Sarayın "paydaşları" kimler?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ve AKP'ye çok yakın olan Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi, köşe yazısında çok önemsediğim iki konuyu yazdı ki değerlendirmemek olmazdı…

"Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Değişiyor mu?" başlığıyla öyle bilgiler verdi ki, Selvi bugüne kadar yaptığım, "tek adam" eleştirilerini haklı çıkardı…

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni devre dışı bıraktığı iddialarının gerçek olduğunu kanıtladı…

Demokrasinin "tek adam" rejimi tarafından yönetildiğini ispat etti…

Selvi'nin köşe yazısındaki şu bölüm bu yorumları yapmama neden oldu?

"Erdoğan-Bahçeli görüşmesinde cumhurbaşkanlığı sistemi üzerindeki değişikliklerin de ele alındığı yönünde haberler yapıldı.

Araştırdım, doğru değil. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay başkanlığında sistem üzerinde önemli bir çalışma yürütülüyor.

Ancak henüz veri toplama aşamasında. Paydaşlarla çalıştaylar düzenleniyor. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki bir çalıştaya bir grup meslektaşımla birlikte katıldım.

Çalışmalar henüz Cumhurbaşkanı'na sunulacak aşamaya gelmemiş. Ama sona yaklaşılmış.

Şunu söyleyebilirim: Sistemin daha etkin çalışması yönünde düzenlemeler geliyor.

Ancak Anayasa değişikliğini gerektirecek köklü değişiklikler yok.

Yani partili cumhurbaşkanlığı ve 50 artı bir değişmiyor.

Sistem değişikliğinden ziyade sistemin revizyonu demek daha doğru olur.

Merhum Erbakan'ın deyimiyle, "pansuman tedbirler" gelecek…"

Selvi'nin yazısında, "Paydaşlarla çalıştaylar düzenleniyor…" şeklindeki saray faaliyeti açıkça anlatılıyor…

Ben çok merak ettim.

Sarayın "paydaşları" kimler?

İnanıyorum ki şimdi sizler de çok merak edeceksiniz?

Selvi'yi aradım "uçaktayım abi" mesajı gönderdi.

Arasaydı soracaktım; kim bu paydaşlar?

Sarayın paydaşları;

- 1150 oda tahsis edilen danışmanlar, baş danışmanlar mı?

- Yüksek İstifadeciler Kurulu dediğim (YİK) istişareciler mi?

- AKP Genel Merkez yöneticileri mi?

- Yandaş bazı hukukçular mı?

- Saray bürokratları mı?

Değerli okurlarım,

Selvi'nin, "Sistem değişikliğinden ziyade sistemin revizyonu demek daha doğru olur" ifadesinden anlıyoruz ki;

Saray ve tek adam yönetimi kendi "paydaşları" ile cumhurbaşkanı hükümet sistemini revize etmek için çalışıyorlarmış…

Ve sadece "pansuman tedbirler" gelecekmiş…

Selvi ve bir grup gazeteci de, konusunu açıklamamış ama bir "saray külliyesindeki çalıştaya" katılmışlar…

Saray, medyaya yeni yasal düzenlemeler yapacak sanıyorum…

Neyse biz demokrasi açısından Türkiye'nin nasıl zafiyete uğradığını ve "tek adam rejiminin revizyon" çalışmasını değerlendirmeye devam edelim.

Saray yönetiminin revize rejim değişikliğinde olmayacakları Selvi, şöyle vurguladı:

"Anayasa değişikliğini gerektirecek köklü değişiklikler yok. Yani partili cumhurbaşkanlığı ve 50 artı bir değişmiyor."

Ne değişiyor?

Ancak açıklanınca öğreneceğiz çünkü "kendi çalar, kendi söyler, kendi oynar" denir ya böyle bir durum var paydaşlarla ortaya çıkan saray çalıştayında…

Meclis devre dışı, sivil toplum örgütleri devre dışı, üniversiteler devre dışı bırakılmış saray ve paydaşları tarafından…

Kendi tek adam rejimini kendileri revize ediyorlar, muhalefet de seyrediyor…

Ben daha ne yazayım ki?

Erken seçim…

Selvi, saray çalıştayına katıldıktan sonra erken seçim konusunda şu ifadeyi yazdı:

"Seçim yorgunu olan ülkemizin önünde 2023'e kadar altın kıymetinde bir 4 yıl var… Ama seçimlerin 2023'e kalacağını da düşünmüyorum."

Selvi'nin erken seçim olacağı konusundaki düşüncesinin kaynağı şu cümlelerle ortaya çıkıyor:

"Erdoğan sahalara inecek. Ahmet Davutoğlu'nun memleketi olan Konya, Abdullah Gül'ün memleketi olan Kayseri'nin de olduğu illere gidecek. Erdoğan'ın, Davutoğlu'nu Konya'da, Gül'ü Kayseri'de hedef alacağı söyleniyor…"

Dünkü yazımdan şu bölümü anımsatayım:

MHP ve ANAP kökenli yılların siyasetçisi AKP'li eski bakan ise görüşlerini şöyle ifade etti:

"Cumhurbaşkanımızı yakından tanıyan bir siyasetçi olarak şunu söylemem gerekli. Sayın Erdoğan Abdullah Gül ve Ali Babacan ile Ahmet Davutoğlu'nun kuracağı partilerdeki kadrolara bakacaktır.

Anketlerle bu iki partinin kamuoyundaki etkileri ile AKP ve MHP'deki etkilerini ölçecektir.

Sonuçta eğer bu iki parti vatandaşların ilgisine ve desteğine mazhar olup yükselişe geçerlerse işte o zaman baskın ya da erken seçim gündeme alabilir…"

Değerli ağabeyim, duayen meslektaşım Emin Çölaşan'ın yazısından şu bölümü de yazımın konusu olduğu için özetleyerek alıntıladım.

"… Bu akıl almaz madencilik rezaleti konusunda ses vermeyen iki kurum var: Saray ve hükümet…"

Hayır, Çölaşan usta "iki kurum" yok tek kişi var: Recep Tayyip Erdoğan…

Yazarın Diğer Yazıları