Seçim değil, sanki savaş!!!

Daha önce de dikkat çektik; Siyasette saygılı hitabetin zerresi kalmamış ama, (uyarılmış olmalılar ki) iktidar ve muhalefet cephesindeki liderler şimdilik sakin durmaya çalışıyorlar...

Geçen haftalarda, özellikle aday listeleri açıklanana kadar, kışkırtıcılar, kiralık troller ve tabii ki FETÖ, HDP/ PKK'nın provokatif açıklamaları devreye girene kadar sıradan vatandaşlar da olabildiğince sakindi...

Tepkilere sadece sosyal medya kullananlar üzerinden bakılınca; toplumun bir kesimi 14 Mayıs seçiminin son 50 yılın en yaşamsal mücadelesi olacağının tabii ki farkında...

Özellikle Twitter gibi mecraları kullanmayan, yaşı ilerlemiş Anadolu'nun ücra köşelerinde yaşayan, ya da telefonlarını sadece haberleşme için kullananlar genellikle televizyonların karşısında gidişatı (hiçbir işaret vermeden) izlemekle yetiniyorlar...

İnternetten habersiz olan toplumun bu kesiminde bazen "duyarsızlık" da hâkimken, ya çoğu gidişatı önemsemiyor, ya başkalarının telkinleriyle oy vereceklerinin farkındalar, ya da sessiz bir öfkenin figürlerine dönüşmüşler...

Peki ya sosyal medyayı, özellikle Twitter'ı yoğun biçimde kullananlara ne demeli?..

İşte bu kesimde kimileri, adıyla sanıyla, fotoğrafıyla, kimliğiyle, mesleğiyle kendini açığa vererek siyasal düşüncesinin cephesinden karşı grubu eleştiriyor ya da çoğunun yaptığı gibi sert tepkiler veriyor...

Twitter'da adını, adresini gizleyen, uydurma hesaplarla, üstelik mesaj kutularını kapatarak önüne gelene hakaret eden, pervasızca zırvalayan bir güruh var ki en tehlikelisi de bunlar...

Sosyal medyayı para karşılığı, intikam alanı gibi kullanan üçüncü grup ise, Twitter "kuş"unu akbabaya çevirerek, kiralık twitlerle insafsızca kin kusuyorlar, öfke saçıyorlar, iftira yağdırıyorlar...

İşte PKK'lılar ve FETÖ'cülerle birlikte bu grubun hedefi de en çok Muharrem İnce... Erdoğan ve Kılıçdaroğlu da benzer öfkedeki karşı grupların hedefi oluyor...

Peki; liderler belli ki danışmanlarının da uyarısıyla olabildiğince sakin durarak toplum karşısında daha inandırıcı, daha umut verici görülmeye çalışırken, halkın bir kesimindeki öfke neden yükseliyor?..

TROLLER, TETİKÇİLER, İFTİRACILAR!..

Toplumun bir kesiminde AKP'nin 20 yılı aşkın süren iktidarına tabii ki tepkiler var...

Kamudaki ihaleler, yolsuzluk skandalları, sınavlarda hakları yenilen insanların tepkileri ve en çok da alım gücü düşen kitlelerin enflasyon karşısında ezilmesi, özellikle dar gelirlerin tepkisini çekiyor...

İşte sosyal medyadan uzak duran kitlelerin asıl derdi de bu...

Karnını doyurmaya çalışan, geçim sıkıntısındaki milyonlarca insan yetersiz maaş zamlarıyla nefes almaya çalışırken, piyasadaki denetimsizlik alım gücünü sarsmaya devam ettikçe, işte bu kitlenin sessiz bir öfke gibi beklediğine ilişkin emareler artıyor...

Siyasal ortamı gergin hale getiren asıl kitle ise özellikle sosyal medyada "takım tutar gibi parti tutanlar..."

At yarışı kuponlarını doldururken; atları tek tek analiz eden, ancak milletvekili listelerine bakma gereği duymayan bir güruh var ki, ne peşine düştükleri partinin içindeki ideolojik savrulmaları görüyorlar, ne ittifaklar içindeki "kriminal aday" skandallarını, ne de bölücülük, gericilik, cemaatçilik üçgeninde, Atatürk'ün Meclisi'nde yaşanabilecek cumhuriyet ve laiklik karşıtı tehlikeli "grup"laşmaları...

İşte dünyadan habersiz olduklarını gizleyen bu kitle Twitter'da önüne gelene saldırıyor, tehlikenin farkında olanları baskı altında tutuyor, sahte adreslerle hakaretler yağdırıyor, yalan haberleri yayarak algı yaratmaya çalışıyor ve uydurma anketlerin arkasına saklanarak da siyaset cambazlığında tepinip duruyor!..

Peki; toplumun bir kesimindeki öfkenin tek nedeni ekonomik kriz, hayat pahalılığı, bundan dolayı AKP'ye yönelik tepkiler ya da siyaset tellallarının çıkar ilişkileri mi?..

TOPLUM DİKEN ÜSTÜNDE...

AKP ve destekçileri, CHP'ye oy vereceği bahanesiyle HDP üzerinden "PKK desteği"ne vurgu yaparken, Millet İttifakı taraftarları ise bir dönemin kanlı örgütü Hizbullah üzerinden Cumhur İttifakı'na taarruz etmeye devam ediyor...

İşte bu sırada; siyasi partilerde sürekli milletvekili adayı olup bir köşeye atılan sahtekâr anketçilerle televizyonlardaki kiralık tetikçiler devreye giriyor ki, onlar hem CHP'deki Atatürk karşıtı adaylara yönelik tepkileri gizliyorlar, hem de Atatürkçülerin yoğunlaştığı diğer partilere saldırıyorlar...

Toplumu kışkırtan sadece bu güruh değil, bir de HDP Kılıçdaroğlu'na desteğini açıklamışken, bazı HDP'lilerle PKK'lıların hiç durmayan kışkırtıcı açıklamaları var ki, 40 yıldır terörden muzdarip milyonlarca insanı ürkütmeye devam ediyor...

Son olarak PKK yöneticisi Duran Kalkan, önceki gün yayımlanan videoda; devletin, militanlardan sonra PKK yönetimini de hedef aldığına dikkat çekerek, Cumhur İttifakı'nın devrilmesi çağrısı yaptı...

Evet; sosyal medyanın devreye girmesi, gizli kalmış gerçeklerin açığa çıkması ve bireylerin tepkilerini göstermesi bakımından etkili bir mecra olarak görülebilir...

Ancak trollerin, sahtekâr anketçilerin, kiralık kışkırtıcıların ve tabii ki kaotik puslu havadan nemalanmaya çalışan FETÖ ve PKK gibi terör örgütlerinin provokatif açıklamaları, zaten sosyo ekonomik açıdan gergin olan Türkiye'yi giderek daha fazla diken üstünde tutuyor...

Kamplaşmanın keskinleştiği, kılıçların bilendiği, Twitter savaşlarında öfkenin pervasızca savrulduğu, çamur ve iftiracılığın zirve yaptığı ve kitlelerin sahte algı operasyonlarıyla manipüle edilmeye çalışıldığı ortamda gidilen bir seçim, umarım daha sert gerginliklere yol açmaz!!!

Seçime gidiyoruz, savaşa değil ey ahali!..

Yazarın Diğer Yazıları