Seçimler ve sonrası
Seçimler, Türkiye’nin çok zorda olduğu bir ortamda yapıldı. Durum dışarıda, bilhassa bölgemizde de aynı. Seçimin sonuçları da böyle. Her şey arapsaçına dönmüş gibi... İşin içinden nasıl çıkılacak, bakacağız.
En acil konu, tabii ki, hükümetin kurulmasıdır. Ancak, sandalye dağılımı oldukça çetrefilli. Bu sonuç, Türk Milletinin ve Devletin yapısında meydana getirilen çelişki ve ağır tahribatın sonucudur. Bundan birinci derecede siyaset etkilenmiş, güven ortamını sarsarak, zaten sorunlu olan uzlaşma imkânını daha da zorlaştırmıştır. Yıllardır Devletin tepe noktalarında her Allah’ın günü, hatta saati yaşanan bu olumsuzluklar; husumet yüklü ağır suçlamaları, her türlü nezaketten mahrum, bir türlü sonu gelmeyen üslupsuz, çirkin, anlamsız kavgaları beslemiş, seviye dibe vurmuştur. Partiler, aynı fotoğraf karesinde görünmekten kaçınıyor. Çünkü siyasetin sermayesi olan güven ve itibar kaybı, maalesef çok büyüktür. Yönetim kademelerindeki bu durum, toplumu da bunaltmış, yormuş, ümidini kırmış ve ruh yapısını karartmıştır.
Manzaramızı böylece tasvir ediyoruz. Bu, elbette içeride ve dışarıda en çok, Türk Milletinin birliğine, vatanın bütünlüğüne ve devletin tekliğine düşman olanları sevindirecektir. Gerçekler böyle olabilir, ama bütün bu olumsuzluklara rağmen, hükümet kurulacak, kervan yürüyecektir. Ama nasıl? Seçim sonuçlarına göre bir çok seçenek var. Gerçekleşme ihtimali bakımından, sürdürülebilir olmasına bakmadan bir sıralama yapılabilir. Ancak sürdürülebilirlik, kanaatimizce sayı hesaplarından daha önemlidir, bu bakımdan önce, ilkelerde uzlaşmaya bakmalıdır. Bu bakımdan partiler, anlaşma ilkelerini samimi olarak önceden açıklamalıdır. İlkeler belirlenirken de, elbette ülkemizin önemli ve acil meseleleri dikkate alınacaktır. Türkiye’nin acil ve önemli meseleleri şöylece sıralanabilir:
1.Hukuk devleti: İktidarın, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığına saygılı olması şarttır, ama bu yetmez; böyle bir ortamın tesisi maksadıyla, gerekli düzenlemeler yapılmalı ve her suç fiili mutlaka takip edilmelidir. Suç işleme imtiyazı, konumu ne olursa olsun hiç kimseye tanınmamalıdır. Vatandaşın en temel hakkı olan yaşama hakkı, ülkenin her tarafında teminat altına alınmalı, kamu düzeni tesis edilerek, ülkede baskı ve korkuya son verilmelidir. Bu konuda alınacak tedbirlerin neler olduğu belirlenerek hükümet protokolünde ayrıntılarıyla yer almalıdır.
2. Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün tehlikede olduğu kabul edilerek: “Eşit vatandaşlığı” esas alan; boy, soy, aşiret, aile ve inanç gibi köken farkı gözetmeden, “Hepimiz Türk Milletiyiz” diyen bir anlayışa dayalı olarak “millî egemenlik” güçlendirilmelidir. Her türlü ayrıştırıcı, bölücü, yıkıcı, bozguncu, toplumda düşmanlığı tahrik edici fitne ve fesada karşı, çok yönlü ve devletin bütün ilgili kurumlarıyla yapılacak aktif ve kesintisiz mücadelenin programı hazırlanmalıdır.
3. Devletin kuvvetler ayrılığına dayanan yapısına işlerlik kazandırılmalı, hiçbir erkin, öteki üzerinde vesayet kurmasına müsaade edilmemelidir.
4. Bozulan ekonominin üretim gücü ve dengelerin sağlıklı bir yapıya kavuşturulması için; her türlü israf, vurgun, soygun, sektör haline gelen rantçılık önlenmeli; kıt olan kaynakların kullanılmasında öncelikler ekonominin gereklerine, ülkenin ihtiyaçlarına, rekabet ve ihracatı artırmaya göre yeniden ayarlanmalıdır.
5. Komşu ülkeler başta olmak üzere dünya ile bozulan ve ülkenin kuşatılmasına yol açan dış ilişkilerin düzeltilmesine öncelik verilmeli; karşılıklı saygı, barış, istikrar ve güvenliğe dayalı iyi ilişkiler tesis edilmelidir.
6. Baştan aşağı bütünüyle sık sık değiştirilen ve “Millîlik” vasfını ve nesilleri geleceğe hazırlama özelliğini kaybeden Millî Eğitimimiz, günübirlik anlayıştan uzak, kalıcı ve köklü bir düzenlemeye tabi tutulmalıdır. Bunun için üniversitelerimiz ve tecrübeli eğitimcilerle iş birliği yapılmalı, ders kitapları çağın gereklerine ve millî kültürümüze göre yenilenmelidir.
Bu örneklerde görüldüğü gibi partilerimiz bir hazırlık yapmalıdır. Basın haberlerine göre, MHP bu konuda bir açıklama yaparak, kırmızı çizgilerini kamuoyuna sunmuştur. Bu yapıcı ve olumlu bir davranıştır. Tabii açıklanan ilkelerin arkasında ciddiyetle ve kararlılıkla durmak şartıyla. Ülkemiz hükümetsiz kalamayacağına göre, işe koalisyon ihtimallerinin denenmesiyle başlanacaktır. Bu denemeler samimiyetle yapılmaz da; parti, ideoloji gibi hesaplarla ülkeyi erken seçime götürme taktikleri ile zaman kazanmaya çalışılırsa, korkulur ki, daha olumsuz ve ağır şartlarla karşılaşabiliriz. Başka ülkelerden örnekler göstermek, bazılarını ikna etmeye yarayabilir, ama Türkiye’nin şartları çok farklı ve çok ağır olduğundan gerçekçi ve geçerli olamaz.
Seçimlerin, yararlı bir hükümet kurularak, masum ve mağdur Türk Milletine ve Türk-İslam alemine hayırlı olmasını, Cenab-ı Hak’tan dileriz.