Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Adnan İSLAMOĞULLARI
Adnan İSLAMOĞULLARI

Seni tarih tekmeleyecek...

Bir fâcianın ortasına bu denli çirkin düşmeseydin keşke... Bir fâcianın içinde bu denli hissiz fotoğraflar vermeseydin, bu denli öfkeli, bu denli bir tehevvür dolu, böylesi bir nefret diliyle tahrik etmeseydin keşke acılı yürekleri, hiçe saymasaydın keşke kömür karası ölümleri. Hiç olmazsa o kömür karası ölümlerin ardında kalan tâze gelinleri ve o tâze gelinlerin yetimlerinin hatırını gözetseydin keşke. Haydi onları da gözetmedin, haydi evlât acısı nedir yaşamadığın için bilmiyorsun ne demek olduğunu, fakat yakın zamanda ardından gözyaşı döktüğün anneni hatırlayıp, o kömür karası ölümlerin ardından kalakalan annelerin yüzüsuyu hürmetine sükûnetini muhafaza edebilseydin keşke!
Keşke birkaç saatliğine oturduğun koltuğu, taşıdığın sıfatı, sâhip olduğun gücü, kudreti unutsaydın. Sâde bir mü’min olarak, sâfi bir insan olarak karışsaydın o acılı kalabalıklara. Unutsaydın 30 Mart nedir, seçim nedir, zafer nedir, güç nedir, kudret nedir, devlet nedir, makam nedir, koruma nedir, sandık nedir, yüzde bilmem kaç oy nedir unutsaydın keşke!
Keşke protestoyu acılı yüreklerin mâsum çığlığı olarak işitseydin, hani o kutlu doğum etkinliklerinde yaptığın konuşmalarda sarf ettiğin cümleler var ya, onları hatırlayıp mü’min idrâkinde bir selâm gibi kabul edebilseydin keşke!
Keşke seni protesto edenlerin yanına gidebilseydin, en öfkeli olanının boynuna sarılsaydın. Babasını kaybetmiş bir çocuğu alsaydın kucağına, saçlarını okşayıp koklasaydın babasının kömür karası ölümünü o çocuğun saçlarından!
Hani Mısır’da şehîd olan Esmâ için ekranlarda döktüğün gözyaşlarından birkaçını saklasaydın o insanlar için, hani Şivan Perver’in yanında bile oturan ve her gittiğin yerde yanında yer alan eşin ve kızların da o acılı anaların, tâze gelinlerin ve yetimlerinin yanında olsaydı, onlarla ağlasaydı, onların ağıtlarına ortak olsaydı keşke!
Keşke bir ân bütün bunları tefekkür edebilecek kadar içine çekilebilseydin, yalnız kalabilseydin ve bu tefekkürün ruhuna vereceği hüzünle mahzun bir insan olarak karışsaydın o kömür karası ölümlerin kol gezdiği Soma sokaklarına!
Ama olmadı, olamadı!
Yapmadın, yapamadın!
Ne kalbin, ne idrâkin, ne gönlün, ne zihnin, ne aklın, ne i’zânın, ne vicdânın, ne merhametin, ne hassasiyetin, ne inancın yok edebildi bu keşkeleri!
Sen yine bildik yüz ifâdenle, yine bildik ses tonunla, yine bildik kibrinle, yine bildik tahammülsüzlüğünle, yine bildik öfkenle, yine bildik muzaffer ve mütekebbir gururlu edâlarınla geldin üzerine kömür karası ölümün çöktüğü Soma’ya!
Daha ilk cümlelerin bir fâcianın ortasına şarapnel parçaları gibi düştü ve yaraladı acılı kalabalıkları; “Olağan şeyler, işin doğasında var, literatürde iş kazası diye bir şey var” dedin ve sıradanlaştırdın kömür karası ölümleri. Oysa hiçbir ölüm sıradan değildi, hiçbir ölümün acısı diğerinden daha hafif değildi ölenlerin ardında kalanlar için!
İlk protesto karşısında muvâzeneni kaybettin, “Ahlâksızlar” dedin, “Kendini bilmezler” dedin, “Milletim 30 Mart’ta bunlara gereken cevabı verdi” dedin... Aldığın oyların yüzdesinin kömür karası ölümlerden ve o ölümlerin ardında kalan yetimlerden çok üstün olduğuna o kadar inanmışsın ki hüzün yerine öfke ve kibir taşıdın tâziye evine!
Racon kesmeye devam ettin, “Erkeksen gel yüzüme karşı yuh çek” dedin bir vatandaşa, bunu derken yüzlerce koruma arasından seslendiğini düşünmedin bile, bunu derken tâziye evine dönen Soma sokaklarında ancak yüzlerce, belki binlerce korumayla dolaştığını/dolaşabildiğini düşünmedin bile!
Danışmanlarının eline tutuşturduğu ve artık tarih olmuş maden kazası istatistikleriyle savundun bürokrasini ve savunurken, bahsettiğin ülkelerde artık maden kazası olmadığını düşünmedin hiç!
Ve...
Ve akıllara sezâ bir kontrolsüzlükle bir vatandaşını yumrukladın... Bunu da yaptın,
yapabildin!
Sen bütün bunları yaparken, müşâvir müsvedden, seni protesto ettiği için polisler tarafından yere yıkılan bir vatandaşa tekmelerle saldırdı. Müşâvir müsveddenin savurduğu o alçakça ve ahlâksız tekmeler yerde savunmasız yatan vatandaşa değil, kömür karası bir ölümün sardığı Soma’ya savrulmuş tekmelerdi ve aslında o tekmeler senin tekmelerindi!
Sen de biliyorsun aslında, kömür karası bir ölümün sardığı Soma’daki o madenin karalığının altında kalan sensin!
Araban tekmelendi, yuhalandın...
Fakat senin bilmen gereken daha büyük bir gerçek var:
Seni tarih tekmeleyecek ve seni tarih yuhalayacak!

Yazarın Diğer Yazıları