Sihirli Kavramlar, Bölüm III: Millî ve Yerli
Sihirli Kavramlar, Bölüm I
'Sihirli Kavramlar' bir gömlek değişimi ile başlamıştı, "Değiştik, Millî Görüş gömleğimizi çıkardık" cümlesiyle...
Ardından kavramları gelmişti değişimin, insan hakları, AB'ye tam üyelik, dokunulmazlıkların kaldırılması, demokrasi, adâlet, Fırat'ın kenarındaki koyun, yetim hakkı diye uzayıp giden kavramlardı. Yolun başı olduğundan kimse de çıkıp o meşhur Yeşilçam repliğini tekrarlamadı, "Yalannn söylüyorsunuz" demedi.
Kavramların hepsi tuttu... Ne de olsa (Allah muhafaza) bin yıl süreceği iddia edilen 28 Şubat'tan yeni çıkılmıştı, askerî vesâyetin siyâset üzerindeki baskılarından kurtulunmalıydı, başörtüsü yasakları bitmeliydi, demokrasi büyük nimetti, Avrupa Birliği medeniyetin beşiğiydi. Ne kadar liberal varsa bu kavramların ve iddiaların sahiplerinin peşine takıldı.
Ve bütün bunları hayata geçirecek kadrolar gerekiyordu...
Sihirli Kavramlar, Bölüm II-a
İkinci dönemin başlangıç kavramları hoşgörüydü, dinler arası diyalogtu, cemaatti, dersanelerdi, kolejlerdi, cümbür cemaat açılış kurdelâsı kesilen finans kurumlarıydı, alnı secdeli çocuklardı, yurt dışında bayrağımızı dalgalandıran(!) Türk okullarıydı, sahnede kırık bir Türkçe ile "Üüüşküdara gider iken" diye türkü çığıran yabancı çocukların okuduğu Türkçe Olimpiyatları'ydı...
Bunlar da tuttu... Dindar nesiller(!) yetişiyordu...
Sihirli Kavramlar, Bölüm II-b
Artık II. Bölüm'ün ikinci safhasına geçilebilirdi...
İkinci safhanın sihirli kavramları öyle hemen itiraz edilebilir cinsten değildi.
'Barış' ve 'kardeşlik' gibi iki sihirli kavramla başlatıldı 'açılım süreci'. Barışa ve kardeşliğe kim karşı çıkabilirdi ki! Üstelik hayvanlar bile anlamıştı açılım sürecinin hikmetini, bir tek kan emiciler anlamıyordu, bir gün nasılsa onlar da anlayacaktı. Bu iki karşı çıkılamaz sihirli kavramın içine kazıldı hendekler. Bu iki karşı çıkılamaz sihirli kavramın içine gizlendi PKK seviciler. Bu iki karşı çıkılamaz sihirli kavramın içine sızdı Habur. Bu iki karşı çıkılamaz sihirli kavramın içine girdi APO güzellemeleri yapan 'âkiller heyeti'...
Sihirli Kavramlar, Bölüm II-a'nın kavramları 15 Temmuz'da iflâs etti, bin yıldır vatan edindiğimiz bu topraklarda yaşanan en büyük ihânetin neticesinde.
Sihirli Kavramlar, Bölüm II-b'nin kavramları ise Hendek Operasyonlarıyla tedâvülden buzdolabına kaldırıldı. Habur ve Oslo gibi yer isimleri kazındı hafızamıza...
Sihirli Kavramlar, Bölüm III
Şimdi sihirli kavramların III. dönemindeyiz...
Bu dönemin kavramları ise 'yerli' ve 'millî'; yenirse, tutarsa...
Yenilip yenilmeyeceğini, tutup tutmayacağını 2019'da göreceğiz...
Fakat bildiğimiz hiç ama hiçbir dönemde hamâset bu denli ağır ve bu denli sekerât verici kıvamında kullanılmamıştı... Fakat bildiğimiz hiç ama hiçbir dönemde millî değerlerimiz bu denli iç kaldıran boyutlarda istismar edilmemişti... Fakat bildiğimiz hiç ama hiçbir dönemde milliyetçilik bu denli politikanın ve oy istismarının malzemesi olmamıştı... Fakat bildiğimiz hiç ama hiçbir dönemde vatanperverlik oy sandığının içine sığdırılmamıştı...
Bu sefer sihirli ve arkasına saklanılan kavramların değil, sadece demokrasinin kazanmasını istiyoruz... Kötülüklerin değil, iyiliklerin kazanmasını istiyoruz... Kabalığın ve hakaretin değil, nezaketin kazanmasını istiyoruz... Bölücü ve ayrıştırıcı siyâset dilinin değil, kardeşlik dilinin ve bütünleştirici bir şefkatin kazanmasını istiyoruz... Tehdit ve şantajın değil, hukukun ve adâletin kazanmasını istiyoruz... Baskının değil, özgürlüklerin kazanmasını istiyoruz...
Ve tabii her şeyden evvel federasyonun ve hakemlerin taraf olmadığı eşit şartlarda centilmence ve âdil bir yarış istiyoruz...
Çünkü, adâlet yoksa yarış da yoktur, hak da yoktur, hukuk da yoktur, demokrasi de yoktur, insan hakları da yoktur, din de yoktur ve bütün bunları kaybetmemek için yalnızca demokrasi istiyoruz...
Çünkü, sağlıklı ve herkes için demokrasiniz yoksa, milliyetçilik, alçakların sığındığı bir kale, dindarlık, içinde Tanrı'nın olmadığı mâbetler, adâlet, yalnızca güçlünün ve sizden olanın korunduğu bir hukuk sirkinden öte bir anlam taşımayacaktır...
Kimse böyle bir Türkiye istemez değil mi?