Savaş, yıkım ve ŞOV!..
Irak'ın işgali, Libya'da Kaddafi'nin linç edildiği iç savaş, Suriye'de 2011'de başlayan iç savaş kışkırtması, PKK, El Kaide ve IŞİD'in bölgedeki kanlı eylemleri, etnik çatışma ve mezhep kavgaları derken, Orta Doğu son 40 yıldır hiç durulmadı...
İşte fitili çoktan yakılan bir savaş Orta Doğu'yu yeniden cehenneme çevirdi...
Sadece savaşın iki cephesindeki ölümler- yıkımlar kaygı yaratmıyor, bir de bunu uzaktan izleyenlerin şovları var ki, "insanım" diyen herkesi utandırıyor...
O halde, önce ölüm çemberindeki Gazze'ye bakalım;
2.2 milyonluk Gazze tamamen kuşatma altında... Bölgeden yansıyan görüntüler içler acısı...
Elektrik, su, yakıt hatları kesilmiş... En az 150 bin Gazzeli evlerinden ayrılmış, 100 bin kadarı Birleşmiş Milletler okullarına sığınmış...
İsrail'in kara harekatı hazırlığı bölgede milyonlarca insanı iyice paniğe sürüklemiş... İnsanlar kaçacak yer arıyor...
Gazze'de faal durumda bir havaalanı yok... Denizden yapılan abluka bölgeden kaçışı da engelliyor...
Yüzbinlerce Gazzeli'nin kaçacağı tek yer Mısır. Ancak bu ülkenin de kapılarını açıp açmayacağı bilünmiyor...
Bölgeden yansıyan haberlere göre, Filistin ve İsrail tarafında toplam can kaybı 2 bini geçmiş, yaralı sayısı 5 bine yaklaşmış...
Gazze'de ölenler arasında en az 140 çocuğun olduğu bildiriliyor...
İsrail tarafından 500'den fazla hava saldırısında, bin ton patlayıcının atıldığı Gazze'de,
yüzbinlerce insan da sığınaklarda canlarını korumaya çalışıyor...
Çünkü El Şati ve
Cibaliye mülteci kamplarının, camilerin, hatta hastanelerin- ambulansların ve yüzlerce binanın bombalandığı İsrail saldırısında, sivil can kaybının yükselmesi hem Gazze'de yaşayanları, hem de tüm dünyayı endişeye boğuyor...
Savaşın bir de diğer cephesi var;
İzzettin El Kassam Tugayları'na bağlı militanlar tarafından yüzlerce İsrailli'nin kaçırılması, karşılıklı esir değişiminin nasıl olacağı Tel Aviv'de de paniği büyütüyor.
İşte bu panik İsrail'i çok daha saldırgan bir duruma sürüklüyor...
İsrail, panik ve tehdit…
İsrail yönetimi ve medyası Hamas'ın "Aksa Tufanı" saldırısını "İsrail'in 11 Eylül'ü" ya da ABD ordusuna büyük darbe vuran Pearl Harbor baskınına benzetiyor...
"Hamas'ın saldırı hazırlığı nasıl oldu da dünyanın en büyük ajan teşkilatı Mossad'ın dikkatinden kaçtı" sorusu etkisini korurken, İsrail amansız yakalandığı saldırıya karşılık vermek için ürkütücü operasyonlara hazırlanıyor...
ABD'nin bölgeye USS Ford Uçak Gemisi'ni göndermesi savaşın tüm Orta Doğu'ya yayılacağı endişesini arttırırken ve
100 binden fazla askerle yüzlerce tank Gazze'yi kuşatırken, intikam yemini eden İsrail Başbakanı Netanyahu'nun, "feci şeyler yaşayacaklar... Orta Doğu'da haritayı değiştireceğiz" şeklindeki açıklaması endişeleri zirveye çıkarıyor...
Savaşın etkileri Lübnan, Suriye, İran ve Mısır'da da kaygıları büyütürken, İsrail'in Hizbullah üslerini hedef aldığını açıklaması, savaşın cephesinin genişleyeceği şeklinde yorumlanıyor...
Peki; savaşın iki cephesi böylesine ürkütücü manzaralar sunarken, Orta Doğu'da kilit noktada bulunan Türkiye'de neler oluyor?..
Savaşı oyun sananlar…
Tıpkı Irak, Libya, Suriye ve son olarak Rusya- Ukrayna Savaşı'nda müdahaleci konumda- kilit noktaya gelen Türkiye, Filistin-İsrail gerginliğinde de dikkatleri üzerine çekti...
Yandaş gazeteler Erdoğan'ın arabulucu olduğunu yazarken, bir de çatışmaların acımasızlığını unutarak, savaşın kanlı yüzü üzerinden adeta şov yapanlar var ki, Türkiye'deki bir kesim bu durumu alışkanlık haline getiriyor, medyaya yansıyanlar iyice tepki çekiyor...
TRT'de oynayan Osmanlı dizilerini ellerinde tencere- tavayla- kılıçla, üstelik sloganlar atarak izleyenlerin hayran kaldığı tarikatçı-cemaatçi kesimler savaş üzerinden yine şov naraları atarken, toplum bunlara hem gülüyor, hem acıyor, hem de şaşırıyor...
İşte Gazze'nin üzerine bomba yağarken, Cübbeli Ahmet olarak bilinen zat, “Evliyalarımız Gazze'ye indi” diyebilmiş!..
Bazı tarikat- cemaat müritleri marketlerde "İsrail ürünlerini almayın" diyerek deterjan kutularının üzerine notlar tutuştururken, Milat Gazetesi Ankara Temsilcisi Özlem Doğan, “kola içen ‘ben Müslümanım’ demesin” diyerek İsrail’e ve kola içenlere tepki göstermiş...
Bir de İhsan Şenocak gibi kendini "İslamcı" diye tanıtanlar var ki, arkadaşlarıyla birlikte toplu fotoğraf çektirerek "geliyoruz İsrail" sloganı atmış, Tel Aviv yönetimine sözde tehditler savurmuş!!!
Bu arada laiklik karşıtı çıkışlarıyla milyonlarca insanın tepkisini çeken ve (savcıların nedense izlemekle yetindiği) Halil Konakçı adlı "devlet memuru" imam, “Türk halkı Filistin’e gidip savaşmalı, bizler de buradan gidenlere dualarımız ile destek vereceğiz" diye komik biçimde konuşunca, binlerce insan "sen niye gitmiyorsun" diye tepki göstermiş...
İYİ Parti lideri Meral Akşener de Konakçı'ya, "Gazze'ye gitmek isteyenlere öncülük etsin. Suriyelilerle, Afganlarla hep beraber gitsinler. İlk otobüsleri ben karşılıyorum" diye yol göstermiş...
Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Dr. Nazif Yılmaz'ın Netanyahu'ya
yönelik, "Bir gün seni de vuracaklar. Gebereceksin" diye tweet atması ise hem şaşkınlıkla karşılanmış, hem de "eğitim camiası kimlerin elinde" sorusuna yolaçmış...
Evet; sadece Gazze ve İsrail'den yansıyan kanlı manzaralara değil, Türkiye'deki "şov" garabetine de bakınca, insanın aklına yalnızca "ateş düştüğü yeri yakar" sözü gelmiyor...
Savaşın kimileri için ölüm-kalım meselesi, kimileri için de ne yazık ki "oyun" olabileceği görülüyor ki, "gülmek mi lazım- utanmak mı" sorusuna, "insanım" diyenler yanıt versin...