Şehitler skor mu?
Galatasaray’ın şampiyonluğu ile ‘çıldıran’ medyamız, Hakkari’de verdiğimiz 6 şehidi hatırlamadı bile
Süleyman Aydın.
Bölücü teröre verdiğimiz ilk şehit.
Eruh’ta vuruldu.
Taaa 84’te.
21 yaşındaydı.
Erzincan’ın merkeze bağlı Mertekli Köyü’ndeki mezarlıkta yatıyor.
*
Sonra?
*
Bi daha şehit oldu Süleyman Aydın!
Evet, bi daha...
İlk Süleyman Aydın’dan, taaa 21 sene sonra, adaşı, Süleyman Aydın şehit edildi.
Şırnak’ta.
O da 21 yaşındaydı.
Sivas’ın Hafik İlçesi’ne bağlı Yarhisar Köyü’ndeki mezarlıkta yatıyor.
*
İlk Süleyman Aydın şehit düşmeyip terhis olsaydı, evlenip oğlu olsaydı...
İlk Süleyman Aydın’ın oğlu, öbür Süleyman Aydın’la yaşıt olurdu.
*
Demem o ki...
Şehit vermeyen şehir, ilçe, köy kalmadı. Şehidi olmayan sülale kalmadı.
Hatta, birinci tur bitti, adıyla soyadıyla ikinci tur şehitlerimizi veriyoruz.
Bana mısın diyen yok!
10 şehit, bin şehit, 5 bin şehit.
Kimsenin umurunda değil.
Yalandan gözyaşı...
“Kanı yerde kalmayacak” filan.
Ver toprağa, aynen devam...
Lay lay lom.
*
Ne konuşulacak bugün mesela?
Şehitler mi?
Şampiyon mu?
*
PKK’nın kavrayamadığı işte bu.
*
Boşuna vuruyor. Boşuna vuruyor çocuklarımızı.
Burası, Almanya gibi, Fransa gibi, İngiltere gibi, İsrail gibi, “öldürülen çocuklar benim çocuklarım” diyenler tarafından yönetilmiyor... Burası, “insanı değerli” bir ülke değil.
*
Ruhu ölmüş bir ülkeden “can” alamazsın... Skor yaparsın anca.
* Yılmaz Özdil / Hürriyet
++++++
Buna da karış Lagendijk
Şimdi sana soruyorum Bay Joost Lagendijk:
Koruyup, kolladığınız... Besleyip, büyüttüğünüz... Hatta gizli fonlarınızla destekleyip, başımıza musallat ettiğiniz PKK isimli eşkıya sürüsü dün “6 can” ımızı daha aldı!
Madem bizim içişlerimize karışmak senin görevin; haydi buyur, buna da karış!
Gel baş başa verip, bitirelim artık şu sorunu...
Ama terör örgütüne taviz vermemizi isteyerek çıkma karşımıza; kendi ülkelerinde izlediğin politikalarla gel!
Paris’te metroya bomba koyanlara, İspanya’yı kana bulayanlara, Londra’ya panik yaşatanlara hangi güvenlik önlemleriyle yanıt verdiysen, onlarla gel Bay Joost Lagendijk...
Senin ortağın Türkiye’yi bölmek isteyen teröristler değil, bizzat Türkiye’nin kendisi... Bunu unutmayarak gel karış içişlerimize!
Örneğin bugünkü cenaze törenlerinin sadece birine gel...
Acılı annenin, gözü yaşlı eşin, başını dik tutmaya çalışan babanın yanına gel Bay Lagendijk...
Arkadan vuranların yanına gitme durmadan, vurulanların da yanına gel!
Biz yastayız bugün; gülerek değil, üzüntüyle gel, karış içişlerimize...
Eğer bunları yapamıyorsan...
O zaman sus; olur olmaz her fırsatta açma o düşük çeneni...
İkiyüzlülüğünün ayıbında boğul ve içişlerimizi bize bırak...
Dön arkanı ve nereden geldiysen oraya git!
* Mustafa Mutlu / Vatan
++++++
Kaçırmışlar
Milli Savunma Bakanlığı’na 2008 bütçesinden ayrılan pay tam 13 milyar 272, MİT’in payı ise 423 milyon YTL...
Dünkü gazeteler yazıyor:
“Terör örgütünün liderleri askerimizin son operasyonlarından sonra tası tarağı toplayıp Kandil’den kaçmak zorunda kaldı!” Bunca para; o kalleşlerin sadece kaçırılmasına mı yetiyor?
Yakalarından tutulup, getirilmelerinin maliyeti ne?
Birileri söylesin de; dişimizden tırnağımızdan artırıp verelim!
++++++
Vakıflar diyaloğu
Anadolu episkoposu. Demiş ki: “Hıristiyanlığın dünyaya açıldığı topraklarda yaşama önceliğine sahibiz.” Toplantı Hatay’ın katolik kilisesinde düzenleniyor.
“Bizim farklı dua, geleneklerimiz bize farklı yerlerden çok burada hepimiz için anı ve peygamberlik olarak kalacak olan bir kültür mozaği oluşturuyor. Bu, kilisenin tarihi boyunca ortaya çıkan insanın kırılganlığı sayesinde oluşmuş olan ayrılmaları derinleşmesine, incelemeye davettir.” Buraya kadar siz bir şey anladınız mı?
