Şehit evleri...
Kırk günde yirmi bir polisimiz şehit oldu...
Kırk günde yirmi bir askerimiz şehit oldu...
Kırk günde üç sivil vatandaşımız hayatını kaybetti...
Ülkemizde özerklik ilanları basın toplantılarıyla televizyon haberlerinde yayınlanıyor, "devleti tanımıyoruz.." açıklamalarıyla birlikte...
"HDP'li hükümette ulusal güvenlik endişemiz olmaz" açıklaması geliyor hükümetin bir bakanından...
Ekranlardan kırmızı-beyaz bayraklara sarılmış şehit cenâzeleri dağılıyor ülkenin dört bir yanına, polen gibi dağılıyorlar.. vatan tohumları serpiyorlar yine vatan toprağına.. siyâsetin tüm ahlâksızlığına rağmen...
Şehit anneleri feryâd ediyorlar.. "evlâdımın düğün günü bugün.." diyor, iktidar partisi yetkililerini görünce kendi kuzusunun düğününde, kendi şehidinin cenâzesinden ayrılmak istiyor...
Siirt-Pervari kara yolunda, terör örgütünün pusu kurması sonucu şehit düşen Beycur'un cebindeki telefon, cenâzesi Siirt Devlet Hastanesi morguna getirildiği sırada çalıyor.. arayan şehidin annesidir.. telefon elden ele dolaşır.. devlet o telefona cevap veremez..
Bursa'da şehit cenâzesine katılan Bakan protesto edilir.. sığındığı iki binada içeriden de protesto edilir ve belediye binasına sığınmak zorunda kalır.. şehidi uğurlamaya gelenler "Kâtil AKP" diye bağırır...
Kırıkkale'deki şehit cenâzesinde, çözüm süreci denen ihânetin teorisyenlerinden AKP Ankara milletvekili ağır hakaretlerle protesto edilir...
Oluk oluk, vatan evlâtlarının kanı akarken TBMM tatilini yarıda kesmez...
Ekranlardan bütün yurda şehit annelerinin feryatları yayılır...
Şehit evleri sosyal medyada milyonlarca kez görüntülenir...
Bayraklarla donanmış şehit evleri olan bitenin hiçbir soruya mahal bırakmaksızın izahı gibidir.. rütbelisinden erine.. polis memurundan komiserine kadar şehit evleri hep aynıdır.. derme çatma.. sıvasız.. çatısız hatta bâzıları.. içinde iki lokma ve bir hırka ile yaşandığını haykıran bir fakirliğin evleri hepsi.. fakirliğin.. ama temelinden üzerindeki kırık kiremitlerine kadar nesiller boyunca bu vatanın kökleri olduğunu.. haram lokmanın.. yetim hakkının.. kul hakkının.. karışmadığı sofralarında "Allah bu vatana zevâl vermesin" dualarına âmin elleri açıldığını, sofralarda oturulduğunu haykıran şehit evleri onlar..
Kırk günde yirmi bir polisimiz şehit oldu...
Kırk günde yirmi bir askerimiz şehit oldu...
Kırk günde üç sivil vatandaşımız hayatını kaybetti...
Tez zamanda taş üstünde taş bırakmaksızın.. yüzleri maskeli, ellerinde silah tutan bir tek teröristi bile sağ bırakmaksızın, özerklik ilanı gibi bir küstahlığı mahkemelerde ilk celsede en ağır şekilde cezâlandırmaksızın, şehit edilen asker ve polislerimiz için "etkisiz hâle getirildi.." şeklinde mesaj atan HDP'li en ağır şekilde hukukî cezaya çarptırılmaksızın, sıkıyönetim ilanı ve sokağa çıkma yasağıyla isim isim bilindiği hükümetçe daha önce söylenen KCK'lılar, YDG-H'liler yine isim isim toplanıp gerekli cezâlara çarptırılmaksızın HDP kapatılıp Kandil'de çektirdikleri fotoğraflar sebebiyle bile ömür boyu hapse mahkûm edilmeksizin, İmralı'daki mahkûm yine 'bebek kâtili' olarak devletçe tanımlanmak ve izole edilmeksizin, eski solcu döneklerinden siyasal İslâmcı zübüklere kadar tüm PKK kalemleri terör örgütüne yamaklık yapmaktan sorgulanıp mahkeme önüne çıkarılmaksızın, şehitlik adı altında evlâtlarımızın kâtilleri için açılan çukurlar içindekilerle birlikte vatan topraklarından çıkarılmaksızın, Güney, Doğu ve Güneydoğu'da asker, polis ve sivil bürokrasi 'güvenlik politikaları çerçevesinde' yeniden ve titizlikle düzenlenmeksizin, 'çözüm süreci' adı altında yürütülen ihânete son verilmeksizin daha çok akacak olan kanın önüne geçilemeyecek ve analar ağlamaya devam edecektir...