Seçimler sonrasında Irak tablosu
Bilindiği gibi 31 Ocak 2009’da Irak’ta mahalli seçimler yapıldı. 15 milyon kayıtlı seçmenin yüzde 51’inin oy kullandığı seçimler, 18 vilayetin 14’ünde (Kerkük, Erbil, Süleymaniye ve Dohuk hariç) gerçekleşti. Sayım sonucunda Başbakan Maliki’nin Hukuk Devleti Birliği Partisi’nin önde gittiği bildiriliyor. Şüphe yok ki, bu seçimler Irak’ın geleceğinde büyük önem taşıyor.
Kerkük, Erbil, Süleymaniye ve Diyala seçimleri ise, Irak Meclisi’nce teşkil edilen komisyonun gerçek seçmenleri belirlemesinden sonra yapılacak. Bu arada en önemli sorunlardan biri de Kerkük’ün statüsünün tayini. Adı geçen komisyonun yapacağı çalışmalar sonucunda, şehirde gerçek mülk sahibi ve gerçek Kerküklü kimler gibi konular açıklığa kavuşacak. Sonra da çözüm yolları aranacak. Statünün tayini üzerinde, Arap ve Kürt unsurlar arasında şiddetli tartışmalar şimdiden başlamış vaziyette. Kerkük ihtilafı, başta petroller olmak üzere, pek çok konuyu içeriyor. Şu anda Kerkük’ün kontrolü Peşmerge ve ABD askerilerinin elinde. Şehre güvensizlik hâkim.
Gündemde, 2009 yılı sonunda meclis seçimlerinin yapılması da var. Irak’ın kaderini tayin edecek çok önemli bir konu. Irak önümüzdeki dönemde; gerek bünyesinde birçok çelişki taşıyan anayasası, gerekse Barzani ve adamlarının geçmiş dönemde, boşluktan yararlanarak yarattığı fiili durumlardan dolayı, Arap-Kürt taraflarına çatışmalarına gebe görünüyor. Başbakan Maliki ile Barzani arasında şimdiden sertleşen tartışmalar bunun açık habercisi gibi.
Öncelikli ihtilaf konuları olarak; Kuzey Yönetimi sınırlarının belirlenmesi, ülke sınır güvenliğinin sağlanması, sınır kapılarının kontrolü, gümrük vergilerin toplanması, milli meclisin terörle mücadele ve güvenlik için Kuzey’de askeri üs kurma kararı, Barzani yönetiminin dış ülkelerde açtığı temsilciliklerin kapatılması ve Kuzey Yönetimi’nin dağıttığı petrol imtiyazlarının iptali gibi sorunları sayabiliriz. Bütün bunlar Arap-Kürt unsurları arasında çıkacak egemenlik savaşının boyutlarını gösteriyor. Bu sorunlar, Güvenlik Anlaşması gereğince ABD’nin 2011’de kuvvetlerini Irak’tan çekeceği düşünülerek değerlendirilmelidir. Açıktır ki; merkezi idarenin topraklarını korumak ve güvenliğini sağlamak için yeterli askerî güce sahip olması lazım. Bu güçleri de, Irak’ın her tarafına konuşlandırmak isteyecektir. Eğer Irak Merkezi Hükümeti, bu hazırlıkları gerektiği ölçüde yapamazsa, ABD’nin çekilmesinden sonra, kendini daha büyük bir kaosun beklediğini biliyor.
* * *
Irak tablosunun özeti böyle. Buna bir ek daha yapalım. Türkiye bölgenin en güçlü ülkesi. ABD Türkiye’ye çok muhtaç. Özellikle de Irak’tan çekilirken.
Bu tabloda Türkiye’nin güvenliğine, Irak Türklerinin durumuna da bakalım.
- 2003 ABD işgalinden itibaren bölücü terör bölgeye yerleşti, her türlü lojistik destekle, 6 yıldır kanlı saldırılar yapıp birçok insanımızı katletti, Güneydoğu’da bölücülük kök saldı, TBMM’ye kadar girdi.
- Kuzey’deki kukla yönetim elini içimize soktu, Güneydoğu’muzda ciddi bir nüfuz alanı kazandı.
- Barzani resmi haritalarında ve anayasasında, “Sevr”e atıf yaparak, topraklarımıza göz koyduğunu çekinmeden ilan etti.
- Türkmenlere her fırsatta terör uygulandı, mallarına el kondu, işkence yapıldı, yargısız hapis cezaları verildi.
- Irak’ta Türkmen nüfusu Kürtlere yakın olduğu halde, eşit konuma getirilmedi, Kürtlerin azınlığı yapıldı.
- Habur kapısından her türlü kirli kaçakçılık, yapıldı. Barzani büyük servet sahibi oldu.
- Terörle mücadele adı altında PKK’lılar Peşmergelere katılarak, bölücü tehdidin birleştirilmesine başlandı.
Evet, Türkiye hayati derecede önemli ve tehlikeli bu gelişmelere karşı etkili tedbir almadı. Aksine, “Irak’taki bütün gruplara aynı mesafedeyiz” gibi moral bozucu fetvalar verdi. Yani, kanımıza giren, vatanımızı parçalamak isteyenlerle, yüreği Türkiye için çarpanlar bir tutuldu.
SONUÇ: Görüldü ki; Irak’ın güvenliği, Türkiye’nin de güvenliği demektir. Bu güvenliği ise, Sünnisi-Şiisi ile Bağdat yönetiminin sağlayacağı belli olmuştur. Türkiye bu gerçeği görerek, iki de bir Barzani’nin kapısına elçiler göndererek itibarımızı düşürmekten vazgeçip, Bağdat hükümetini tam anlamıyla desteklemeli, BOP’a paydos demelidir.