İnsanın kırılganlığı nedir, onun sayesinde oluşmuş ayrılıklar ne demektir? “Başka yerlere nazaran daha iyi anlaşılan düşünce, litürji, gelenek ifade farklılıkları bir kültür bölünmesi değil hıristiyanlığın doğuşundan bu yana birçok çeşitlilik zenginliğidir.” Amacım metin üzerinde anlam çalışması yapmak, değil yeni çıkardığımız Vakıflar Yasası yürürlüğe girince sökün edecek Hıristiyan talepleridir. Bunların arkasındaki, her şeyin arkasında olduğu gibi, sionist talepleridir.
++++++
Biz, ne güzel, “dialog dialog” deyip duruyoruz. Onlar da dialog dialog, deseler ve böyle “dialog dışı” anlamları olan konuşmalar yapmasalar ya! Hayır, onlar hep isterler. AB gibi, Kiliseler Birliği gibi, Kiliseler olarak ülkeler olarak da isterler, vakıflar olarak da isterler. Biz de “hamiyetli” bir milletiz ya, AKP’nin bakanı “Yazıcı” gibi veririz, boyuna veririz.
++++++
Şimdi bu mantığı işletirsek, bizim de, İslâmiyeti götürdüğümüz ve o ülkeler için İslâm’ın doğuş yerleri olan toprakları acele boşaltmanız gerekir. O toplantıda, Ortadoks ve protestanlar da var.
Biliyorsunuz bizim Attila, İtalya’ya kadar gitmişti. Osmanlı zamanında da Balkanlar da yeşerdi Müslümanlık. Yunanistan’a kadar gittik, unutmayın. Hele Ermeniler, “Revan” ı ve Dördüncü Murat’ı hiç unutmamalılar.
Ayrıca şunu soracaktım, unuttum, “yaşama önceliği” ne demek?Ben bu metinden bir şey anlamadım. Yaşama önceliği, “egemenlik” anlamına falan mı geliyor yoksa?
Ah Vakıflar Yasası ah! Ah AB ah! Ah Büyük Ortadoğu Projesi ah! İnsanlara ne anlaşılmaz metinler yazdırıyorsunuz.
* Afet Ilgaz / Milli Gazete
++++++
Gül İngiltere’ye gitse...
İngiltere Kraliçesi İkinci Elizabeth geliyor... Bir telaş, bir titizlenme...
Türk Cumhurbaşkanı İngiltere’yi ziyaret etse aynı özen gösterilir mi?
Onu bilemeyiz ama Padişah Abdülaziz’e Londra’da fazlasının gösterildiğini söyleyebiliriz...
Müzik araştırmacısı Dr. Emre Aracı anlatır bize...
Sultan Abdülaziz, 1867 yılında Fransa Kralı 3. Napoleon’un davetini kabul edip Fransa’ya gitmiş, oradan İngiltere’ye geçmiştir. Kraliçe Victoria, İngiltere’yi ziyaret eden bu ilk ve tek Osmanlı Padişahı şerefine Buckingham Sarayı’nın koca bir katını açıyor. Olağanüstü bir konukseverlik gösteriyor.... 1600 kişilik İngiliz Kraliyet korosu Crystal Palace’ta İtalyan besteci Luigi Arditi’nin bestelediği, sözleri Türkçe olan kasideyi Osmanlıca seslendiriyor: “Afitâbı nevmi doğdu / Kim zehi nur-u celil / Zillu şemsi ki onu lerzane/ Acep nedir sebep, nedir sebep?” gibi sözleri, tek kelime Türkçe bilmeyen İngiliz sanatçılar Türkçe seslendiriyor... Ne görkem?
* Melih Aşık / Milliyet
++++++
Yargı reformu
AKP’nin 2001 yılı programı, 12. sayfa: “Yargıç tarafsızlığı ve yargı bağımsızlığı tam olarak sağlanacak, yargıç güvenceleri korunacaktır.”
AKP Hükümeti’nin 31 Ağustos 2007’de TBMM’de okunan programı:
“Önümüzdeki dönemde de adalet reformu ile ilgili çalışmalarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz”
Yargının sert kayasına çarpan AKP’nin 2008 feryadı:
Bağımsız bırakırsak batacağız, en iyisi kendimize bağlamak!...
* Ercan Akyol / Milliyet
++++++
Koyacaksın postanı, sömürsün de görelim
Ahmet Hakan müstemleke valilerini farklı değerlendirmiş. Sömürene mi kızmalı, sömürmeye gelenleri kapıda karşılayanlara mı?
BEN şu “Olli / Barroso / Lagendijk” üçlüsünün, ikide bir Türkiye’ye dönüp “Façanı düzelt” diye laf sokmasından hiç ama hiç alınmam...
Değil mi ki biz, tam 50 yıldır, “Aman abiler! Yaman abiler! Alın bizi aranıza” makamındayız...
Değil mi ki biz, tam 50 yıldır, “Hem vallahi hem billahi zavallı kıstaslarımızı sizin yüce standartlarınıza yükselteceğiz” diye adamların kapısındayız.
“Hey dostum! Düzelt bakalım şu yakanı paçanı” diyen Avrupalılar gururuna mı dokunuyor? Laf yemekten hazzetmiyor musun? “Sömürge valisi” edası canını mı sıkıyor?
O zaman “Koyacaksın postanı / Göreceksin restini”...
* Ahmet Hakan / Hürriyet
++++++
Günün SORUSU
301. maddeyi Ziraat Odaları’na sordunuz da hukukçulara sormayı düşünmediniz mi?
* Oktay Ekşi / Hürriyet