Sevgi'yi kodese tıkıp Bartho'ya yol verdiler
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 20 Ocak 1923 tarihinde Hakimiyet-i Milliye gazetesine yaptığı açıklamada, aynen şu ifadeleri kullanıyordu:
- “Bir fesad ve hıyanet ocağı olan ve memleketimize nifak tohumları eken, uyuşmazlıklar yaratan, Hıristiyan hemşehrilerimizin huzur ve refahı için de uğursuzluğa ve felakete sebep olan İstanbul Rum Patrikhanesi’ni artık topraklarımız üzerinde bırakamayız.”
Atatürk, bütün çabalarına rağmen, Patrikhane’yi Türkiye dışına çıkarmayı başaramadı.
Lozan’da, Patrikhane’nin yalnızca ‘İstanbul’da yaşayan’ Rumların din işleriyle ilgilenmesi kaydı ile Eyüp Kaymakamlığı’na bağlı bir kuruluş olarak Türkiye’de kalmasına izin verildi.
* * *
Fener Rum Patrikhanesi’nin boş durmayıp, Yunanistan’ın ‘Megal-i İdea’ hedefleri doğrultusunda perde arkasında ihanet faaliyetlerine devam edeceğini çok iyi bilen Atatürk, dengeyi sağlamak amacıyla Milli Mücadele’den yana tavır koyan Bağımsız Türk Ortodoks Kilisesi’ni güçlendirme kararı aldı.
Türkiye’de yaşayan Hristiyan Türkler’in dini faaliyetlerinin bu Patrikhane aracılığıyla yürütülmesi için gerekli düzenlemeleri yapan Atatürk, aynı Patrikhane’nin ‘Türkiye dışındaki’ Hristiyan Türkler arasında da etkin hale gelmesi için büyük bir gayret gösterdi.
Rusya’da, Ukrayna’da, Polonya’da, Moldovya’da, Romanya’da, kısmen Bulgaristan’da yaşayan Hristiyan Türkler ile irtibat kuruldu.
* * *
Atatürk’ün niyetini iyi okuyan rahmetli Başbuğ Alparslan Türkeş, İstanbul’a her gelişinde, mutlaka Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi’ni de ziyaret eder, faaliyetleri hakkında bilgi alırdı.
Milli meseleler ile ilgili düzenlediği bütün toplantılara, Türk Ortodoks Patrikhanesi’nde görev yapan Turgut ve Selçuk Erenerol’u da mutlaka çağırır, baş köşeye oturturdu.
Nitekim, aynı aileden Sevgi Erenerol’un MHP İstanbul İl yönetiminde görev almasını sağlayan da bizzat Türkeş’ti.
Türkeş’in, bir sohbeti sırasında şu sözlerine şahit olmuştuk:
- “Türk Ortodoks Patrikhanesi, Fener’in sinsi ihanet faaliyetleri karşısında kamuoyunu uyaran önemli bir milli kuruluşumuzdur.”
* * *
Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi, tam da Yunanistan Başbakanı’nın Türkiye’yi ziyaretine denk gelen bir günde baskına uğradı, sözcüsü Sevgi Erenerol gözaltına alındı.
Türk Ortodoks Patrikhanesi, AB uğruna her tavizi göze alanlar tarafından susturulunca, Fener Rum Patrikhanesi’nin önü tamamen açıldı.
Fener Rum Patrikhanesi Sözcüsü Dositheos Anagnostopulos, 17 Haziran 2009 tarihinde Akşam gazetesi ile yaptığı söyleşide bakın mutluluğunu nasıl dile getiriyor:
- “Türkiye’de bir derin devlet olduğunu ve bu derin devletin Patrikhane’ye karşı yaptığını düşündüğümüz kışkırtmalardan emin olduk, yanılmadığımızı gördük. Ergenekon tutuklamaları, bizim hayatımızı normalleştirdi.”
* * *
Fener Rum Patriği Barthalomeos, sinsi faaliyetleri karşısında, artık kamuoyunu uyaracak kimse kalmadığını anlayınca, ihanetlerinin dozunu daha da artırdı.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütün yasalarını hiçe sayarak adeta ‘devlet içerisinde devlet’ gibi hareket eden Bartholomeos, 185 milyon Slav kökenli Hristiyanı temsil eden Rus Ortodoks Kilisesi Patriği Kirill ile Aya Yorgi Kilisesi’nde düzenlediği ayinde, “Ortodoks Kilisesi’nin koordinasyon organı İstanbul’daki kilise makamına aittir” diyerek ‘ekümenikliğini’ ilan etti.
‘Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılmasından sonra, Patriğin ‘Türk vatandaşı’ olması şartının kaldırılmasını da sağladı mı, İstanbul’un göbeğinde ikinci bir ‘Vatikan’ devleti işi tamamdır.
* * *
“Milleti korumakla mesul makamlardan bütün ihanet şebekelerini imha etmelerini bekliyoruz ve millet namına ‘Patrikhane yurt dışına’ diyoruz.”