Seçimler ve sonrası
1 Kasım seçimleri yapıldı. İlk defa araştırma şirketlerinin hiç biri, hiçbir partinin aldığı oyu bilemedi. Hepsi de sınıfta kaldı. Partiler de şaştı kaldı. En az oy alan parti de, en çok oy alan parti de, sonucu bilemedi. Halbuki, eşyanın tabiatı icabı her parti, çıkan sonuçtan daha fazlasını bekler. Hasılı garip bir ilk yaşandı; şu ana kadar, tahminlerin ötesinde ikna edici hiç bir açıklama da yapılmadı.
Bu tespiti yaptıktan sonra partilerin durumuna dönelim. Partiler: AKP- %49.5 ile 23.669.933 oy, 317 milletvekiline, CHP- %25,3 ile 12.108.801 oy, 134 milletvekiline, MHP- %11.9 ile 5.691.035 oy, 40 milletvekiline, HDP- %10,7 ile 5.145.108 oy, 59 milletvekiline sahip oldular.
Bu sonuca göre Türk seçmeni, 7 Haziran seçimlerinde iktidardan düşürdüğü AKP'yi, 5 ay gibi kısa bir süre sonra, anlaşılmaz bir şekilde tekrar iktidara getirmiştir. Bu baş döndürücü değişim; AKP hâlâ iktidarda iken terörün azdığı, bölgede "Özyönetim" adı altında devletleşmenin başlatıldığı, sorumlu belediye başkanlarının makamlarını koruduğu, vatandaşların evlerine hapsedildiği, kamu düzeninin işleyemediği, kanın su gibi aktığı ve şehit cenazelerinin yurdun dört bir yanına taşındığı bir ortamda gerçekleşmiştir.
Adına, vatandaşı aldatmak için "çözüm süreci" denilen ülkemizin bölüşülmesi projesinden; "Yeni" anayasa ile devletin kurucusu ve sahibi olan Türk Milletinin adını anayasadan çıkararak egemenliğin tapusunu iptal edip "çok ortaklı" yeni bir devlet inşasından;"Başkanlık" sistemi ile Meclisi feshetme ve kanun gücünde kararname çıkarma [AKP'nin Partilerarası Anayasa Uzlaşma Komisyonu'na verdiği başkanlık sistemi önerisi. SS.] gibi yetkileri bir elde toplayan, çok partili demokratik düzene son veren "Başkan" sisteminden vazgeçildiği açıkça söylenmediğine göre, geleceğimize dair endişelerimiz artarak devam edecektir.
Bu seçimlerde, kimliğini kaybettiği açığa çıkan Y-CHP, bütün gayretlere rağmen yerinde saymıştır. Türkiye'nin en önemli meseleleri, meselâ bölücülük karşısında bile kafası karışık olduğu görülen, yönetici kademesindeki sözcülerin her birinin bir başka telden çaldığı siyasete bakılırsa, bu sonuç başarılı (!) görülebilir. Bu partinin toparlanması; Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu unsuru olduğunu hatırlayarak ülkemizin bütünlüğüne ve kuruluş esaslarına sahip çıkacak bir kendine dönüşü sağlayıp sağlayamayacağı çok önemli bir sorudur. Bu sorunun gerçek cevabını, hepimizi ilgilendirmekle beraber, CHP'nin ulusalcı tabanı ve kanaat önderi aydınları vermek durumundadır.
Seçimlerde MHP ve HDP ciddi oranda oy kaybetmiştir. MHP, yeni siyaset stratejisini tam olarak anlatamamıştır. Özellikle; AKP'li bir milletvekilinin neden Meclis Başkanı seçildiği, hükümetin kurulması için neden yeterli çaba sarf edilmediği, seçimlerin yenilenmesinin neden istendiği gibi konularda, tatmin edici izahlar yapılmamıştır. Alınan sonucun parti tabanında ve camiada gerçekten şiddetli bir sarsıntıya yol açtığı görülerek, bu durum üzerinde samimi ve ciddi bir şekilde durulmalıdır.
Unutulmamalı ki, Türk Milletinin birliğini, vatanın bütünlüğünü, devletin tekliği ve birliğini, dünya görüşünün temeli yapan sadece MHP'dir. MHP ve camia zayıflar ve gücünü kaybederse, günümüzün şartlarında bu aziz Vatan üzerinde varlığımızın savunulması ve güçlendirilerek yaşatılmasını, kimler üstlenecektir?
HDP ise adıyla bile bölücü "Halkların Demokratik Partisi" olduğundan, bütün ısrarlara rağmen terör örgütünün siyasi uzantısı olmadığını söylemedi. PKK/KCK tarafından kentler yakılıp yıkılırken, terör örgütünün ağzıyla konuşmaya devam etti; bu durumu da seçmen açıktan gördü. Oylar silahların gölgesinde verilmesine, bilhassa köylerde ve kasabalarda seçmenlerin tam liste geçerli oy kullanarak eksiksiz bir şekilde HDP demesine (!) rağmen, ancak barajın kıl payı üstüne çıkabilmesi dikkat çekicidir. Eğer Türk Milleti, PKK/KCK ve partileri HDP, DBT (Demokratik Bölgeler Partisi) ve PYD gibi, Haçlı projesi örgütlerin terör ve kuşatma yoluyla ülkemizi parçalamak üzere kurulduğunu ve kanlı terör eylemleri yaptığını doğru olarak anlarsa, Türkiye'nin seçimler yoluyla bile kurtuluşu mümkün olabilecektir.
Seçim sonuçlarına dayalı bu tespitlerin, yukarıda ifade edildiği gibi, varlığımız açısından endişeyle takip edilmesi hayati derecede önemlidir. Bilindiği gibi, son yıllarda takip edilen siyaset, ülkemizin dışarıda ve içeride kuşatılmasına, "Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü" tehlikeli bir mecraya sürüklemiştir.
SONUÇ: En önemli ve öncelikli olan da, bu millî meselede, yeni Meclis ve hükümet nasıl bir siyaset takip edecektir? Bu sorunun cevabı, sağlıklı bir şekilde verilmelidir. Yine eskiden olduğu gibi, tehlikeli yollarda yürümekte mi ısrar edilecek; yoksa normalleşmenin çareleri bulunup, ülkemiz selamete mi çıkarılacaktır? Bunu yakından takip etmek, her şeyden önce vatandaşlık görevimizdir.
-----
Yakından tanıma fırsatı bulamadığım, değerli kardeşim Hasan Demir'in, erken yaşta rahmete kavuşması, ülkemiz için büyük bir kayıp olmuştur. Nur içinde yatsın. Allah ondan razı olsun. Ailesinin, sevenlerinin ve ülküdaşlarımızın başı sağ olsun.