Silivri'deki gazetecilere mektup
Değerli meslektaşlarım, sizler fiziki olarak Silivri'de tutuluyorsunuz ama biliyorum ki fikirlerinizi esir alamazlar, sizleri sindiremezler, korkutamazlar, yıldıramazlar. Sizler gazetecisiniz ki gazetecilik suç değildir.
Anayasa ile teminat altına alınan halkın haber alma hakkı, düşünceleri ifade etme hakkı, basın hürdür sansür edilemez hakkı, görüyoruz ki siyasi kararlar ile çiğneniyor.
Demem o ki,
Sizler siyasilerin hoşuna gitmeyecek haberleri ve kitapları yazdığınız için tutuklusunuz.
Sizler için verilen infaz kararı tamamen siyasidir.
Oda TV'nin açtığı her yeni web sayfasının Anayasa Mahkemesinin yasa haline gelen kararına karşın tekrar tekrar engellenmesi anayasayı ihlal suçudur.
Oda TV'nin kapatılma kararı açıkça hak ihlalidir.
Oda TV'de varsa yasalara uygun olmayan bir haber onun kaldırılması için yargı kararı alınabilir.
Ancak Oda TV yayınlarının durdurulması hukuki olmadığını siyasi karar olduğunu göstermektedir.
Değerli meslektaşlarım;
Murat Ağırel,
Barış Pehlivan,
Barış Terkoğlu,
Hülya Kılınç, (Bakırköy kadın cezaevinde)
Ferhat Çelik,
Aydın Keser...
Sizler sadece gazetecilik yaptınız; Ne devlet sırrını açıkladınız, ne yasalara aykırı haber yaptınız.
Sizler sadece suç olmayan ve anayasa ile kamu görevi olarak teminat altında olan gazetecilik mesleğini yaptınız.
Sizler tutuklu yargılanırken sanmayın ki biz gazeteciler mesleğimizi eksiksiz yapabiliyoruz.
AKP iktidarının yarattığı baskı ortamını 12 Eylül darbecileri dahi yaratmadılar.
Değerli meslektaşlarım,
Sizlere son haberleri de özetleyeyim.
Özgür gazeteciler hala cumhurbaşkanlığına alınmıyor.
Oda TV her gün kapatılıyor ama her gün yeni adresi ile açılıyor.
AKP resmen 3 parçaya bölündü.
AKP tabanı da seçmeni de hızla 3 parçaya bölünüyor ki, bugün kartopu büyüklüğünde ama zirveden aşağıya doğru düşüş başladı ki çığ gibi olacağı anlaşılıyor.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini AKP ve MHP yönetimleri savunurken yeni partilerin de katılımı ile parlamenter rejim isteyenlerin arasına çok sayıda AKP milletvekilinin de katıldığı vurgulanıyor.
Basın meslek kuruluşları ki her geçen gün bir yenisi kuruluyor tam bir vurdumduymazlık içindeler.
İktidarın "böl-yönet" anlayışı çerçevesinde hükümet destekli basın meslek kuruluşları mantar gibi türüyor. Bunların derdi hükümetten nemalanmak.
Ancak benim asıl kızdığım yılların basın meslek kuruluşlarıdır.
Göstermelik basın açıklamalarının dışında yönetim makamlarını işgal ediyorlar.
Tek bir güç olma gibi, tek çatı altında birleşme gibi bir niyetleri yok.
Bu yüzden mesleğimize de haksız ve hukuksuz şekilde tutuklanan meslektaşlarımıza da gerekli tepkiyi gösteremiyorlar.
Basın meslek kuruluşları, Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın 5 ilde yaptıkları basın açıklamalarına destek dahi vermediler.
"Lafla peynir gemisi yürümez" derler ya, sadece laf üreten bu yönetimlerle basın meslek kuruluşlarının gazetecilere hiçbir faydası olmaz.
Değerli meslektaşlarım,
İnanıyorum ki gerçekten özgür hâkimler hala var.
Tutuksuz yargılanma hakkınıza en kısa zamanda kavuşacağınıza ve yargılamanın sonunda da beraat edeceğinize inanıyorum.
Bu yaşadıklarınız bilin ki sizlerin kusurundan, eksikliğinden, yanlış yaptığınızdan dolayı değildir.
Bu yaşadığınız siyasetin yargıya egemen olmasındandır.
Kuvvetler ayrılığı ilkesinin ortadan kalkmasındandır.
Yargı reformu adı altında getirilen hükümler dahi yargı üzerindeki siyasi baskıyı kaldıramamaktadır.
Demem o ki;
Hukukun, adaletin askıya alındığı bir dönem içindeyiz.
Bilin ki sabrın sonu selamettir.
Bilin ki sizler yalnız değilsiniz.
Bilin ki özgürlüklerine kavuşuncaya kadar siyasi tutuklu olan tüm meslektaşlarımızın yanındayız…
Sizlerle övünüyorum…