Sapıklığın 'Taraf' bağlantısı kim?
Albay Çiçek’e ait olduğu iddia edilen darbe planlarıyla Genelkurmay Başkanı Başbuğ arasında
şartlı illiyet bağı kuran Çongar, üstü Altan’ın itiraf ettiği sado-mazoşist eğilimlerin sorumlusu mu?
Yasemin Çongar, Kurmay Albay Dursun Çiçek hakkındaki soruşturmanın gözleri Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’a çevirdiğini yazmış. Başbuğ’a çevrilen gözler, asli olarak, Genelkurmay’ın ne yapacağını görmeye çalışmıyor. O faslı geçtiğimiz hafta geride bıraktık bildiğiniz gibi... Bu bir nevi göz hapsinde tutma eğilimiyle ilgili. Bakalım “belge”ye sarılan parça tesirli bombayı ordunun psikolojik sınırları dışına atacak mı, atmayacak mı? Atarsa derhal bir set çekelim, sekip kucağına düşsün...
Çongar’a göre “Dursun çiçek sıradan bir şahıs olmadığına göre... Kıdemli Albay rütbesinde ve amirallik sırasında olduğuna göre... Daha da önemlisi Genelkurmay Bilgi Destek Şube Müdürlüğünde psikolojik hareket konusunda çalıştığına göre...
Başbuğ, komutanı olarak, Albay Çiçek’in tutuklanmasının gündeme getirdiği olasılık, soru ve sorumlulukların birinci derecede muhatabıdır.”
İlliyet bağı
Okuyucuda illiyet bağı çağrışımı yapabilecek sorular yöneltiyor Çongar:
“Yanı başınızda çalışan üst rütbeli bir subayın ‘yasadışı örgüt üyesi olması’ olasılığı karşısında karargahınıza yeniden bakma gereği duyuyor musunuz?
Çiçek’in ast ve üstleriyle ilişkisini gözden geçirmeyecek misiniz?
Yasa dışı örgütün karargahta bir üyesi varsa, başka üyelerinin de olabileceği ihtimali karşısında ne tutum izleyeceksiniz?
Çiçek’i savunmanız bir yanılgı mıydı? Çiçek hakkında sizi yanıltan biri mi var?
Eğer gerçekten de suçlandığı türden bir faaliyet yürüttüyse sizin bundan bihaber kalmanız mümkün mü? Ya da nasıl mümkün?”
Sonuç ile onu ortaya çıkaran olgular arasında bir bağ kurmaya çalışmak her araştırmacının başvuracağı temel metodlardan biridir. Ama siz bir trafik kazasının sorumluluğunu tekerliğin icadına veya kundaklama olayını ateşin bulunmasına dayandırırırsanız ki felsefi olarak mümkün, kanıtlanabilir bir nedensellik bağı kuramazsınız.
Bir askerin suçlanmış olması bütün diğer askerleri veya onların orduevi bahçesinde oturan ailelerini suç ortağı yapar mı?
Kaldı ki “Üçüncü kişinin kastı” hukuki olarak illiyet bağı kurmayı engeller ve Çongar’ın ‘olasılıklara dayanarak’ kurduğu “ast-üst tipi suç ortaklığı”yla ilgili olarak en belirgin şüphe bu yöndedir.
Çongar dünyaya “şarta dayalı illiyet teorisi” paralelinde bakıyorsa, acaba “alt-üst tipi ortaklığın” kendi hayatındaki ‘olasılığa dayanmayan’ somut yansımalarını da analiz etmiş midir?
Bildiğiniz gibi kendisi şu anda Taraf’ın Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan’ın yardımcısı konumunda. Altan 1985 yılında Kadınca dergisine bazı itiraflarda bulundu.
Ahlak anlayışımız bize Altan’ın onayladığı yaşam biçimine sapıklık olarak algılatıyor.
Çongar’ın üslubuyla; ‘Ahmet Altan sıradan bir şahıs olmadığına göre... Genel Yayın Yönetmeni rütbesinde olduğuna göre... Yardımcısı Yasemin Çongar Altan’ın söylem ve eylemlerinin birinci derecede muhatabıdır. “
Öyleyse;
Sayın Çongar, yanıbaşınızda çalışan üstünüzün, sapıklığı temel hak ve özgürlükler çerçevesinde değerlendirmesi karşısında gazetenize yeniden bakma gereği duyuyor musunuz?
Çongar’a sorular
Yaşlı kadınlardan hoşlanan Altan, olgun astlarıyla bazı özgür eylemler gerçekleştirdiyse sorumluluğu üstünüze alacak mısınız?
