Serokwezir neden Kürtçe öğreniyor?
KaçAksaray’daki mütevazi ofisinde yeniden ‘Başkanlık’ hayalleri depreşmeye başlayan Büyük Usta, açılım sürecini başlattığı dönemde ’kardeşliğe’ vurgu yaptığı konuşmasını aynen şu cümle ile bitiriyordu:
- “Xude razi be!”
Anlaşılan o ki ‘emaneti’ devralan çırak, ustasını hiç de aratmayacak kıvama geldi.
Partisinin Diyarbakır İl Kongresi’nde “Denge Bıratiye Serokwezir” pankartları ile karşılanan emanetçi çırak, şöyle seslendi:
- “Düşünün, eğer AK Parti iktidarı olmasaydı Kürtçe ’Serokwezir’yani ’Başbakan’yazılır mıydı? Ve bir başbakan da ’Hebuna we Hebuna meye’diye seslenir miydi? Biraz vakit bulursam eğer, güzel Türkçemiz gibi güzel Kürtçemizi de öğrenmek istiyorum.”
Karslı merhum aşık Murat Çobanoğlu’dan aşırdıkları ‘Kiziroğlu Mustafa Bey’ türküsünün ’Kürtçe uyarlaması’ eşliğinde halay çeken yandaşlarının aşka gelip ‘Serok Ahmet’ diye slogan atmaları üzerine ekledi:
- “Bakın ne güzel ’Serok Ahmet’diyorlar. Biz inşallah önümüzdeki dönemde özgürlükçü bir anayasa için seçimlere gidiyoruz.”
Emanetçi çırak, seçim sonrası ‘neler olacağını’ birinci ağızdan açık açık söylüyor.
Herhangi bir yoruma gerek var mı?
***
Okyanus ötesinden gelen “Açılım yapılacaaak, yap” komutu ile harekete geçen teslimiyet iktidarı, kendisine destek bir takım cemaatler aracılığıyla, olup bitenlerden habersiz olan sokaktaki vatandaşın kulağına aynen şu yalanları üflüyordu:
- “Anaların daha fazla ağlamaması için bu açılım kesinlikle şart. Açılım Türkiye’yi birbirine kenetleyecek, milli birlik ve beraberliğin yeniden tesis edilmesine katkı sağlayacak. Terör ortadan kalkınca, Türkiye kısa sürede bölgesinde lider ülke haline gelecek.”
Habur’da uğradığı ‘yol kazasının’ ardından kamuoyundan yükselen tepkiler üzerine bir süre ‘geri adım’ atar gibi yapan iş birlikçi iktidar, İmralı ile başlattığı müzakerelerin ardından ileride ülkenin başına ‘büyük belalar’ açacak işlere imza atmaya başladı.
Önce ‘orduya’ ayar verildi, Güneydoğu’daki ‘asker sayısında’ kısıtlamaya gidildi, ‘sınır ötesi operasyon’ rafa kaldırıldı, ardından dağlardaki “Ne mutlu Türk’üm diyene” yazıları birer birer temizlendi ve sıra ilkokullardaki “Türküm, doğruyum, çalışkanım” diye başlayan andın kaldırılmasına geldi.
***
“Tek millet, tek devlet, tek vatan, tek dil” söyleminden sinsi bir şekilde ’dil’ kısmını çıkaran iş birlikçi iktidar, açılım faaliyetlerini özellikle ‘Kürtçe’ üzerine yoğunlaştırdı.
Devlet televizyonunda ‘Kürtçe yayın’ başlatan, devlet üniversitelerinde ‘Kürdoloji Enstitüleri’ kuran teslimiyet iktidarının, 2008 yılında Pentagon’da hazırlanıp İmralı’da onaylandıktan sonra eline verilen ‘yol haritası’ aynen şu şekildeydi:
* Kürtçe, ilköğretim ve lisede ‘seçmeli ders’ olarak okutulacak.
* 29 harften oluşan Türkçe alfabeye ‘Q. W. X’ de dahil edilecek.
* Devlet, ‘Kürtçe yayınların’ artması için maddi destek verecek.
* Devlet, ‘Kürtçe Kur’an mealleri’ bastırarak vatandaşa dağıtacak.
* Devlet dairelerinde zorunlu ‘Kürtçe tercüman’ bulundurulacak.
* Güneydoğu’da değiştirilen ‘Kürtçe yer isimleri’ iade edilecek.
* Güneydoğu’daki kara yollarına ‘Kürtçe levhalar’ konulacak.
Bugüne kadar, fire vermeden tamamı ‘gerçek’ olan haritadan çıkan sonuç şu:
Yaklaşık 80 yıldan beri Güneydoğu’daki vatandaşların önemli bir kısmına bir tek kelime dahi ‘Türkçe’ öğretemeyen devlet, şimdi ‘Kürtçe’nin önünü açıp ‘ulusal bir dil’ haline gelmesi için adeta ‘seferberlik’ halinde.
***
Devletin yürürlükteki Anayasa’da açıkça belirtilen görevi, vatandaşlarına ’resmi dil’ olan ’Türkçe’yi öğretmektir, kendi eliyle ‘azınlık dilleri’ yaratmak değildir.
Üstlenmiş olduğu ‘taşeronluk’ görevi doğrultusunda ‘etnik ırkçılığa’kol kanat geren teslimiyet iktidarı, ‘yeni bir resmi dilin’ altyapısını oluşturuyor.
Birileri ise ‘ahmaklığın’ ve ‘cehaletin’ verdiği dayanılmaz mutluluk içerisinde hâlâ “devlet-millet kaynaşacak” diye kendini avutuyor...