline gelmiştir. Bugün ekonomide yaşanan sıkıntılar, yolsuzluklar, doğanın katledilmesi, hayvanlara işkence, tecavüzler, kadına yönelik şiddet ve cinayetler, sınav sorularının çalınması, liyakate göre değil siyasete göre yapılan işe alımlar, hırsızlıklar, adaletsizlikler kısacası kötü olarak her yaşadığımız şey siyasette utanma duygusunun olmaması nedeniyledir. Bugün siyasetteki çürüme ve kokuşmanın nedeni utanma duygusunun kaybedilmesidir.
Yüzsüzler için, başka kişilerin ihtiyaçları halkın ihtiyaçları, halkın öncelikleri ve durumu hiç önemli değildir. Dolayısıyla utanma duygusu olmayan kişinin yapamayacağı hiçbir şey yoktur; cinayetten çalmaya kadar her iki uçta her türlü olumsuz davranışı gözünü kırpmadan yüzü kızarmadan söyleyebilir, yapabilir.
Siyasette utanma duygusu, halkın ve ülkenin kazanımlarını doğrudan etkileyen bir duygudur.
Utanma duygusu olmayan bir siyasi hareket ve siyasetçi, toplumda cehaletin yaygınlaşmasını ister ve bundan memnunluk duyar. Toplumsal cehalet algı yönetimi ve toplum mühendisliği ile yapılandırılır. TV programları, diziler, sosyal medya vb. araçlarla sürekli tasarımlanır. Bir süre sonra sosyal yığınlar gerçekle gerçek olmayanı ayırt edememeye başlarlar. Siyasi algı yönetimin temel amacı halkın kendi aklı ve fikri ile hareket etmemesini sağlamak demektir.
Bugün siyasette hoyratlık, saldırganlık, nezaketsizlik, nobranlık, yüzsüzlük, yolsuzluk, nezaketsizlik giderek sıradan bir durum haline gelmektedir. Bu yapıda olan siyasetin sadece kendi çevresine hizmet etmekten ve kayırmaktan başka üreteceği hiçbir çözüm yoktur. Yüzsüzlük siyaseti, halkımızın yaşadığı sorunların temel nedenidir."
***
Bu psikolojik değerlendirmeyi hatırlatmamın sebebi, yüzsüzlüğü ele alanların, işi cinayete kadar vardırmakta sakınca görmemesidir. Kafa kesmekten söz edenler de var. Buna yol açan da siyasetteki yüzsüzlüktür...
Adam, gazeteciye saldırıyor, serbest bırakıyorsunuz, adam parti liderine saldırıyor, serbest bırakıyorsunuz, sonunda bu tür işler Sinan Ateş''in katledilmesine kadar varıyor. Saldırıyı planlayanları, organize edenleri herkes biliyor ama üstü örtülüyor. Öyle ki delillerin, tutanakların yok edilmesinden bahsediliyor, "Hayır, hiçbir delil yok edilmedi, edilemez" diye açıklama yapan bir yetkili de yok! Bir cinayetin planlayıcıları, aday olabilir mi? Siyasiler bir cinayeti örtbas etmek için neden bu kadar çaba sarf eder. Böyle seçim mi olur?
Utanmazlığın sebep olduğu bir cinnet hâli değil mi bu?