Ahlak dışı bir tarikatın gazetenize sızmış üyeleri, el ayak çekildikten sonra makamınızı, ritüelleri için sunak masası olarak kullanıyorlarsa ne yapacaksınız?
Kadınların fahişelik yapma isteği taşıması gerektiğine inanan, kadına düşmüşlüğü yakıştıran Altan’la ortak çalışmanız bir yanılgı mıydı?Gazeteye sızmış bir takipçisi, mesela karısının kafasına dışkı kavanozu boşaltan adam sizi yanıltmış olabilir mi? Gazetenizde sapıkça eylemlerde bulunduysa; günün tamamına yakınını beraber geçiren, yaşı da genç sayılmayacak bir kadın olarak sizin bundan bihaber kalmanız mümkün mü?”
Altan’ın sapkınlığa yol veren zihniyetinin Taraf’daki bağlantısı kim Sayın Çongar?
++++++
“Üçüncü çuval”ı da geçirdiler
Türk askerinin kafasına ilk çuval 4 Temmuz 2003’te Irak’ın kuzeyinde Amerikalılar tarafından geçirildiği zaman Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’tü. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “hocam” dediği Hilmi Özkök, emekli olduktan sonra bile çuval olayına hiç değinmedi ama Ergenekon savcılarıyla köfte ekmek yedi!
Türk askerinin kafasına ikinci çuval 4 Mayıs 2007’de Dolmabahçe Sarayı’ndaki özel ofiste geçirilirken Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar
Büyükanıt’tı.
Başbakan Erdoğan saraydaki özel ofisinde, Büyükanıt’la yaptığı “sır” görüşmeyi mezara götüreceğini söylerken “Ne konuştuğumuzu açıklarsa ben de bazı şeyleri açıklarım” dedi.
Görünen o ki 30 Haziran 2009 tarihi itibarıyla Türk askerinin başına üçüncü kez çuval geçirilmesi ile karşı karşıyayız. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un ortada “darbe planı” diye dolaşan “fotokopi belge”nin kâğıt parçası olduğunu açıklaması, sivil savcılardan “fotokopi belge”yi hazırlayan ve piyasaya sürenleri bulmasını istemesi, yeni bulgular elde edilirse “fotokopi belge” konusunda askeri savcılığın tekrar soruşturma başlatıp dava açılabileceğini bildirmesi ve en önemlisi Genelkurmay karargâhında bir “cadı avı” başlatılmayacağını çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri’nin demokrasiye bağlı olduğunu ilan etmesi ve hatta “Bunu kim söylüyor; ben söylüyorum” diyerek Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başkomutanı sıfatıyla konuşma yapmasının dahi hiç ama hiçbir değerinin olmadığı anlaşılıyor.
Orgeneral İlker Başbuğ’un basın toplantısı düzenleyerek yaptığı açıklamaların üzerinden dört gün geçtikten sonra konu Milli Güvenlik Kurulu yedi küsur saatlik toplantısının gündeminde ele alınırken “kâğıt parçası”nda imzası bulunan ve “cadı avı”nda adı geçen kurmay albay, Başbakanın yargı kararına karşın “terör örgütü” damgasını vurduğu Ergenekon dalgasından yasadışı örgüt üyesi olduğu savıyla 30 Haziran 2009 gece yarısı tutuklanıyor.
İşte tam da bu sırada Amerika’nın Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, bazı “temaslar” için İzmir’de dolaşırken “Ergenekon, hukuki bir süreçtir, Türkiye’nin iç konusudur. ABD bu konuda herhangi bir rol oynamıyor” diyor!
Üçüncü çuval askerin değil ulusun başına geçirildi, geçiriliyor!
* Deniz Som / Cumhuriyet
* ABD askerleri Süleymaniye’de askerin başına çuval geçirdi.
* Büyükanıt, Erdoğan ile konuştuklarını mezara kadar saklayacağını söyledi.
* MGK ile eşzamanlı Albay tutuklamasının yapıldığı gün Jeffrey alay eder gibi ‘İç işlerinize karışmıyoruz’ dedi.
++++++
Yanakalık
Erdoğan yedi yıldır Başbakanı bu ülkenin.
Uluslararası konjonktürü de dikkatli biçimde değerlendiriyor. Çok çalışkan. Siyaseti gerçekten bir “Hizmet” mesleği olarak görüyor. Kendilerini “Yenilikçi” ve “Batıcı” olarak niteleyen kesimlerden daha çok “Yenilikçi” ve “Batılı” bir siyasetçi şu anda. Daha da ötesi ister beğenin ister karşı olun, Erdoğan’ın AK Parti’si şu anda Türkiye’nin en sivil, en özgürlükçü ve en dünyalı siyasal örgütü.
* Mehmet Barlas / Sabah
++++++
Orduyu yemek istiyorlar senaryoya av olmayın
Senaryo nasıl bağlanacak?
Henüz bilmiyoruz.
Ağlamakla gülmek arası!
Tam kara mizah oldu!
Genelkurmay Başkanı, arkasına 35 generali, yanına 5 kuvvet komutanını alıp, Türk milletine ve bütün dünyaya; bu belge değil bir kağıt parçasıdır, ordu içinde hazırlanmamıştır, fotokopinin aslı da bulunamamıştır dedikten 3 gün sonra Albay Dursun Çiçek, “örgüt üyesi olduğu” iddiasıyla hapishaneye konuldu.
Soruşturma: Belge yazmaktan. Hapse giriş: Örgüt üyesi olmaktan. Şimdi kime ne anlatacaksın?
Senaryoyu yazan; Albay’ı hapishaneye götüren otomobilin içinde gösteren kareleri, “Genelkurmay’ın içinden Ergenekon’cu çıkıyor” dedirtmek için koymuş, amacına ulaşmıştır.
Yazılan sahneye bak!
Şimdi herkes birbirine haklı olarak; “Acaba Dursun Albay nedir? Bir köstebek midir?
Köstebek ise kimin köstebeğidir?” diye sorma lüzumunu da hisseder. Zaten oyunun senaryo yazarı nerededir; Ankara’da mı, Washington’da mı bilinmez, sürekli bu tür kara mizah sahnelerini bizlere sunmayı seviyor.
Yeni bir sahne yazdı.
Hemen çektiler. Halka
izlettiler.
Emekli Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün komşusunun evi basılıyor, bitişik villanın bekçi evinde suikast silahı uzo bulundu deniyor.
Kim bu komşu?
Suikast silahı ile ne işi olabilir?
Baskın 10 gün önce yapılıyor fakat basına haber tam da örgüt üyesi Dursun Albay’ın hapse götürüldüğü gecenin sabahında sızdırılıyor ve “bakın demokrat özelliğiyle bilinen eski Genelkurmay Başkanı’na da suikast yapılacaktı” havası pompalanıyor. Birinci adamda ve senaryoyu yazanda oyun çok.
Ben şahsen; “ordu niçin yıpratılıyor” anlamak için kendime bir ölçü koydum.
Bizim ordumuz da demokratik bir ülkede olması gereken yerde olmalıdır. Harcamaları, hesapları seçilmişlerce denetlenmedir. Fakat aynı zamanda, bizim ordumuz ülkenin bağımsızlığını ve bütünlüğünü koruyacak güçte, kudrette, itibarda, halkın güvendiği kurum olmalıdır.
Kendinize ölçü koyun.
Orduyu yemek istiyorlar.
Senaryoya av olmayın.
* Necati Doğru / Vatan
++++++
Siz uyurken...
Dün gece ne çok şey oldu bilemezsiniz...
Siz uyurken...
Siz uyurken fareleri kovaladı kediler.
Turna sürüleri geçti çatıların üzerinden.
Tırtıllar erikleri yediler.
Teröristler sine sine karlı dağlardan inip mayınlarını döşediler geçitlere. Asker annelerinin gözüne uyku girmedi yine dün gece...
Tuzakları gece kurarlar...
Pusular... Ve nasıl olduysa, devrimlerimizi savunmak birer suçmuş gibi yapışır oldu yakamıza... Aydınlığımızı aldılar elimizden. Siz uyurken...
* Bekir Coşkun / Hürriyet
++++++
MİNİ YORUM
Darbe falı bakarken...
Günün sorusu Ertan Yıldız’dan: Gazetenizde de yer alan haber göre, “Sınır fiziki güvenlik sisteminin tesisini de kapsayacak şekilde....” sınır güvenliğinin özelleştirileceğinin işareti daha doğrusu itirafı yapılıyor.. Peki, bu devlet kuşu kimin başına konacak? Ve cevap yine Yıldız’dan: Bu işi BlackHawk’ın dışında alacak bir babayiğit var mı? Millet darbe olacak mı olmayacak mı falı bakarken bu ve buna benzer daha neler uçacak...